SEVDALI AĞITLAR
Ben memleketimin kara dumanlarını sevdim,
Kara tezeklerden alevlenmiş, nazlı nazlı tütüşünü köylerimde.
Ninemin yüzündeki hayat çizgilerini sevdim, kıvrım, kıvrım.
Ellerindeki namuslu nasırlarını sevdim ağlayarak.
  
Ben memleketimin söğütlerini sevdim,
Kıvrım dolambaçlı saç misali sarkan.
Rüzgarın uğultularını sevdim, yemyeşil yapraklarında.
Çimenlerin üzerinde yüzyılların ninnisini,
Irgat çocuklarının yaz düşlerini sevdim.
  
Ben memleketimin kuru ayazlarını sevdim,
Kara kışını, beyaz gecelerde kurt uğultusunu.
Kabuslarını sevdim, yolda hastalanmış Ayşe Bacının,
Saçlarında gözyaşlarının donuşunu çaresiz,
Sessiz sessiz ağıtlarını sevdim.
  
Ben memleketimin çaresizliğini sevdim,
Osman’ı toprağa doğuran Zehra’nın anaç sessizliğini.
Toprağın nemini, sesini, çağrışını sevdim uzun uzun.
Dört nala koşuşunu doru tayların,
Rüzgarında uçuşan başı boş yapraklarını sevdim.
  
Ben memleketimin halayını, horonunu, zeybeğini sevdim,
Alın terini Mehmet Emmi’nin.
Allı yazmasını Fatma’nın, göz nurunu sevdim.
Bıçak ışıltısında can korkusunu yiğitlerin,
Mapushanesini, sılasını, gurbetini sevdim.
  
Ben memleketimin, sömürülmüş duygusunu, ezilmiş gururunu sevdim,
Sevilmemiş kaderini, örselenmiş yarınını.
Kalbinin mertliğini, ıslığını, kavalını sevdim.
Bembeyaz koyun sürülerinde, umutlarının sel gibi gidişini,
Rüzgarda savrulan saçını, cigarasının dumanını sevdim.
  
Ben memleketimin açlığını, gözlerinin gülümsemesindeki gizlenişini sevdim,
Soğuk kış gecelerinde, sıcak soba arkalarını,
“Öküzünü, kadınından fazla sevişini”
Bir daha geleceğini bilmeden,
O mahsun gidişini sevdim
  
Ben memleketimin yarınlarını sevdim,
O hep olmayan, düşlerimizde yaşayan yarınlarını.
Gençliğimin kabına sığmayan özlemlerini,
Hiç bitmeyen kederlerini, acılarını.
Ben memleketimin özünü sevdim...
Ahmet Emre UĞUZ
| | |