ATATÜRK'LE KONUŞTUM

Not: Bu fıkradaki Atatürk'ün konuşmaları, kendi söylediği, yazdığı sözlerdir. Hiçbir değişiklik, ekleme, çıkarma yapılmadan Atatürk'ün sözleri olduğu gibi alınmıştır.



YİRMİ bir yıl oluyor. İki yüz kişiye yaklaşıktık. İki yüz delikanlı teğmen...

Her sabahki gibi Maçka’daki okulumuzun yatakhanesinden çıktık. Eski kışlayı 200 delikanlının gürültüsü kapladı.

İlk dersimiz «mukavemet», sonra «köprücülük»... Fehmi Hoca’yı bekliyoruz.

Küçük, eski kışlayı dolduran 200 delikanlının genç gürültüsü birden kesildi. Saatler bile işlemiyor sanılır.

Görülmemiş, duyulmamış bir sessizlik.

— Ne olmuş?

— Ne var?

Ürkek soruları, bir fısıltı yanıtlıyor:

— Atatürk ölmüş!...

Ne gözyaşı, ne de hıçkırık... Ses, bakış, bütün duygular, zaman, yer, herşey donmuş.

Beş yıl, on yıl, onbeş yıl sonra her yıl biraz daha çok ağlayacakmışız.

Yüzbaşı Çiğdemoğlu,

— Büyük üniformanızı giyin! diyor.

İki arkadaşımız Dolmabahçe Sarayına gidiyorlar.

Bana nöbet, gece yarısından sonra geliyor. Önde yüzbaşı, arkada blz lkl teğmen. Yarım saat kıpırdamadan son Atatürk nöbetini bekliyoruz. Meşalelerin ışıkları Atatürk’ün yüzünde, önümdeki yüzbaşının kılıcında yankılanıyor.

Biz burada Atatürk’ün «na’şını» beklemiyoruz; devrimleri bekliyoruz. Atatürk demek, devrimler demektir. O, devrimleri bize «emanet» etmişti. Bu rahat yatışı, bize güvencinden.

Meşalelerin alevleri, kılıcın parlak demirinde bir yanıp bir sönüyor.



Yirmi bir yıl olmuş. Yirmi bir yıl önce boğazımda düğümlenen hıçkırıklar, göz pınarlarımda donan gözyaşları dün gece birden boşandı. Atatürk’ün karşısındaydım. Ortalık buğulandı. 1938 in 10 kasımına döndüm. Ama nöbette miyim? Nöbette miyiz? Hani, nerde beklediğimiz devrimler?

Çevremi kaplayan buğu, kara bir duman oldu. Yankılanan meşale ışıklarında bile birşey göremiyordum.

— Atam, seni göremiyorum artık, seni göremiyoruz... dedim.

Bir ses, O’nun sesi:

— «Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kâfidir.»

— Anlıyoruz Atam, ama anladıklarımızı söyliyemiyoruz.

— «Birşeyi vicdanen iyi yaptığımıza, sözlerimizin iyi olduğuna kani isek onu olduğu gibi açık, vazıh, tereddüde ve müphemiiğe yer vermiyecek şekilde söylemeliyiz.»

— Doğru düşündüğümüze, doğruluğumuza inanıyoruz. Ama korkuyoruz. Biz, aydınlar korkak olduk, korkuyoruz.

— «Hakikati konuşmaktan korkmayınız!»

— Ama biz hakikatlerden korkuyoruz. Bunun için de uzun zamandan beri kendimizi kandırmaya, aldatmaya başladık.

— «Vaziyeti muhakeme ederken ve tedbir düşünürken acı da olsa hakikati görmekten bir an geri kalmamak lâzımdır. Kendimizi ve birbirimizi aldatmak için lüzum ve mecburiyet yoktur.»

— «Hakikat» bir tek biçimde gösteriliyor. O kalıp biçimden başka türlü düşünenlere kötü gözle bakıiıyor. «Bizim gibi düşünmeyen, bizden olmayan karşımızdadır» denildiği bir zamanda yaşıyoruz.

— «Millet işlerinde her ferdin zihni başlıbaşına faaliyette bulunmak lâzımdır.»

— Memleket meselelerini doğru halletmemiz için bize bir öğüt verir misiniz?

— «Meseleleri hâdiselere göre değil, aslında olduğu gibi ele almak lâzımdır.»

— Bu yoldaki düşüncelerimizi söylememize meydan verilmezse?

— «Fikirler, cebir ve şiddetle top ve tüfekle asla öldürülemez.»

— Bunun için önce basın hürriyeti gerekmez mi? Yazarlar, gazeteciler, her zamankinden çok sayıda cezaevlerinde bulunuyor.

— «Basın, milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve irşatta bir millete muhtaç oiduğu fikrî gıdayı vermekte, hulâsa bir milletin hedefi saadet olan müşterek bir istikamette yürümesini teminde, basın başlıbaşına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.»

— Birçok uğraşmalarımız, çabalamalarımız var. Ama yine de«az gelişmiş millet» damgasından kurtulamıyoruz.

— «Basiretli olduğu kadar milletimizin âcil ihtiyaçlarına çare bulacak bir programa dayanmayan ıslahat teşebbüsleri, şahsî ve keyfî olmaktan kurtulamaz.»

— Sizin programınız neydi?

— «Halk ve köylüler bana her yerde iş programımı şu iki kelime ile ihtar ettiler: Yol ve mektep...»

— Bugün yirmiyedi miiyon Türk halkının yüzde sekseni okuma-yazma bilmiyor Atam.

— «Düşününüz ki bu milletin, bu sosyal topluluğun yüzde onu, yüzde yirmisi okuma yazma bilir, yüzde sekseni bilmezse bu ayıptır. Bundan insan olanlar utanmak lâzımdır. Bu millet utanmak için yaratılmış bir millet değildir. Hatâları tashih edeceğiz. Bu hatâların tashih olunmasında bütün vatandaşların faaliyetini isterim.»

— Çoğunluğun okuma-yazma öğrenmesini sağlayamıyan bu eğitim sistemi için ne düşünürsünüz?

— «Şimdiye kadar takip olunan tahsil ve terbiye usullerinin milletimizin gerileme tarihinde en mühim bir âmil olduğu kanaatindeyim.»

— Okullarımız, öğretmenlerimiz az, yetişmiyor. Öğretmenler her türlü sıkıntı içinde bunalıyorlar. Öğretmensizlikten okullar kapanıyor.

— «Mekteplerde öğretme vazifesinin güvenilir ellere teslimi, memleket evlâtlarının o vazifeyi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak bilgili ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesini temin için öğretmenlik diğer yüksek meslekler gibi tedricen ilerlemeye ve her halde refah teminine müsait bir meslek haline konulmalıdır.»

— Maarif sistemimiz nasıl olmalıdır?

— «Maarif sistemimizin ana hatları şöyle olmalıdır: Memleketin asıl sahibi ve topluluğumuzun esas unsuru köylüdür. İşte bu köylüdür ki, bugüne kadar maarif nurundan mahrum bırakılmıştır. Onun için, bizim takip edeceğimiz maarif siyasetinin temeli evvelâ, mevcut cehli ortadan kaldırmaktır. Bu hedefe varmak, maarif tarihimizde mukaddes bir merhale teşkil edecektir.»

— Eski günlere bakarak gericilerin günden güne ortalığa yayıldığı görülüyor. Sizin gününüzde yayımlanmasına imkân olmıyan gerici yayımlar elden ele dolaşıyor.

— «Milletin hummalı inkılâp hamleleri esnasında sinmeye mecbur kalan eski kanun hükümleri, eski hukuk erbabı, himmet erbabının nüfuz ve ateşi yavaşlamaya başlar başlamaz derhal canlanarak inkılâp esaslarını, onun samimi taraftarlarını ve onların aziz ideallerini mahkûm etmek için fırsat beklerler.»

— Atam, asıl içimizi yakan, oy avcılığına çıkan politikacıların gericilere gittikçe daha çok taviz vermeye başlamalarıdır.

— «İrtica fikirleri güdenler muayyen bir sınıfa dayanacaklarını sanıyorlar. Bu, katiyen bir vahimedir, zandır. Terakki yolumuzun üstüne dikilmek isteyenleri ezip geçeceğiz. Yenilik vadisinde duracak değiliz. Dünya müthiş bir cereyanla ilerliyor. Biz bu ahengin dışında kalabilir miyiz?»

— Kalamayız. Birtakım politikacılar «demokrasi, çoğunluğun istediğidir» diyorlar. Böyle olunca da yüzde yetmiş, sekseni okuma - yazma bilmeyen yığınları gericiliğe doğru iterek devrimleri her gün biraz daha aşındırıyorlar.

— «Hiçbir iyi inkılâp hakikati görenler dışında ekseriyetin reyine müracaatla yapılmaz.

Uysal ve Asyaî itikatlara bağlı, sinsi ve sindirici hurafeler, köstekleyici yanlış itiyadlarla inhisarcı kuvvetlerin tesirine sürüklenebilecek yığınlarda iyi inkılâplar için plebisit yapılamaz.»

— Milletimizin «esas unsuru» buyurduğunuz köylümüzün kalkınması için ne yapmalıyız?

— «Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliği, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınırlanmak lâzımdır.»

— Atam, Türkiyemizin çağdaş, ileri uluslar seviyesine yükselmesi için en çok neye muhtacız? Yabancı sermayeye mi, Avrupada okumaya mı, yabancı uzmanlara mı? Neye muhtacız?

— «Denilebilir ki, hiçbir şeye muhtaç değiliz, Yalnız tek bir şeye çok ihtiyacımız vardır: Çalışkan olmak! İçtimaî dertlerimizi tetkik edersek, aslolarak bundan başka, bundan mühim bir illet keşfedenleyiz. İllet budur. O halde ilk işimiz bu illeti esaslı surette tedavi etmektir. Milleti çalışkan yapmaktır. Servet ve onun tabii neticesi olan refah ve saadet yalnız ve ancak çalışkanların hakkıdır.»

— Atam, umudumuzu nereye, kime bağlıyalım?

— «Bir adam ki büyük olmaktan bahseder, benim hoşuma gitmez. Bir adam ki memleketi kurtarmak için evvela büyük adam lazımdır, der ve bunun için kendisine bir örnek seçip, onun gibi olmayınca, memleketin kurtulamayacağı kanaatinde bulunur; bu, adam değildir.»

(....)

AZİZ NESİN
Akşam, Az Gittik, Uz Gittik, 10 Kasım 1959

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI