AH BİZ EŞEKLER

MİNİK OYUN

Başka ülkelerde «Minyatür Tiyatro» diyorlar. Moskova’da, Leningrat’ta, Odesa’da var bu tiyatrolardan. Sanırım, başka yerlerde de vardır. Minyatür tiyatro oyuncularından, burda çoğumuzun adını bile duymadığımız, dünya çapında ünlü bir komedyen olan Arkadi Raykin, daha çok, ustası olduğu siyasî aktüalite türünü seçmiş.

Minyatür Tiyatro teriminden, ilkin, salonun ve sahnenin küçüklüğü anlatılmak isteniyor sanmıştım; oysa salonla, sahneyle bir ilişkisi yok. En büyük salonlarda da oynanıyor Minyatür Tiyatro. Oyun sürelerinin çok kısalığından ötürü bu ad veriliyor.

Minyatür Tiyatro, bir seyir süresinde, dördü - beşi, ya da daha da çoğu, arka arkaya oynanan küçük oyunlardır. Onun için Minyatür Tiyatro yerine, Türkçeye daha uygun gelir diye Minik Oyun dedim bunlara.

Yurtdışı gezim tiyatro mevsimine düşmediği için, ne yazık ki, bu Minyatür Tiyatroları seyredemedim. Ama ötedenberi, bir perdeliklerden daha kısa oyunlar yazmayı tasarladım Odesa’daki Minyatür Tiyatronun baş yönetmeni, benden minik oyunlar isteyince, tasarılarımı gerçekleştirmem gerekti. Değerli oyun yazarımız yönetmen Sermet Çağan da, Gen - Ar için benden küçük oyunlar istedi. Seyredeceğiniz bu minik oyunları işte böylece yazarken, dram sanatına saygı duyulmak koşuluyla, süresi kısa minik oyunların yazılmasının, uzun oyunlar yazılmasından daha kolay olmadığını anladım.

Gen - Ar Tiyatrosunda seyredeceğiniz bu minik oyunlar, sanıyorum, Türkiye’de bu yolda ilk denemedir.

Minik oyunlar, kabare oyunları niteliğinde değildir. Onları, tiyatro edebiyatının ayrı bir türü saymamalıdır. Minik oyunların, tek perdelik oyunlardan daha da kısa olmalarından başka bir özelliği yoktur. Nasıl tek perdelik oyunlar ayrı bir tiyatro türü değilse, minik oyunlar da ayrı bir tür değildir. Ayrımı, yalnız kısalığıdır .



BİRİNCİ BÖLÜMDEKİLER

Burada seyredeceğiniz sahne eserlerini, iki bölümde topladık. Birinci bölümdekileri, arkadaşım Sermet Çağan, benim üç hikâyemden - hikâyeleri hiç değiştirmeden - sahneye uyguladı. Bu üç hikâye şunlardır : «Ah Biz Eşekler!», «Ya bunlar nereli?», «Sosyalizm geliyor, savulun!»

Sahneye uygulanmış bu üç hikâyeyi, bence, bir dram sanatı eseri saymamalıdır. Bu konuda, Sermet Çağan arkadaşım da aynı düşüncede olduğum için, biz bu birinci bölümdeki üç esere, sahne gösterisi demekle yetindik. Minyatür Tiyatrolarda oynananların çoğu da böyledir. Bu tür sahne eserlerine seyircilerin ilgisi daha çok oluyor. Bu türün de büyük eserleri yaratılmıştır. Ne var ki, sanat değerleri de olsa, bu tür sahne eserleriyle seyircileri tiyatroya alıştırmak dileği boş bir hayâldir. Seyirci tiyatro binasına alışır, ama daha çok tiyatro diye salt bu tür eserlere alışmış olur.

Biz, ayrı türden olan iki şeyi biri birbirinden ayırmak istiyoruz. Futbol da spordur, boks da... Ama ben futbol maçında boks seyretmesini sevmiyorum, hele futbol diye boks seyretmesini hiç sevmiyorum.



