ARKADAŞ

Bugünlerde bir akşam, şehrin aynalı gazinosuna ve aynaların içine Selim-i salis gibi oturacağım. Önümde rakı, dışarda akşam, akıntı, kayıklar ve gelip geçen... Meyhanenin kapısından, iki elini gözüne siper edip bakan birisi: "Bu herif aşık!" diyecek. Saçları perişan, dudakları mürekkepli, hali bencileyin serseri bir kızı Büyük bir sandal - Akıntının içinden çekip - Rakı kadehimle benim arama bırakacak. Diyeceğim: Bu akşam değil, bir başka akşam, seni alıp bir kocaman şehre götüreceğim, O şehirde toprak çoktan patlamıştır, Yıkılmıştır bildiklerim; Kocaman cepheleriyle borsalar, saraylar, kimbilir belki de mahkemeler, zindanlar.. Masaldır artık Onların kahramanlığı, onların merhameti, onların fazileti. Ezanlar, mevlitler, harpler, taburlarla kahramanlar... Kafam alkolsüz, ellerim kelepçesiz, Seni bir akşamüstü, Sotiraki'nin gazinosundan Rakı kadehimle benim aramdan alıp Altın akşamların sarı çocukların tırmandığı Kuşların öttüğü ve yemişlerin yendiği Hudutsuz ve çitsiz, Perisiz ve cinsiz, Kümessiz ve evsiz Hâsılı numarasız Bir memlekete götüreceğim. İstasyondan iner inmez Seni metrolar başka beni başka tarafa götürsün. Zararı yok! Yalnız yine böyle kumral akşam üstleri Yapayalnız kaldığım kasım akşamları Buruşuk manton, dağınık saçların; mürekkepli ağzın ve hemşire Çehrenle - Ayaklarını bir sandalyeye dayayıp - Bana iki satır birşey söyleyeceksin: "Bugün ne yaptın, çalıştın mı?" İstersen sonra kalkar, gezmeye gidersin Bensiz... Sen bilirsin.

Sait Faik Abasıyanık
(1906 - 1954)

Şimdi Sevişme Vakti, S. 21-24





ŞİİR PARKI