NÂKÂFİ

Nasıl şerheyleyim ben derdimi, icâd nâkâfi, Dua nâkıs, tazarru bi-eser, feryâd nâkâfi Melekler, burclar ger kılsalar imdâd, nâkâfi, Gamım levh-i semâya eylesem inşâd, nâkâfi!   Güler mi mâteme dünyada hiçbir sahib-i insaf? Felâket görmemişsin, derdimi eylersin istihfâf Felâket olsa lâyıktır, bu halka sendeki evsâf Kifâyet gösterip ey eyleyen irâd, nâkâfi.   Acep hûn-ı dil-i mecrûhumu sen mey mi zannettin? Sadâ-yı makberi bir na'ra-i heyhey mi zannettin Veyahut kendini âlemde sen, bir şey mi zannettin? Bugün ben yazdım, elbette yazar ahfâd, nâkâfi.   Evet, tarz-ı kadîm-i şi'ri bozduk, her ü merc ettik Nedir şi'ri hakîki safha-ı irfâna dercettik Bu yolda nakd-i vakti cem'i kuvvet birle harcettik Bize gelmişti zirâ meslek-i ecdâd, nâkâfi.   Ne dersen de, eminim ben bu yolda sermediyetten, Ölür, lâkin cihânda kimse mahvolmaz hamiyetten, Gelen imdâd kâfidir bana irfân-ı milletten, Ne rütbe olsa da tab'ımda isti'dâd, nâkâfi. (Hep yahut Hiç, S. 129-130)

Abdülhak Hâmit Tarhan
( 1852 - 1937 )

Abdülhak Hâmid Tarhan, Türk Büyükleri Dizisi: 19, S. 51-52 Not: Şair bu şiiri, “Makber” şiirine yapılan eleştirilere yanıt olarak yazmıştır.

Nâkâfi: Yetersiz, yetmez, kafi değil
Levh-i sema: Kadere boyun eğme
İnşâd: haykırmak, sesini yükseltmek
Hûn-ı dil-i mecrûh: Kırgınlık ve üzüntü
Na'ra-i heyhey: Anlamsızlık, gevezelik
Ahfâd: Gelecek
Tarz-ı kadîm-i şi'r: Gelenek
Meslek-i ecdâd: Alışılmışlık
Hamiyet: Kendine güvenmek
İrfân-ı millet: Halktan feyiz alma




ŞİİR PARKI