MÜNÂCÂT Münâcât be-dergâh-ı Kâdil Hâcât Celle Celâluh

Münâcât eyledi, Hakk’a Kul Hoca Ahmed, Allâh’ım bu kuluna eyle sen sonsuz rahmet. Hoca Ahmed sözlerin, hikmetlerin eskimez, Yer altında çürüsen, güzel sözler çürümez. Sözlerin mensûh olup, kaybolup da yok olmaz, Seni okuyan diller, umarım hasta olmaz. Okuyan dostlarıma şefaatçı olayım, Kıyamette sizlere dilerim yâr olayım. Cemâlini göstersin bize Perverdigâr’ım, Koysun kendi yoluna bizi, Bir olan Vâr’ım. Rabb’im sen eyle bizi mahşerde mutlu mesut, Temiz zâtına döndüm, senden kesilmez umut. Duama amin desin duyan, gören Müslüman, Ölüm anında olsun refîki imân, İslâm. Benim hikmetlerimle kim varsa gönlü dolan, Anlamadan ölmüşse, bil ki tüm ömrü ziyân. Bu benim hikmetlerim dertliye dermân olur, Bundan koku almayan, yolunda kalan olur. Benim tüm hikmetlerim âleme destan olur, Ruhum gelse huzura, sohbet-i bostan olur. Benim tüm sohbetlerim, hadis hazinesidir, Ondan koku almayan, dünya divânesidir. Benim bu hikmetlerim, tâliplerin rızkıdır, Cürmü binlerce olsa, umulacak affıdır. Bu benim hikmetlerim Kelâm’ın beyânıdır, Okuyup anlayana, Kur’ân’ın anlamıdır. Benim bu hikmetlerim âleme sultân oldu, Çöl ve kurak gönüller gül bahçesine döndü. Benim tüm hikmetlerim, şevkidir muhabbetin, Gözümden akan yaşım aslıdır taharetin. Onun namazlarının Resulu’llâh imamı, Bütün aziz melekler cemaatin tamamı. Gönlü kırık mahzunlar kıldığında namazı, Kabul olur inşallâh, Hakk’a olan niyâzı. Benim hikmetlerimi âşıklara söyleyin, Gönlü nurla parlayan, sadıklara söyleyin. Tamamı kör ve sağır, kalbi boş olanlardan, Bütün âlemi gezdim, saf, temiz yok onlardan. Benim hikmetlerimi sarrâfına söyleyin, Kerem sahibi Allâh, Vehhâb’ına söyleyin. Adalet Padişahı, bir diğer adı sâdık, Eyler o an kulunu lütf-ı vaslına lâyık. Benim hikmetlerimi hiçbir câhil işitmez, Gönlü kararmış olan, öğütten bir şey bilmez. Kusurundan habersiz, inkâr eder Allâh’ı, Edepsiz ve hayasız, pîrsiz kaybeder rahı. Her kim yazı yazarsa, yazdığın nesir yazsın, Nesir yazarsa ancak maksadını anlarsın. Dini yok, imânı yok, İslâm’ı ise virân, Vakt-i kıyamet olsa, o olur yolda kalan. Pîr-i kâmil görmeden, ararsa Şeyh-i San’an,(*) Kabul eylese Mevlâ, okuduğu da Kur’ân. Kendisini şeyh sanır, oysa torbası boştur, Yirmi beşe yetmeden, onun çağı bir hoştur. Güya nasihat eder, yaşlı ve genç demeden, İyiyi ve kötüyü kendi ayırt etmeden. Sözlerine bakarsan, hem sapmış, hem sapıtır Şeriatın ehlini o sözler utandırır. İnansın diye buna nice câhil, akılsız, Velilerden nakleder mesnetsiz ve iz’ansız. Kurdu tuzaklarını her bir geçite pîrsiz, Dili yalan ve hile, yaptığı şey izinsiz. Şeytandan daha üstün, ne yüzsüz hilebâzdır, Mahşerde yüzü kara, siyahlık buna azdır. Onların yüzlerini sakın orda görmeyin, O gibi lanetliye selâm bile vermeyin. Hâl diliyle ben nice görülmezi söyledim, Hakikatli söz ile, câhili redd eyledim. Gelen ecellerimiz, câna sadaka olsa, İnci-cevher