ELSA SEVDASI

1 - KORKUNÇ KORKULAR YAŞIYORUM Korkunç korkular yaşıyorum Yazdığı o üç satır yüzünden Eldivenleri masanın üzerinde Bir karakedi yolumdan geçen. Kuş, yıldız ya da merdiven Her şey buz gibi kötü bir işaret bana İnsana korku veren bir dille Ondan söz eder bütün bir dünya. Cuma'nın bana bıraktığı bu Cumartesi O'nunla ne yapacak kimbilir Çekinirim bir sözcük O'nu incitir diye Söylenen her şey bana korku getirir. Hem öyle niçin sessizliğe bürünmek Yandaki odada durup dururken Bir sırdır O'nun bu suskunluğu Benim için farkı yok işkenceden. Korkunç bir korkuyla çekinirim ben Var olabilen hemen her şeyden Yanlış anlaşılabilen bir cümleden Kaldırım taşlarından, kiremitlerden. O uyuyor bense ölmüş sanıyorum İşte bir önseziş daha Kalbim bir kapı gibi çarpar Bir an için dışarıya çıkınca. Kömür tozlarıyla dolu bu dünya At tekme atar, ısırır köpek Sen deli misin. Giyiniyorsun Sokağa çıkacaksın demek. Sokağa çıkacaksın. Ne serüven Hem de bensiz kötü bir oyun bu Öylesine korkarım arabalardan Ateş kadar korku verir bana su. Günlerimin tümü O'nunla dolu Evren ise O'nun yansımasıdır Kırlangıçların hemen ardında Gökyüzü olduğu gibi kalır. Cezayir menekşelerinin sapıklığı Parmaklarının arasındadır gözleri Elleriyle soğuktan bembeyaz olmuş Damların üstündeki karlar gibi. 2 - YAĞMUR DAMLALARINI KISKANIRIM Yağmur damlalarını kıskanırım Öpücüklere fazla benzediğinden Her parlak şeyin gözleri Kıskanmak için haklı bir neden. Kıskanırım kıskanırım Arıların sokmalarını bile Kıskanırım unutkanlığı ve belleği Uykuyu ve terkedilişi de. Seçmiş olduğu kaldırımı Rüzgârın okşayan ellerini Benim o diri kıskançlığım Düş görürken uyandırır beni. Kıskanırım bir şarkıyı, bir sitemi Bir nefesi ve bir sızlanmayı Kıskanırım kıskanırım sümbülleri Hoş bir kokuyu, bir anıyı. Kıskanırım kıskanırım heykelleri Boş ve fettan bakışlarını Kıskanırım susmaya görsün Kıskanırım önündeki boş kağıdı. Bir gülüşü ya da bir övgüyü Bir ürperişi kış gelince Değiştirdiği elbiseyi Yeşeren ağaçları bahar mevsiminde. Ateşi sevdiğini görüp O'nu izleyen bir dalı Geceyarısının şafağında Saçlanndaki tarağı. Kime vurulmuş dersiniz Taktığı firuzelerle Ah gecedir beni ezip geçen Alaycı gölgeleriyle. Kıskanırım her mevsimde Bin çivi batmış sanki Öyle ki çıldırabilir insan Kıskanırım kıskanç bir köpek gibi. Azıcık gecikmiş olsa Kıskanırım tüm dünyayı Her tavrı bir sırdır O'nun. Kıskanırım, kıskanırım gitarları. 3 - EKİM EZGİSİ Upuzun duvağa benzeyen bir ezgi Hiç bitmeyen eksilmeyen bir ezgi Bir Ekim ezgisi hüzün veren bir ezgi Mayıs ayından çok daha tatlı Bittiği anda yinelenen bir ezgi. Gökyüzünü yeterince mavi bulan Deli bir ufkun sancısı var gözlerinde Gök O'nun için değil ki zindan Sevmek ölçüsüz sevmek gerek İnsana yetmez akıl öyle her zaman. Kadife elleriyle güzel sonbahar Bu bir şarkıdır hiç söylenmemiş Bu şarkısıdır bizim aşkımızın Bu şarkısı işte soylu güllerin İçleri gün rengidir onların. Var mıdır böylesine derin bir hıçkırık O tensel yoklukları dile getirmek için Halkalar gibi suda yaratılan Sözcükler eşdeğer mi hiç müziğine O büyük arzunun yürekte saklı duran. Bir ezgi Elsa bir çılgınlık ezgisi Hiç bitmeyen eksilmeyen bir ezgi Bir Ekim ezgisi hüzün veren bir ezgi Mayıs ayından çok daha tatlı Upuzun duvağa benzeyen bir ezgi. 4 - SENİN İÇİN Hatırlarım bir zindanı Hiçbir şeye benzemeyen Bir mezarlık hatırlarım Farkı yoktur memleketten Biraz kan o meydanda Geçenlerin ayağında Hatırlarım ben bu garı Orda üstleri aranan Şaşkın düşmüş insanları Askerleri kül renginde Paris'in güzel çölünde Hatırlarım binlerce şey Bir ölüyü uyur gibi Yolcular acele etti Tren devrilmişti sanki Akşam yakılan bu köyden Kapkara bir tablo çıktı Acınası o üç mezar Hatırlarım hatırlarım Tekrarlamak bir şey değil Kulak verilen radyoyu Yolda bir adımı dostu Yalancı mıdır anılar Her şey basit mi o kadar Alev bilir ancak külün Eskiden ne olduğunu Elsa senin için işte Söylemekteyim bunları Bu yangın anılarını. 7 - SÜREKLI RANDEVU Daha büyük bir rüzgâra karşı yazıyorum ve kızmasınlar Sadece şişirilmiş yelken olanlar Bu rüzgâr daha güçlü eser ve daha kırmızıdır kor. Tarih ve aşkım hep aynı adımlarla yol alıyor Daha büyük bir rüzgâra karşı yazıyorum hem ne gerek bana Okumayanlardan buğdayların kumrallığında. Geleceğin ekmeğini ve bana ne gülenlerden benim için her kapı Senin geçitin olsun ve her-gök senin gözlerin Giden bir tramvay hep bir şeyler götürür senden. Daha büyük bir rüzgâra karşı bulutlu bir havada İstediğim gibi yazıyorum hem ne yapılabilir sağırlara Kötü bir oyunda hile gibiyse şarkı söylemek onlar için. Hiç bir aşk yok ki bizim aşkımız gibi olsun Bana yol göstermekte adımlarının izi Güneş değil sensin ısıtan beni. Ellerinin renginden anlıyorum güneşi Aşksız güneş rastlantısal bir ömür Aşksız güneş bu yarın'sız bir dün'dür. Ayrılıklar varsa çekip giden hep sensin Hep bizim aşkımız var ağlayan her bir gözde Hep bizim aşkımızdır yolu şaşırılmış sokak. Bu bizim aşkımızdır yol kapanınca sensin Sensin sızlayan yürek hareket edince tren Sensin tek eldivene eş olacak eldiven. İnsanı solduran her bir düşünce sensin Uzun uzun sallanan mendiller de sen Sensin gemilerin güvertesinde giden. Susan hıçkırıklar sen agucuklar sen Ve akşam eşikteki sessiz itiraflar sen Ağızdan kaçan bir fısıltı uykuda söylenen sözler. Yakalanmış bir gülücük uçuşan perde Bir okul avlusunda uzaktan yankılanışı seslerin Bir iki üç diye sayan çocuklar ebe sırası kimde. Geceleyin damlar üzerinde güvercinlerin sesi Hapishanelerin iniltisi dalgıçların incisi Şarkı söyleten ve susturan her şey sensin. Ve söylediğim şarkı da sen o büyük rüzgâr İLE. 1947

Louis Aragon
( 1897 -1982 )


( Fransa )

Çeviri : Gertrude Durusoy - Ahmet Necdet

Mutlu Aşk Yoktur, S. 30-36, 40-41





ŞİİR PARKI