İSTANBUL DÜŞMAN İSTİLASI ALTINDA İKEN ÇAMLICA'DA

Hey Çamlıca mehtâbı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilhâm ile söyle: Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun. Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed. Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b; Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile hem-hâb.

Abdülhak Hâmit Tarhan
( 1852 - 1937 )

Şehir Şiirleri Antolojisi, S. 47-48

Iyan et: Belli et
Tahavvül: Değişmek
Havâli: Çevre, etraf
Zılâl: Gölgeler
Nilî: Çivit rengi
Neyyir: Nurlu
Leyli: Geceye dair
Bedr: Dolunay
Şeb: Gece, karanlık
Zir: dip, en alt
Küsûf: Güneş tutulması
Seyrangâh: Seyir yeri
Tuyuf: Korkudan dolayı karanlıkta görünen hayâller.
Nevha: Ölüye ağlamak
Vaveyl: Feryat
Muakkad: Zor anlaşılır Nâ-yab: Bulunmaz
Piş: Ön
Dîdar-ı mahûf: Korkulu görünüm
Melekü’l Mevt: Azrail
Hem-hâb: birlikte uyumak




ŞİİR PARKI