ALTIN DESTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞLAYIŞ Boyu devrilsin Büyük hakikatlara Yabani incir yaprağı kulaklarını tıkayanların! Ben yeni doğacakların adıyla başlıyorum. Dudaklarımda aynı isim, Yeni bir dalgalanma yepyeni bir resim. Ve bir dakika azalmaksızın sesim; Ben yeni doğacakların adıyla başlıyorum. İnanıyorum ki yavrularım Yarın Yepyeni bir hayat sürecekler, Bizden aldıklarını Daha ilerilere götürecekler. Ki ben onların adıyla başlıyorum. Her sahifesini Taze kopanlmış ottan bir yürek gibi önlerine seriyorum eserimin. 3 kış, 3 yaz, 3 bahar Bütün aydınlığını döktüm miyop gözlerimin Ve ben onların adıyla başlıyorum. 1933

1881 ÜÇ KARA PARÇASINDA Yıl 1881 Suda kırık teknelerdir Seylan, Somatra, Cava... Emperyalizma: Denizaltı çıkmış ava Seyrek sakallı Kara gözlü Budist rahiplerin Sarı vatanı Vietnam uykudadır. Afyon yutup Şekersiz yeşil çay içen saçı örgülü Çinli korkudadır. Bir ağaç gibi toprakta kök salıp Mukaddes ineklerin memelerine dalıp Ölülerin külünde savrulan Brahman ne mutludur ki... Kement alıp Parya avlıyor İngiliz. Cirit atıyor Gana'da, Kongo'da, Nijeriya'da Sömürgeci Felemenk Portekiz. Gökte yıldız sahrada kum. Fildişi sahilinde kahve yükleniyor Toprakta çatlıyor tohum. Yıl 1881 Afrika Süveyş'i, Nil'i Deltası ile İngiliz emperyalizminin emrindedir. Buğday ambarı Cezayir.. Cezayir'de bankası kumpanyası okuluyla Genç sömürgeci Fransa. Cizvitlerin Mukaddes ülkesi Katolik İspanya İncil 'den ayetler okuyup Kol atmış Fas'a. Kıpti Casus İlyas ve satılmış Tunus. Tunus'ta ihtilalci Yunus. Daha doğuda Ordugahtân uzakta bir çadır gibi Korsan ülkesi Müslüman diyarı Tarablus. Yıl 1881 Sömürü Osmanlı'nın göbeğinde fır dolayı dolanıp kan emmededir. Dönem Abdülhamit dönemi. Devlet batan gemi. Tayfalar gemide aç. Ürküntü tonilato tonilato Korku kulaç kulaç.. Dönem Abdülhamit dönemi. Mülk bir uçtan uca padişahın ve kulluk onadır. Binbir akşam sabah yürü Her iklimde başka kervansaray. Bir uçta doğarken ötede batmada ay. Cidde, Medine, Şam, Halep ve Manastır, Selânik onundu hep. Selânik bir büyük liman Selânik bir büyük şehir. Balık avlar limanda balıkçılar, Gemiler atar demir. Yıl 1881 Yazıyor ki kitapta Yedinci babta, Kızıl kıyamet kopacak büyük çapta. kurtarıcı gelecektir. Selânik bir büyük liman Selânik bir büyük şehir. Suda balık sürüleri gibi kalabalık gelir gider gider gelir. Belinde Tarablus kuşağı, Tunus sarıklı Pala bıyıklı İşkodralı kereste tüccarı Malisör. Kafeşantan balozlar artığı sör. Çarşaf ferace, şalvar ve lur. Fes, şapka, aba, yemeni, potur. Arnavut, Sırbiyeli, Rum, Bulgar, Orta Asyalı baharatçı Tatar, Batılı parfümeri butikleri Afrikalı Asyalı dükkân Ve Yahudi bezirgân. Selânik bir büyük liman Selânik bir büyük şehir. Şehirde mahalle Mahallede iki katlı ev kâgir.

