MUSTAFA KEMAL TÜRKÜSÜ
I. DÜŞ
Atamı gördüm düşümde,
Büyük beyazlıklar içinde...
Parlıyordu yine, gök mavisi gözleri
Sonsuz mana içinde!
Gökte bir bulut geziyordu;
Bir yanı kırmızıydı, bir yanı beyaz;
Batıya yönelmişti,
Belli, Doğu’dan gelmiş!
Gökte gezen bulut, gözümle gördüm;
Tıpkı, Mustafa Kemal’e benziyordu!
El ettim, görmedi;
Ses ettim, duymadı;
Dövünsem de nafile
Aldıracak değildi...
Küskün bir hali vardı bulutun,
Geldi, ağırdan-ağırdan,
RASATTEPE’nin üzerinde eğildi!
Bulut mu büyüdü birden,
Gök mü küçüldü, bilmem
Mavi, aydınlık, şavklıydı gökyüzü,
Henüz, vatan çalışmaya başlamamıştı,
Sabahın en erken saatlerinde,
Vatan'ın gökyüzünü bu bulut kapladı;
Sessiz, gürültüsüzce!
Bir yani kırmızıydı, bir yanı beyaz,
Küskün bir hali vardı bulutun,
Ama, aşkla, şefkatle bakıyordu.
Vatan topraklarına!
Ağırdan ağıra geziyordu,
Batı’ya yönelmişti;
Gökte gezen bulut, gözümle gördüm:
Tıpkı, MUSTAFA KEMAL'E benziyordu!
II. GERÇEK
Yaşamak senden yana manalı
Ölmek, öyle sıcak, sevimli ki...
Dilersen bir gün yanında beni
Kurbanın olam, bekleme
Gel-gel eyle!
Şafak serinliğinde
Bütün fikirler genç,
Bütün fikirler taze,
Bütün fikirler hür!
Yeniden doğmak; yaşamak arzusundadır;
Namuslu ve güzel her şey!
Sesimiz, ilkin, senden ötürü
Böyle rahat,
Böyle mağrur,
Böyle gür!
III. HER ŞEY O’NA BENZER
İncecikten bir kar yağar
Tozar Kemal, Kemal” diye...
Ak-ellerin kalem tutar
Yazar "Kemal, Kemal” diye...
Bütün eller "Kemal” yazar,
Bütün diller "Kemal” söyler,
Hey dağların anası,
"Kemal"siz vatan neyler?
Söyle bana yavrucuğum,
Dizlerime de...
Hürlüğü yaşıyorsun, alabildiğine
O mavi gözlerinde...
Sen Mustafa Kemal misin?
Gel bana yavrucuğum,
Sarıl boynuma,
Vatana nur veriyorsun
Her ipek telinden saçlarının
Sarı ve yumuşak...
Sen Mustafa Kemal misin?
Dinle beni yavrucuğum,
Koy başını göğsüme...
Usulcacık, söyle;
Senin yüreğin midir bu çarpan,
Böyle aşkla, milyonlar adına,
Yüceliği, esenliği için vatanın?
Sen Mustafa Kemal misin?
Sırmalar, rütbeler değil istediğin,
Ayağındaki toz,
Alnındaki toz,
Nurlu gelecekeler için...
Söyle bana yavrucuğum,
Sen Mustafa Kemal misin?
IV. HEM ÖVGÜ, HEM AĞIT
Sen küçücüktün bacım, minicik;
Gözlerin masmavi dünyaya bilmeden bakardı,
Ben de gencecik bir delikanlıydım;
Okulum Dolmabahçe’ye karşı...
Şimdi, kitaplardan okuyup sevdiğim adam;
Bir Mustafa Kemal vardı!
Hani, her insan ölür ya, günü gelince,
Mustafa Kemal’in daha gelmemişti günü,
Gelmemişti lâkin, ölüm komadı,
bırakmadı yakasını
Bir Kasım sabahı, alıp götürdü!
Sen küçüktün bacım, minicik;
Nasıl bereketli yağmur gibi yağdı
Milyonlar, ömürlerinde ilk defa
Namusuyla ağladı, bilmezsin!
Gayri bizler için yalnız karanlık vardı,
Gayri gökyüzü küçücüktü,
Dünya dar...
Hepimiz boşlukta gibiydik
Yetimdik,
Çaresizlik!
Sen küçüktün bacım, minicik;
Küçücük, miniciktin ama
O dudakların büzülüvermişti, ağlamadan yana;
Ellerin, ellerin anlaşılmaz bir telaşta!
Artık masmavi değildi dünya,
Artık umutlu değildi yaşamak,
Benimle hüznü paylaşıyordu:
Masum ve merdane...
Bütün denizler, bütün kuşlar, bütün ovalar,
bütün dağlar "Erkan ağlar, usul ağlar, yol ağlar”
"Ah'ınan, Of’unan" değil işimiz,
Ama yine de yanar yüreğimiz kor-ateşte...
Mustafa Kemal’in fikriyle hürüz,
Fikriyle bahtiyar...
Doğu’da en mutlu kader bizim!
Geniş yurt ufuklarında alabildiğine bir
beyazlık
Mustafa Kemal’den...
Yönümüz kesin, hep batıya
Senden... İçimizde bir sonsuz aydınlık
Mustafa Kemal’in getirdiği!
Bir karanlığa düşmeye görelim
Pırıl-pırıl bir şavk önümüzde, işimizde
Mustafa Kemal’in...
Hepimiz boşlukta gibiydik
Yetimdik, Çaresizlik!
Her şeyinle varsın, fikrin ve ülkünle
Bir acımız var ki, gözlerine, sesine hasretimizden
O da sensiz ölümün alıp yitirdiği...
Yüreğimizde bir kor-ateştir yanar!
"Gülşen ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar."
~ Sunullah ARISOY ~
Atatürk ve 10 Kasım Şiirleri, S. 7-12
|