Aylardan nisan olduğuna göre yaşam fışkırıyordu doğadan. Lise son sınıftayım. Artık iyiden iyiye kitaplara gömülmüşüm, ama üniversiteye giriş sınavı için filan değil. Zaten kafaya koymuşum, er ya da geç edebiyat okuyacağım. Silivri'deki okulumuz açılalı 5 yıl olmuş, fakat Türkiye ortalamasına göre epey iyi bir kütüphanemiz var. İnsanın kabına sığmadığı, sabırsızca hayata karışmak istediği ilk gençlik çağındayız. Matematik ve geometri dersleri; Attila İlhan, Cemal Süreya okumak için biçilmiş kaftan! Trigonometri derslerini düşününce bu tercihte zorlanmayacağınız aşikar.
"Doğum Gününde Tabutlar Bile Işık Geçirir"
Mayısın ilk haftası, edebiyat hocamız İhsan Tevfik Kırca'nın özverisi ve emeğiyle bir kültür-sanat şenliği düzenleyeceğiz okulda. Ahmet Telli ve Ahmet Erhan söyleşi ve imza etkinlikleri için konuğumuz olacak. İnsanın severek okuduğu yazar ve şairlerle tanışması heyecan vericidir, hele o yaşlardaki bir öğrenci için… 80 sonrası doğanlar bu konuda çok şanssızdır. Yolda yürürken veya bir meyhanede ne Edip Cansever'le karşılaşma ihtimaliniz vardır ne de Sait Faik'le. Bizim kuşağın sevdiği bir edebiyatçının 'ses kaydı'yla, ola ki TRT arşivinden bir program kaydıyla karşılaşması mucizevi bir andır. Oğuz Atay'ın, Ece Ayhan'ın video kayıtlarını defalarca seyrettiğim günü unutamam mesela.
Ahmet Erhan neşeli, esprili cevaplar veriyor. Ardından imzaya geçiyoruz. "Bugün de Ölmedim Anne" şiirinin olduğu sayfaya imza attıracağım, bir de duyduğum andan itibaren beynimde yankılanan "Göreceksen şimdi gör beni/ Çünkü tabutlar ışık geçirmez" dizelerine. Çeşitli sebeplerden dolayı ayrı kaldığı oğlu için yazdığını biliyorum, ben de babamla ayrılalı 12 yıl olmuş o sıralar. Bir edebiyat eserinin okuyucuda karşılık bulmasının en somut halini yaşıyorum.
Yüzünde sevecen bir gülümseme, her çocukta kendi oğlunu görüyor sanki. Selamlaşıyoruz. Adım Ali, diyorum şiiri göstererek. "Canım Ali'ye Sevgilerimle. 2.5.2005" diye not düşüyor titreyen eliyle. Diğer iki dizeyi gösterirken nedense "Bugün doğum günüm" diyorum. Tebessümü şaşkınlığa karışıyor. Muzipçe "Doğum gününde başka şiir bulamadın mı yahu?" diyerek şöyle yazıyor: "Canım Alim'e, Doğum gününde tabutlar bile ışık geçirir. Kutlayarak, öperek… 2.5.2005" Sevgili şair, kendi şiirine bir parantez açarken benim için de unutamayacağım bir anıya imza atıyor.
Umutsuzlar Parkı'ndan Ahmet Erhan Parkı'na
Yukarıda anlattığım anının üzerinden 8 yıl geçti. Ahmet Erhan Silivri'den Beylikdüzü'ne taşınmıştı. Sokaklarında sevdiğim bir şairle karşılaşabileceğim bir semt değildi artık Silivri, tüm dünya onu davalardan, duruşmalardan tanısa da. 4 Ağustos'ta kötü haber geldi. Ahmet Erhan tedavi olduğu hastanede hayatını kaybetti. Aslında o hayatını çok daha önce kaybetmişti ya neyse… Birkaç gün evvel, evimizin karşısında yeni yapılan parka Ahmet Erhan'ın adının verildiğini gördüm.
"Ölsem kimsenin umrunda olmayacak,/ Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak" diyordu bir şiirinde.
Bu sefer yanılttık seni karamsar şairim, ne güzel yanıldın bak, Ahmet Erhan Parkı'nda çocuklar hep seninle oynayacak.
ALİ ESEN
Aykırı Akademi, 22 Ekim 2013

ŞİİRLERİ