1881 MUSTAFA KEMAL Yıl 1881 Kiraz mevsimi. Vakit alaca karanlık. Ay batacak, güneş doğmak üzere, Toprak kabardı Gök gerine gerine uyanıyordu. İki katlı kâgir evde Çifte şamdan yanıyordu. Ve ansızın Sarı gür bir kadın saçı gibi dalga dalga esti rüzgar, havalarda bir doğum müjdesi var. Kiraz ağaçları meyve yüklü pıtrak pıtrak. Gün ağardı taze, apak Ve öptü yeni doğanın Küçük Mustafa'nın parlak ışıklı yüzünü güneş. Çocuğun Tirşe mavisi Gözleri ışık dolu. Uyuyor Mor menekşe yorganı altında Sofuzade Feyzullah'ın kızı Zübeyde'nin mutlu oğlu Mustafa. Şerbetler içildi, müjde salındı dört tarafa. Uğurlu olsun! Mutlu olsun! Kutlu olsun! Mustafa. İlk yıllarında durgundu pek, Saçları çile ipek Kaşları çekme yay Yüzü gökte ay Elleri sadef beyaz. Geçti dört mevsim, dört yaz. Uzun ince parmaklarında Amme cüzüne sarılı şeker; Küçümencik sarıklılarla beraber Mahalle mektebinde diz çöküp İlahilerle başladı okula. Ve tekrimler ve tekbirler ve tehlillerle Hayrola kutlu ola! Babası Ali Rıza Küçük memurdu o zamanlar Rüsumatta. Aylık verilirse Üç ayda verilirdi tayın da maaş da; Öldü genç yaşta... Sofuzade Feyzullah efendinin kızı Zübeyde Hanım dul ve tasalı, Dilinde eski bir Rumeli masalı derdi ki: Oku da büyük adam ol! Ve bir akşam Küçük Mustafa ilk büyük müjdeyi verdi annesine. Açıldı ışıklı yol Rüştiyeye girdi o sene. Bir taş yapıydı Rüştiye Günde beş kez okunur ezan. Beş kere ti çalardı borazan. Yürünürdü rap rap diye. Muallimi askeri Kolağası Suphi Bey Tabiiyye, Mustafa Bey Riyaziye Okuturdu. Bir gün Mustafa Mustafa'nın önünde durdu. dedi ki: Sen Mustafa ben de İki baş gibiyiz bir bedende. Sen Kemal ol! Mustafa Kemal!.. Ve ertesi gün Bütün Sınıf Kemal diye çağırdı onu. Geldi Rüştiyenin sonu Geçti Manastır idadisine 1896'ydı sene. Yıl 1905 İki çelik süngü ile kaşı, Mustafa Kemal Şam'da Yüzbaşı. Yıl 1906 Dönem Abdülhamit dönemi. Devlet batan gemi Tayfalar gemide aç. Dert mil mil üstüne inilti kulaç kulaç. Ne umut ne hareket. Memleket Bir uçtan öbür uca iskelet. Ermeni köylerinde homurtu nargile Balkan kazandır kaynayan. Sırp pusuda, Bulgar ayakta, Selânik'te ihtilal şarkıları söylüyor Yunan. Selânik ey büyük ve ünlü şehir! Ey Padişahların binek taşı! Ey gurbet elde Ferhat onbaşı! Ey başı tuğlu muhteşem vezir! Ne umut ne hareket. Memleket Bir uçtan öbür uca iskelet... Yıl 1906 Kuruldu gizli cemiyet. (Vatan ve Hürriyet) Ve bir akşam Yarı uykudayken Şam Habersiz düştü yola Mısır, Yunanistan, Selanik Selanik'te son mola. Mustafa Kemal'in Bir namludan çıkan kurşundu sözleri. Ve çelik süngüler gibi yanıyordu gözleri. Dedi ki: - Yol iki! Ya ölüm ya hürriyet! Dalbudak saldı cemiyet.. Aylar İskambil kâğıtları gibi Devriliyordu art arda. İhtilal şarkıları çınlıyordu Şam'da, İzmir'de, Balkanlar'da. Yıl 1908 Meşrutiyet. 31 Martta karşı ihtilal. Mustafa Kemal Hareket ordusunun birinci kurmayı. Bastırdı ordu İstanbul 'da mektepli subay avlıyan Yeşil sarıklı ayaklanmayı. Yıl 1911 Afrika bir sarı satranç düzeyidir: Karede at, Karede fil, Birinde şah; Birinde vezir. Fildişi Sahili Nijerya, Kongo, Gana, Fas, Cezayir.. İspanya, Fransa, Danimarka, Portekiz... Geniş hasır şapkalı Mantar suratlı İngiliz. Sömürge halkları. Kıyılardan sürülmede. Hülasa Afrika Sömürülmede, Yıl 1911 İtalyan orduları Topu tüfeği gemisi uçaklarıyla, Senyörü, karabinerleri, sürgün kaçaklarıyla saldırıda. Gök ateş, deniz ateş, yer ateş. Ölüm dal dal dökülüyor, Sarı hurma kara zeytin ağaçlarından. Zeytin gözlü hurma renkli yerli halk kurşuna diziliyor asılıp saçlarından.. Ölüm ne kadar yakın! Umut ne kadar uzak! Ve Libya sürüden ırak yaralı bir devedir. Mustafa Kemal Savaşta En başta Deme kuvvetlerinin komutanı. Beyaz kayalıklarıyla şimdi Berka Bir koyun sürüsüdür. Ta uzaklarda Sirte körfezi Geyik boynuzu dallarıyla ağaçlar Ve çöl... Yaralı aslan gibi kükremede Kara yeleli Bingazi. Gök bakır Toprak demir Toprak bir uçtan öbür uca mayın tarlası. Derne'de Mustafa Kemal'in çelik komutası: Marş Marş! Sonra Yangın sarınca Anavatanı düştü yola, Mısır Ve Romanya üzerinden vardı İstanbul' a. Yıl 1912 Trakya, Makedonya, Balkan Yangın içinde Şehirler art arda düşüyor, Düşman Çatalca önlerinde. Köyler ateşe verilmiş Şehirler aç Yıldırım çarpmış ağaç gibi Yerde ölüler. Gözlerine mil çekilmiş köylüler. Kurşunlar adım atıyor. Yol başlarında taze dullar yatıyor. Dönem Meşrutiyet dönemi, Mustafa Kemal Kara kara düşünüyor Durum zor, Memleket hiyanet içinde. Düşman Çatalca önlerinde. Tek çare silah bırakışmadır. Kesildi ateş. Ay süt beyaz doğar geceleri Kan kırmızı batar güneş. Artık Ne mavi gözlü Selânik Ne Manastır ne Kosova. Ne liman, Ne o sarı başaklı ova. (Ay Rumeli Uy Rumeli Yandı gönül sen gideli) (Altın Destan, Mustafa Kemal Atatürk 1, S. 5-31) (.....)