sözlerden, dinlese nasip alsa. İnci, cevher sözünü bütün cihâna saçsa, Okuyup anlayarak, Hak kelâmını açsa. Böyle âlimlere ben, cânım kurbân ederim, Ev, bark, malım mülkümü ona ihsân ederim. Amel işleyen dostlar, nerde gerçek âlimler, Allâh’dan söz ederler, bunlar gerçek câhiller. Gerçek âlim olanın yattığı yastık taştır, Anladığını söyler, gözünden akan yaştır. Bir kul kendini bilse, bil ki o Hakk’ı bildi, Rahmân’ın korkusuyla kalkıp insâfa geldi. Benim hikmetlerimi tüm bilginler işitsin, Sözümü unutmayıp, maksadına erişsin. Hem amel hem de sözdür bu benim hikmetlerim, Kalpten gelenler ile Mevlâ’yı zikrederim. Benim her bir hikmetim, hepsi pîr-i kâmildir, Hangi kul anlar ise, bil ki, Hakk’a vâsıldır. Benim hikmetlerimi, iyilere söyleyin, Dua ve tekbir ile, bize rahmet dileyin. Benim bu hikmetlerim, kudretli pîr sayılır, İşiten sarhoş olur, şuursuzlar ayılır. Diri olsa cihânda gönül yanmaz, hor olmaz, Okuyan bağlıları mutludur, hasta olmaz. Kıyamette onlara yol gösteren olurum, Tek bir dertli kul olsa, ona dermân olurum. Yüz yıllık ömrü olsa, ona mürşid olurum, Yere girse çürümez, ben dermânı olurum. Allâh eylese onu cehenneminden âzâd, Ebedî cennetiyle eylesin onları şâd! Şayet hikmet okursa, beni bilen insanlar, Bana has tâlip olur, söylediğimi anlar. Hikmetimi işitip kulaklarını açan, İmân armağan eder, hem nasip olur Kur’ân. Yesevî hikmetini tüm bilginler işitsin, İşitenler maksada, esas gayeye yetsin. Cevher hazinesinden bir miktar girsin alsın, İşitip, görmeyenler, dâim hasrette kalsın. Kişi hikmet işitse, tâ gönülden, cân ile, Ayrılır ondan ruhu, yanında imân ile. Kulağına sokmazsa bu sözleri câhiller, Ona insan denilmez, hayvandan da sefiller. Allâh’ım! Sözlerinden zuhûr etti bu hikmet, Duyana yağmur gibi, nuzûl eder o rahmet. Benim hikmetlerime kim sıkı sarılırsa, Uzak olsun onlardan her türlü gam ve tasa. Şen, şakrak mutlulukla girsin cennet içine, Allâh’ım neşe katsın huzur ve sevincine. Benim bu hikmetlerim Rahmân’ın övgüsüdür, Muhabbet erlerinin, huzur ve sevgisidir. Hikmetlerin tamamı şeker, bal ve şifâdır, Bütün sözler içinde derde çare, devâdır. Allâh’ın nimetidir, bu benim hikmetlerim, Seher vakitlerinde estağfiru’llâh derim. Lâin şeytan kesemez onun nurlu yolunu, Muhammed Mustafa’sı tutar onun elini Mihrini takdim edip, Peygamber ümmetim der, Rahmân da şeytanını, yakalar helâk eder. Benim hikmetlerimi dertsizlere demeyin, Kıymet bilmez câhile, cevherleri vermeyin. Yesevî Hikmet’inin değerlerini anlat, Aşk küpünden bir damla, bu meyden gel sen de tat. Her kim ki aşk küpünden bir damla olsun tadar, Rahmet deryâlarına, vâsıl olur da batar…

Ahmet Yesevî
( 1093 - 1166 )

( Kazakistan )

Türkiye Türkçesine aktaran: Musa Uzunkaya

(*) Şeyh-i San’an: Feriduddin-i Attar’ın Mantıku’t-Tayr adlı eserinde, başta Hüdhüd kuşu olmak üzere, kendilerine şeyh arama macerasında yer alan şeyh.

Hoca Ahmed Yesevi Külliyatı, S. 542-549





ŞİİR PARKI