ZİYARET
Esselâm, ey ketîbe-i ulyâ
Vatan uğrunda can veren ahyâ,
Ey şu vâdide hâk olan asker!..
Merhaba ey yüce ordu,
Vatan uğrunda can veren diriler,
Ey şu vadide toprak olan asker!..
Sizi geldik bugün ziyarete biz,
Bizi ihyâ için değil mi ki siz
Oldunuz nâzil-i çeh-i makber!
Sizi geldik bugün ziyarete biz,
Bizi canlandırmak için değil mi ki siz
Mezarın çukuruna indiniz!
Biri zâirlerin İtalyandır,
Biri Moskof ki pek nümâyandır,
Fikr-i takdisi eylemiş rehber.
Ziyaretçilerin biri İtalyan'dır,
Biri Rus ki pek göze çarpandır
Kutsal düşünceyi rehber edinmiştir..
Ey vatandan uzak düşen şühedâ,
Evini barkını edip de feda
Can-sipârâne harbeden erler!..
Ey vatandan uzak düşen şehitler,
Evini barkını edip de feda
Canı pahasına savaşan erler!
Cennet olsun makamınız her dem,
Siz ki, mazinizi bilen âdem,
Dâne-i eşkini nisâr eyler,
Cennet olsun makamınız her an,
Siz ki mazinizi bilen insan (lar)
Gözyaşlarını etrafa saçar.
Bunda herkes bugün seferberdir,
Menzil ancak gubâr-ı esmerdir,
Olmasın rûh-ı pâkiniz muğber.
Bunda herkes bugün seferberdir,
Gidilecek yer kara topraktır,
( Yeter ki) Sizin tertemiz ruhunuz incinmesin.
Şimdi biz doğrulup denizde yola,
Bakarız dûrdan Sivastopol’ a,
Görünür fevkınızde bir peyker.
Şimdi biz doğrulup denizde yola
Bakarız uzaktan Sivastopol'a
Görünür üstümüzde bir yüz
İngilizle Fransıza âid
Şu müzeyyen mezarlar zâid,
Size gökten iner fer ü zîver!
İngilizle Fransıza ait
Şu süslenmiş mezarlar gereksiz,
Size gökten iner ışık ve süs!
O vatandır ki öyle çehre-nümâ
Gün batarken ne hoş durur, gûyâ
Titrer evladı üstüne mâder!..
O vatandır ki öyle gösterir yüzünü
Gün batarken ne hoş durur, sanki
Evladı üstüne titreyen bir annedir!
Elvedâ ey biraderân-ı vatan,
Elvedâ ey dilâveran-ı vatan,
Ah ey müminîn-i dinperver!..
Elveda ey vatanın kardeşleri,
Elvedâ ey vatanın yiğitleri,
Ah, ey dindar müminler!..
Ki sezâ hâkinizde eylese yer
Bir büyük zıll-ı mağfiret-güster,
Elvedâ, eyvedâ ey asker!..
Ki size layıktır, toprağınızda eylese yer
Bir büyük gölgesi Tanrının koruma kalkanının
Elveda, elveda ey asker!..
Abdülhak Hâmit Tarhan ( 1852 - 1937 )
Şair bu şiirini şöyle açıklıyor:
"Hele Sivastopol'da daha ziyade mağrur olmuştum. Moskof zabitlerinden birisi bana bir araba ile bütün şehri gösterdi. Kırım muharebesi zamanında tahrip edilen bu müstahkem şehrin birçok tarafları harabe halindeydi. Atılan topların harabeler arasında kalmış gülleleri duruyordu. İngiliz ve Fransız askerlerinin mezarlığını da gördük.
Rus zabitlerinden bizim şehitlerimizin nerede gömülü bulunduğunu sordum. Mezar, medfen öyle şey yok, dedi. Üstü toprakla örtülmüş, büyük bir çukur gösterdi. Oraya atılmıştılar. Mahzun olmam tabii idi. Fakat kendi kendime, ben onlara bir mezar yaparım diyordum. O mezar okuyanların malumu olan Sivastopol manzumesidir "
|
Abdulhak Hamid Tarhan,
Türk Büyükleri Dizisi: 19, S. 26-27
|