10 KASIM 1938 10 Kasım 1938... O sabah Gök karardı birdenbire Kuşlar kanat çırptı, Yapraklan döküldü ağaçların. O sabah En acı ağıtını okudu felek. Bir acı ağıt ki, Dolaştı yeryüzünü Doğudan batıya Kuzeyden güneye dek. Bir acı ağıt ki, Toprak kulak verdi Sular ürperdi İç geçirerek... O ki ölmez olandı, Mustafa Kemal'di adı. Son kere çaldı kapısını ölüm, Başı düştü yastığa Ve kalkmadı. Yıl 1938 Kasım 10. Dokuzu beş geçiyor saat. Ve o Kocatepe'de Bir çadırdan bir çadıra geçer gibi Rahat Ve cesur Öldü.. Ölüm şekil değiştirmektir Bir başka dünyaya girmektir Yeni bir hayat Yeni bir davranıştır ölüm, Öldü. Ölüm üç kez çalar kapıyı: Birincide sağır İkincide kör Üçüncüde dilsiz. Ölüm Bir gölge gibi dolaştı baş ucunda Gövdesiz ayaksız elsiz. Öldü.. Son kere çaldı kapısını ölüm, Başı düştü yastığa Ve kalkmadı. Mustafa Kemal'di adı. Ölüm yeni bir canlanıştır, Yepyeni bir hayat. Yıl 1938 Kasım 10 9'u beş geçiyor saat. Öldü. Hiçbir ölüme Böylesine yanmadık. inanılmazdı, inanmadık. Öldü. Yıl 1938 Kasım 10 9'u beş geçiyor saat Ve o bir tepeden Bir tepeye uçar gibi Rahat Öldü. Ölüm yeni bir canlanıştır, Yeni bir hayat; Ölmedi, Ölmez... Bir ulu yeşil ağaçtı Yaprağı dökülmez.. Kırılmaz parçalanmaz bükülmez... Ölüm maddeyi terkedip Anılarda yaşamaktır. Mustafa Kemal ölmedi Ölmedi. Ölmedin Atam, her an içimizde bitmeyen saygı, sonsuz muhabbetsin Andederiz ki eserin ölmeyecek! Saflar çözülmeyecek! Sesimizde ses, Gözümüzde göz, Her adımımızda hareketsin!

