İkinci bölümde iki oyun seyredeceksiniz :
«Bir İnsan Başı Üstüne Üç Sesli Üzünç» ve «Bir Kadın için
Düet.» Bu iki oyun, kendi tiyatro anlayışım içinde yazdığım iki
minik oyundur. Bu iki minik oyun, daha önce yazdığım «Biraz
Gelir misiniz?», «Bir Şey Yap Met!» türünde ve onların çizgisi
süreğinde, ama kısa oyunlardır.
Bu iki minik oyunum dolayısıyla, seçtiğim oyun türü anlayışımı
pek kısa olarak özetlemek isterim. Bence, klâsik trajedideki
«fatalizm» in yerini, modern oyunlarda «determinizm» almıştır.
İkisinde de, önüne geçilmezlik vardır.
Birindeki önüne
geçilmezlik, tanrıların buyruğu olan insanın yazgısıdır. İkincisindeki
önüne geçilmezlik, toplum düzeninin belli koşullarının
belirlediği sonuçtur. Klâsik trajedi tanrılarının yerini günümüzde
toplum töreleri, toplum yönetimine egemen olan düzen almıştır.
Klâsik trajedideki insanın büyük soyluluğu, sonunda yenileceğini
bilerek de olsa, sürekli başkaldırışıdır. Modern dramda
insan, eskiyi bozup iyisiyle değiştirme umuduyla başkaldırmaktadır.
Yani insan, edilgenlikten etkenliğe geçmektedir.
Bu iki minik oyun ve ondan önce seyredeceğiniz dört gösteri,
seyircilerle ilişkim bakımından, kendi oyun yazarlığımı da
denemem, olacaktır. Bu denemeden şunu öğrenmek istiyorum:
Sahneye uygulanmış o dört güldürü gösterisi olmasa, yalnız bu
iki minik oyun gibi oyunlara daha az mı seyirci gelir bunlar
seyircinin daha mı az ilgisini çeker?

GÖSTERİLERDE SÖYLENEN
ŞARKI ve KANTOLAR
GÖSTERİLERE GİRİŞ MÜZİĞİ
Girdik açıkgözlükle her yılda lıer
salaşa
Her yılda onbeş milyar borç yaptık
uçan kuşa!
Ne gelişme yarabbi, partimiz genç
yaşında
Her yılda on milyoner her sokağın
başında...
Devr i sabıkta eğer bir varsa biz
yüz ettik
İkinci Fatih olup İstanbulu düz
ettik
Pek sayın nutukçular meydanlardan
buyurdu:
Langırt salonlarıyla doldurduk baba yurdu...
Dershanesiz, okulsuz, öğretmensiz
kitleyiz,
Biz koltuğa alıştık, gitmeyiz de gitmeyiz...
Çizerek viskilerle kalkınma hartasını,
Bir atlatabilseydik şu Kıbrıs vartasını...
Yine eski ruh olup dağdan dağa
esseydik,
Tezveren dede için yüzbin kurban
kesseydik...
Biz hesapsız, kitapsız, plânsız btr
kitleylz,
Gitmeyiz de, gitmeyiz, gitmeyiz de,
gitmeyiz...
AH BİZ EŞEKLER
Kahpe dünya böyledir, insan doymadan
gider
Göz açıp kapamadan bakarsın, insan
gider
Bazısı insan gelir, dönüşte hayvan
gider
Kime kalmış bu dünya, Sultan Süleyman gider
Çalalım, oynayalım, battı balık yan
gider...
İsterse Ahmet beyin, ister Mehmet
beyin,
Sağolsun işkembeler, lâzım değildir
beyin,
Kurttan olmaz korkusu, böyle ölmüş
eşeğin.
O eşşek cennetine insanlar yayan
gider
Çalalım, durmayalım, battı batık
yan gider.
NELER GELDİ NELER GEÇTİ
FELEKTEN
Herkes gider toplantıya anfami
Sen kalırsın kazık gibi sanfani
Şunu bil ki aşkın yoksa monami
Haşa huzur farkın yoktur eşekten.
Neler geldi neler geçti felekten.
Mutsuz eden insanları akıldır
Akıl değil geçer akçe mangırdır
Neler gördük şu dünyada kırk yıldır
En sonunda şunu dedik yürekten
Neler geldi, neler geçti felekten.
Yanılıp ta bir yâr sevsen el alır
Bir dikili dalın olsa sel alır
Yoksa şansın cevher desen yel alır
El kavun yer kurtulmazsın kelekten
Neler geldi, neler geçti felekten.
Mutsuz eden insanları akıldır
Akıl değil geçer akçe mangırdır
Neler gördük şu dünyada kırk yıldır
En sonunda şunu dedik yürekten
Neler geldi, neler geçti felekten.
Dil aşınmaz el etek öp hep eğil
İkram et karın olsa günâh değil
Aşkmış meşkmiş hep lâf bunlar şunu
bil
Yeter ki kaçınma hiç vermekten
Neler geldi, neler geçti felekten.
Mutsuz eden insanları akıldır
Akıl değil geçer akçe mangırdır
Neler gördük şu dünyada kırk yıldır
En sonunda şunu dedik yürekten
Neler geldi, neler geçti felekten.
GÜNÜN ADAMI’NIN TÜRKÜSÜ
Nedir bilmem helâl, haram...
Olsun yeter cepte param.
O gün başta her kim varsa
Onunladır benim aram.
Ben bu huyu bırakamam
Giden ağam, gelen paşam.
Ben bakarım çıkarıma,
İşlemesin zararıma,
Ne isterse yapsın ama,
Dokunmasın tek kârıma
İster papaz, ister haham,
Giden ağam, gelen paşam
Girdim türlü kıyafete,
İstibdata, hürriyete,
Vatan için koştum, durdum.
Ziyafetten, ziyafete.
Nerde sabah orda akşam,
Giden ağam, gelen paşam!
SOSYALİZM GELİYOR SAVULUN
— koro —
ŞİŞT, ŞİŞT GELİYOR
ŞİŞT, ŞİŞT GELİYOR
ŞİŞT, ŞİŞT GELİYOR
Elli yıldır böyle geldi derler tehlike
Elli yıl dile kolay göz kuzeyde el
tetikte
Oysa gelen rock and roll demeli oynayamam
Bir gün sıkışıp başın dara geldiği
zaman
Hatırla şu sözümü sallan sallan yuvarlan.
Bizler icad etmedik bu moda Amerikan
Bu ne delilik böyle ne çılgınlık elaman
Ali Cengiz oyunu yürür böyle bu
kervan
Şurda bir şey kalmadı az bir şey
daha dayan
Sonra sallan yuvarlan, sallan sallan
yuvarlan.
Fırsat varken yaptırmalı apartman,
hamam, han
Aç gözünü sayın bay, derin uykudan
uyan
Kazık çakılmaz üstad, olsan bile Süleyman
Bu dünya kime kalmış, istersen sallanmadan
İstersen tepetaklak, paldırküldür
yuvarlan.
TÜRKÜ
Eşeği saldım çayıra
Otlayıp karnın doyura
Gördüğü düşü hayıra
Yoranın da anasını.
Köyüne sokma bet huyu
Yıkar harabeder köyü
Ölüsüne meyyit suyu
Dökenin de anasını.
Gammaz ile madrabazın
Bir de var olup yemezin
Kefen dikmeye iğnesin
Verenin de anasını.
Dağdan tahta indirenin
Mezarını götürenin
Talkınını bitirenin
İmâmın da anasını.
Kazak abdal söz söyledi
Cümle halk dahl-eyledi
Sorarlarsa kim söyledi
Soranın da anasını..
AZİZ NESİN
Taha Toros Arşivi, 001519145006

ŞİİRLERİ