İKİNCİ BÖLÜMDEKİLER

İkinci bölümde iki oyun seyredeceksiniz : «Bir İnsan Başı Üstüne Üç Sesli Üzünç» ve «Bir Kadın için Düet.» Bu iki oyun, kendi tiyatro anlayışım içinde yazdığım iki minik oyundur. Bu iki minik oyun, daha önce yazdığım «Biraz Gelir misiniz?», «Bir Şey Yap Met!» türünde ve onların çizgisi süreğinde, ama kısa oyunlardır.

Bu iki minik oyunum dolayısıyla, seçtiğim oyun türü anlayışımı pek kısa olarak özetlemek isterim. Bence, klâsik trajedideki «fatalizm» in yerini, modern oyunlarda «determinizm» almıştır. İkisinde de, önüne geçilmezlik vardır. Birindeki önüne geçilmezlik, tanrıların buyruğu olan insanın yazgısıdır. İkincisindeki önüne geçilmezlik, toplum düzeninin belli koşullarının belirlediği sonuçtur. Klâsik trajedi tanrılarının yerini günümüzde toplum töreleri, toplum yönetimine egemen olan düzen almıştır. Klâsik trajedideki insanın büyük soyluluğu, sonunda yenileceğini bilerek de olsa, sürekli başkaldırışıdır. Modern dramda insan, eskiyi bozup iyisiyle değiştirme umuduyla başkaldırmaktadır. Yani insan, edilgenlikten etkenliğe geçmektedir.

Bu iki minik oyun ve ondan önce seyredeceğiniz dört gösteri, seyircilerle ilişkim bakımından, kendi oyun yazarlığımı da denemem, olacaktır. Bu denemeden şunu öğrenmek istiyorum:

Sahneye uygulanmış o dört güldürü gösterisi olmasa, yalnız bu iki minik oyun gibi oyunlara daha az mı seyirci gelir bunlar seyircinin daha mı az ilgisini çeker?



GÖSTERİLERDE SÖYLENEN ŞARKI ve KANTOLAR

GÖSTERİLERE GİRİŞ MÜZİĞİ

Girdik açıkgözlükle her yılda lıer salaşa
Her yılda onbeş milyar borç yaptık uçan kuşa!

Ne gelişme yarabbi, partimiz genç yaşında
Her yılda on milyoner her sokağın başında...

Devr i sabıkta eğer bir varsa biz yüz ettik
İkinci Fatih olup İstanbulu düz ettik

Pek sayın nutukçular meydanlardan buyurdu:
Langırt salonlarıyla doldurduk baba yurdu...

Dershanesiz, okulsuz, öğretmensiz kitleyiz,
Biz koltuğa alıştık, gitmeyiz de gitmeyiz...

Çizerek viskilerle kalkınma hartasını,
Bir atlatabilseydik şu Kıbrıs vartasını...

Yine eski ruh olup dağdan dağa esseydik,
Tezveren dede için yüzbin kurban kesseydik...

Biz hesapsız, kitapsız, plânsız btr kitleylz,
Gitmeyiz de, gitmeyiz, gitmeyiz de, gitmeyiz...

AH BİZ EŞEKLER

Kahpe dünya böyledir, insan doymadan gider
Göz açıp kapamadan bakarsın, insan gider
Bazısı insan gelir, dönüşte hayvan gider
Kime kalmış bu dünya, Sultan Süleyman gider
Çalalım, oynayalım, battı balık yan gider...

İsterse Ahmet beyin, ister Mehmet beyin,
Sağolsun işkembeler, lâzım değildir beyin,
Kurttan olmaz korkusu, böyle ölmüş eşeğin.
O eşşek cennetine insanlar yayan gider
Çalalım, durmayalım, battı batık yan gider.

NELER GELDİ NELER GEÇTİ FELEKTEN

Herkes gider toplantıya anfami
Sen kalırsın kazık gibi sanfani
Şunu bil ki aşkın yoksa monami
Haşa huzur farkın yoktur eşekten.
Neler geldi neler geçti felekten.

Mutsuz eden insanları akıldır
Akıl değil geçer akçe mangırdır
Neler gördük şu dünyada kırk yıldır
En sonunda şunu dedik yürekten
Neler geldi, neler geçti felekten.

Yanılıp ta bir yâr sevsen el alır
Bir dikili dalın olsa sel alır
Yoksa şansın cevher desen yel alır
El kavun yer kurtulmazsın kelekten
Neler geldi, neler geçti felekten.

Mutsuz eden insanları akıldır
Akıl değil geçer akçe mangırdır
Neler gördük şu dünyada kırk yıldır
En sonunda şunu dedik yürekten
Neler geldi, neler geçti felekten.

Dil aşınmaz el etek öp hep eğil
İkram et karın olsa günâh değil
Aşkmış meşkmiş hep lâf bunlar şunu bil
Yeter ki kaçınma hiç vermekten
Neler geldi, neler geçti felekten.

Mutsuz eden insanları akıldır
Akıl değil geçer akçe mangırdır
Neler gördük şu dünyada kırk yıldır
En sonunda şunu dedik yürekten
Neler geldi, neler geçti felekten.

GÜNÜN ADAMI’NIN TÜRKÜSÜ

Nedir bilmem helâl, haram...
Olsun yeter cepte param.
O gün başta her kim varsa
Onunladır benim aram.
Ben bu huyu bırakamam
Giden ağam, gelen paşam.

Ben bakarım çıkarıma,
İşlemesin zararıma,
Ne isterse yapsın ama,
Dokunmasın tek kârıma
İster papaz, ister haham,
Giden ağam, gelen paşam

Girdim türlü kıyafete,
İstibdata, hürriyete,
Vatan için koştum, durdum.
Ziyafetten, ziyafete.
Nerde sabah orda akşam,
Giden ağam, gelen paşam!

SOSYALİZM GELİYOR SAVULUN

— koro —

ŞİŞT, ŞİŞT GELİYOR
ŞİŞT, ŞİŞT GELİYOR
ŞİŞT, ŞİŞT GELİYOR

Elli yıldır böyle geldi derler tehlike
Elli yıl dile kolay göz kuzeyde el tetikte
Oysa gelen rock and roll demeli oynayamam
Bir gün sıkışıp başın dara geldiği zaman
Hatırla şu sözümü sallan sallan yuvarlan.

Bizler icad etmedik bu moda Amerikan
Bu ne delilik böyle ne çılgınlık elaman
Ali Cengiz oyunu yürür böyle bu kervan Şurda bir şey kalmadı az bir şey daha dayan
Sonra sallan yuvarlan, sallan sallan yuvarlan.

Fırsat varken yaptırmalı apartman, hamam, han
Aç gözünü sayın bay, derin uykudan uyan
Kazık çakılmaz üstad, olsan bile Süleyman
Bu dünya kime kalmış, istersen sallanmadan
İstersen tepetaklak, paldırküldür yuvarlan.

TÜRKÜ

Eşeği saldım çayıra
Otlayıp karnın doyura
Gördüğü düşü hayıra
Yoranın da anasını.

Köyüne sokma bet huyu
Yıkar harabeder köyü
Ölüsüne meyyit suyu
Dökenin de anasını.

Gammaz ile madrabazın
Bir de var olup yemezin
Kefen dikmeye iğnesin
Verenin de anasını.

Dağdan tahta indirenin
Mezarını götürenin
Talkınını bitirenin
İmâmın da anasını.

Kazak abdal söz söyledi
Cümle halk dahl-eyledi
Sorarlarsa kim söyledi
Soranın da anasını..


AZİZ NESİN
Taha Toros Arşivi, 001519145006

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI