DEVRİM
Mahkûm olmak istemeyen bir milleti
taht-ı esârette tutmaya muktedir olacak
kadar kuvvetli müstebitler artık dünyâ
yüzünde kalmamıştır.
Hâkimiyet-i Milliye öyle bir nurdur ki
bunun karşısında zincirler erir; taç ve
tahtlar yanar; tacdârlar mahvolur.
Milletlerin esâreti üzerine kurulmuş
müesseseler her tarafta yıkılmaya
mahkûmdurlar
Mustafa Kemal
Milletimizin hedefi, milletimizin
mefkûresi bütün cihanda tam mânâsıyla
bir heyet-i içtimâ'iye olmaktır.
Medenî bir eser vücûde getirmek
kudretinden mahrum olan kavimler
hürriyet ve istiklâllerinden tecrid
olunmaya mahkûmdurlar.
Mustafa Kemal
- Türk Milleti' ne -
“Kırallar, en hâin insanlardırlar;
Saltanat.. Yalnız bu, büyük suç demek;
Bunlarda kan ve leş kokuları var;
Hepsine ip, satır, giyotin gerek!..”
Tarihin bu âdil hükmünden beri
Her yerde uykudan halk uyanmıştı;
Kalblerde inkılâb peygamberleri,
0 âsî ruhların kini yanmıştı;
Her zâlim Sezar’ın bir Brutus’ü
Hançerle tyrant'dan kan istemişti;
Her mazlum halkın bir Spartakuss’u,
Esîr’e, “Efendi sensin!” demişti.
Her yerde bir yeni Roje dö Lil’in
İhtilâl şarkısı aksediyordu;
Her Bastil önünde başka Kamil’in
Hür sesi dünyâyı titretiyordu.
Ne kadar yazık ki, Türk’ün tahtında
Yine bir müstebid hükmediyordu;
Sarayın alçakça mekri altında
Bir devlet batıyor, yurd gidiyordu.
Bir mazlum halk vardı, günleri kadar
Bağrında kanayan yaralar çoktu;
İçinde tükenmez acıları var.
Lâkin bir arayıp soranı yoktu.
Bu halkın o ma'sum ruhunda bugün
Yılların döğdüğü zincirler vardı;
Bir çamur, kan devri denilen dünün
Kalbine döktüğü zehirler vardı.
Fakat o, zamân’a, “Eğil!” diyendi;
Hayâta değişik yolu açandı;
Varlığı elinde büküp eğendi;
Târih’i yapan bir sert kahramandı.
Dünyâyı döğen tunç yumruklar gibi
Akisler çıkaran onun sesiydi;
Tûfan’la kazılmış oyuklar gibi
Görünen çukurlar onun iziydi.
O, örsü önünde türkü söylerken
İsyânı alevli sesle öğendi;
Ocağı başında en has çelikten
Zâlimler için bir balta döğendi.
Kavrulmuş derisi altında onun
Devrimler yaratan bir Tanrı vardı;
Zulümden kuvvetli olan kolunun
Koparıp attığı taclı başlardı.
Türk’ü hür yaşatmak için doğan sen,
Bu halkın rûhunu kendinde buldun;
Bir büyük halâskâr yolu gözleyen
Bu halkın sen kutlu öncüsü oldun.
Dünyânın gül, bülbül bahçelerini
Kendine yabancı bir diyar yaptın;
Baykuşlar haykıran gecelerini
Aşkına karanlık bir mezar yaptın.
0 akça-ağacı kalın asânla
Gözyaşı vadisi yerleri aştın;
Bir hazan rüzgârı gibi figanla
Bir dağdan bir dağa gezip dolaştın.
Işıksız ve ıssız yerlere gittin;
Harâbe ve mezar taşları gördün;
Köylerden feryadlar, âhlar işittin;
Göklere dikili başları gördün.
Yıllarca bir ağır çekiç yumruğa
Acıyla katlanmış alınlar gördün;
Öküzler yerine boyunduruğa
Koşulmuş ihtiyar kadınlar gördün.
Yollara bakarak, “Oğul!” diyerek
Ağlayıp kör olmuş aliller gördün;
Çul, çaput giyerek, ot, kök yiyerek
Dilenen sayısız sefiller gördün.
Seküler üstüne düşüp yıkılmış,
Bakımsız ve hasta vücutlar gördün;
İçine ikişer ölü tıkılmış,
Birgün boş kalmamış tabutlar gördün.
Bu mazlum ruhları dost, kardeş bildin;
Hepsinin bağrına yaşlar akıttın;
Hepsinin gamını, yasını sildin;
“Sizinim!” diyerek ümid dağıttın.
Bir zâlim kudretin önüne çıkıp
Ölüme ok atan gözlerle baktın;
En vahşî bir devri darbenle yıkıp
Bir kanlı târihi elinle yaktın.
Rûhunun yıldırım kuvvetleriyle
Bir halkı bağlayan zinciri kırdın;
Sesinin fırtına dehşetleriyle:
“Hürriyet! Adalet!” diye haykırdın.
Bir eski dünyâya yeni Sûr çalıp
Dirilme, kalkınma ruhu üfledin;
Bir köhne mâzlyi altına alıp
Doğacak yarına bakmak istedin.
Bir yeni uçuşla yeni zamana
Yürüyen küreyi bir örnek yaptın;
Ayağa kalkan bir yeni insana:
“Yaradan bir kudret!” diyerek taptın.
Bir şiir yaratır gibi dehâ’nla
Tehayyül ettiğin dünyâyı kurdun;
En yeni bir aşkla, yeni îmanla
Ruhları bir doğum için yuğurdun.
Hilkatin kaybolmuş sırrına erip:
“Hâyâtın kânunu!” diyerek sundun;
İlmi bir meş'ale yerine verip
San'at’ın kaynağı kalbe dokundun.
Her seven, acıyan, düşünen gibi,
Halk için eriyen mum olup yandın;
Halk için bağrında yanan bir kalbi,
Halk için bir çerağ yapıp kullandın.
Ruhlardan paçavra şeyleri soyup
Bunları çelikten zırhla giydirdin;
Kalblere savaşma hamlesi koyup
En kutlu zafere alın eğdirdin.
(.....)
~ Mehmet Emin YURDAKUL ~
Mehmed Emin Yurdakul'un
Eserleri 1, Şiirler, S. 394-397
|