Ve DEMİŞTİ Kİ (Ey Türk gençliği Birinci ödevin Türk bağımsızlığını Türk Cumhuriyetini, sonuna dek Korumaktır.) İlerde Dışarda içerde Seni bu tek temelden yoksun etmek isteyenler olacaktır. Bir gün Özgürlüğünü Ve cumhuriyeti Koruman gerekirse Vazifeye atılmak için İçinde bulunduğun şartlar ne olursa olsun düşünme bu şartlan! Özgürlük ve cumhuriyetine kıymak isteyecek olanlar düşmanlar görülmemiş bir üstünlüğün mümessili olabilir. Aziz vatanın bütün kaleleri hileyle zaptedilmiş, tersanelerine girilmiş Ve memleket Bilfiil işgal edilmiş olabilir. Ve en kötüsü en acısı Memlekette iktidara sahip olanlar Gaflet, dalalet ve hiyanet içinde Aldatılmış Satılmış olabilir. Hatta İktidar sahipleri Özel çıkarlarını yabancılarla birleştirmiş olabilir. Ve sen ey Türk geleceğinin evladı Bu şartlar içinde dahi Eğilme atıl vuruş ve vur. Gerekli kudret Damarlarındaki kanda mevcuttur!


İşte Türk Genci, Türk Gençliği

"Türk genci inkilapların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Rejimi ve inkılapları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, bu memleketin polisi vardır, ordusu vardır, adliyesi vardır demeyecektir. Hemen mücadele edecektir. Ve kendi eserini koruyacaktır.

Polis gelecektir, asıl suçluları bırakıp asıl suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç "Polis, henüz inkılap ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. gene düşünecek, "Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım" diyecek. Onu hapse atacaklar, kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber, meclise telgraf yağdırıp haklı ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecektir.

Diyecek ki; "ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek benim vazifemdir."

"İşte benim anladığım Türk genci, Türk gençliği."

Kanımın 25 tirilyon yuvarlağı Yalnız bu türlü görünecek, Camı altında Biri yüz büyülten adesenin Yaratıcı ünlü mimar Bu adın çizgisinden çıkaracak yeni çizgilerini hendesenin. Torunlar, Onu görmüş olan en son ihtiyarı; bayrak ve türkü ve defne dallarıyla görmeye geldiği zaman, devrin büyük şarkıcıları Bu kıvrılışı bulacak Kına toprak ve kan kokan seslerinde şarkıların; Ve gülerken bu türlü gerilecek, Mavi gözlerinin sinirleri, Onu görmüş olan en son ihtiyarın. Taaaa 20000 rakam sonra Kafamızın yeni us dokumasını Yeni bilgilerle araştırırken çocuklarımız, - Eski teşrih masasında - Beynimizin her girinti çıkıntısında Biz bu imzaya raslayacağız. Ve nabzını Taze dullarla anne gelinlerin Biz ondan gelme ölçülerle sayacağız. (Altın Destan, Mustafa Kemal Atatürk 2, S. 111-122) ~ İlhami Bekir TEZ ~
Altın Destan, Mustafa Kemal Atatürk 1-2


ŞİİR PARKI


ARKADAŞINIZA GÖNDEREBİLİRSİNİZ :