ALAYBEY TUYUĞLARI

ALAYBEY'DE Alaybeyde insan neyle gönenir şiirle / şarkıyla/meyle gönenir geceyi çoğaltsa da kadehi cem'in cem'le değil hiçkimse'yle gönenir YALNIZLIK sana bir sorum var: yalnızlık nedir kökleri tarihin neresindedir kanun koyucular bilir mi dersin "yalnızlık hammurabi'den eskidir" BİR GÜN GELİR bir gün gelir ben bu kentten giderim geriye ne mi kalır: şiirlerim uslanmak bilmeyen yüreğim bir de aşklarım / sevinçlerim/ kederlerim. KUM SAATİ ben taşıllaşmış zaman / saatte kum inilen ve çıkılan bir yokuşum nicedir bir gülde biriken zakkum baharda güz / yazdaysa kış olmuşum. SENİNDİR şu dörtlüğe musarrâ tuyuğ denir her dizesi sevda tüter / senindir kulagını bana ver zira "şiir yazılanların en şereflisidir." HİÇ İLE HİÇKİMSE neymiş / neyin nesi / nasıl bir şeymiş kimmiş / kimin nesi / nasıl kimseymiş salınıp durmuş hep'le hiç arasında bir hiç miymiş / yoksa hiç kimse miymiş ÇİY DÜŞMÜŞ BAHÇEDE çiy düşmüş bahçede erguvan rengi bir hüznü damıtır yıldız çiçeği gün kanar altınıyla sonbaharın yanarak düşer gece kelebeği KIŞ DÜŞÜNCESİ şiirime yağan kış düşüncesi: çıplak dut ağacı /puhunun sesi üşür karayelle karaşın orman ve mavi gölde yaprak cenazesi KARYAĞDI BİBLO aşk kırgını için en büyük yanlış ne düşle avunmak / ne düşten kaçıs günlerce kar yağsın diye bekledik karyağdı bibloyla geldi karakış KÖSNÜL GÜN can düşmeyegörsün aşk mahşerine ten de döner elbet yangın yerine ıtır daha çok yayar kokusunu kabından taşarak o kösnül güne HANÇER bir eğri zamanda doğru yerdeyiz yalansız dolansız bir defterdeyiz gördük: sırtımıza bir yığın dostun sapladığı o gümüş hançerdeyiz. FIRTINA bütün gece damlarda bacalarda uğuldadı durdu azgın fırtına sütliman bir sabaha giriyoruz esrimek... ey aşkı sınayan ankâ! YILBAŞI SOFRASI tavandan aşağı sarkan örümcek ölüm nedir bunu nerden bilecek içimizden biri görmezse eğer o da bizimle yeniyıl'a girecek KÖR bir kör göğün kıyıcığında durdu geceden bıkmıştı gündüzü sordu "hayat kısa / sanatın yoluysa uzun" bir su başını almış gidiyordu 15 TEVET 5754 aralık ayının yirmi dokuzu haftalik şalom'da hınzır bir yazı avram sorguluyor: "sevgi mi, aşk mı? yanıt: "aşk içeri, akıl dışarı!" TANSIK puslu gün: loş oda /suskun pencere nasıl olduysa oldu birdenbire ışıyıp yedi kat göklere çıktık ve çarkıfeleklerle döndük yere KAVAK Kurşunlu'dayız: hava / su / toprak sanki bir düş: gergin ve yumuşak bak bu seninle tanış vadi/ bu da yaprağını içine döken kavak CIRCIRBÖCEĞİ o çığırtkan sesiyle akşam vakti susmak nedir bilmedi cırcırböceği "herkes beni tanır" diyordu ama Yine de yabancı biri gibiydi GECE dışarda çıt yok! yabansarmaşığı bekler huşû ile kanlı şafağı sızarken kentin kemik dokusuna keteni çürüten bir ay ışığı SIRDAŞ TEMMUZ GÖĞÜ sırdaş temmuz göğü! bunaltma beni düşgücüyle yıka gül bedenini sen de çıkmazdaysan/umarın yoksa yazın yalazıyla yok et imgeni KUŞLAR göğün kanadığı o yerde kuşlar tekinsiz bir güneşle buluşmuşlar uçup giden bir aşkın anısıyla yanıp sönmüşler / sönüp tutuşmuşlar BUZUL - Ramis Dara'ya - kutup güneşinde çözülen buzul kendine mevsimlik bir sevgili bul kızıl saçlı yosun olabilir bu seninle örtüşen / yalın ve çoğul ŞİİRSEL SÖZ şiir kuşatan bu ince hüzün gizemini taşır sayısız yüzün ey giz'i söz bilen acemi şair suskunluk özüdür şiirsel sözün KAPLICA sis çöktü! Kurşunlu'ya iniyor bak karanlık bulutlar saçları ıslak sütçü kadın nerdeyse çıkar gelir düş gören ağaçlara tutunarak KÖRFEZ karabatak karşı çıksa da yine ayın şavkı vurur İzmir Körfezi'ne salınır bir imbatla sessiz sakin tahta kasa /balık leşi / sintine HEP SORULUR hep sorulur: nereden geldin / nesin kimse bilmez: hangi cehennemdesin yolun eskisi de bir yenisi de nereye gidersen git aynı yerdesin.

Ahmet Necdet (Sözer)
( 1933 - 2010 )

Gökliman, Toplu Şiirler, S. 125-133





ŞİİR PARKI