Bugün, CNR Kitap Fuarı'nda Afşar Timuçin ile ilgili bir program var. Kişiliği, yazarlığı, şairliği, felsefe yazıları ile ilgili değerlendirmeler yapılacak. Konuşmacılardan biri de benim. Beni çağırana Afşar'ın yazarlıkta kaçıncı yılı diye sormayı düşünmedim bile. Aynı yaşta değilsek de aynı kuşaktanız. İlk şiirlerimiz aynı yılda yayımlandı, 1958. Sanırım ikimiz de demiryolcu çocuğuyuz. Benzer koşullarda büyüdük. Tanıştığımız günü bile anımsıyorum. Türkiye Edebiyatçılar Derneği'nin "elyazılarıyla edebiyatçılar" konulu bir sergisi vardı. Galatasaray'da, Devlet Güzelsanatlar Galerisi'nde (Belki de o zamanlar bu galeri belediyenindi.)
Yaşayan yazarların karalamaları, çalışmaları sergileniyordu. Afşar galiba sergi görevlisiydi. Ben, utangaçlığım yüzünden tanışmak istediğim insanlara "falanca" olup olmadıklarını sorar, sonra kendimi tanıtır tanışırdım. (Boyu bosu, konuşması hiç benzemediği halde Feridun Metin'e Ümit Yaşar olup olmadığını sormuşum, unutmamış. Afşar'ı da kimbilir kimle karıştırmış gibi yapmışımdır. Sonradan bunun numara olduğunu açıklayamadım, onlar da bu münasebetsizliğimi hiç unutmadılar). Afşar Timuçin ile tanışmam beni onun arkadaş grubuna soktu: Aydın Hatipoğlu, Eray Canberk, Ömür Candaş, Babür Kuzucu... Sonra Şükran Kurdakul'la tanıştım. Ve Yelken dergisiyle...
Bir derviş gibi... Afşar Timuçin'in yalın görünen kişiliğinin sabırlı, dirençli, hoşgörülü bir yanı vardır. Bir derviş gibi. Bir derviş gibi aldırmaz sanılan konularda bağışlamaz bir yanı da vardır, ancak geç fark edilir. Bu halk edebiyatını özümsemesinden gibi gelir bana. Belki de felsefeciliğindendir. Ben Afşar'ı tanıdığımda İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde Fransız dili ve edebiyatı okuyordu. Sonra Doktor Yüksel ile evlenip Kanada'ya gittiler. Orada felsefe okuyup döndü. Bir süre Erzurum Üniversitesi'nde çalıştılar, doktorasını verdi. Bugün profesör.
İlk şiir kitabı Çöl 1968'de yayımlandı. Halk öykülerini destanlaştırdığı çalışma (Destanlar) 1969'da yayımlandı. TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında Böyle Söylenmeli Bizim Türkümüz adlı şiir kitabı başarı ödülü aldı. Nâzım Hikmet'in Şiiri adlı kitabı da 1979 Türk Dil Kurumu Eleştiri Ödülü'nü kazandı. Arada A. Kadir ile birlikte Vietnam, Filistin, Portekiz Sömürgeleri şiiri üstüne çeviri ve antoloji çalışmaları var. Sonra kitaplaşan şiirler, öyküler, romanlar... Afşar Timuçin'in bu ayın İnsancıl dergisindeki "Toplumda Değerler Çözülmesi Konusunda Kendimle Konuşma" adlı yazıdan bir bölüm alıntılamam onun düşünce dünyasını daha iyi tanıtacaktır:
"(..) Ne olursa olsun kendimizi doğal akışın ellerine bırakıp çıkamayız. İnsan olmak tasarlayıcı, kurucu, yapıcı olmayı gerekli kılar. İnsan olmak daha da insanlaşma eğilimini kendiliğinden içerir ve tüm bireylerin dünyasında daha da insanlaşmak için savaşım koşulunu gerekli kılar. Oysa değerlerin iyiden iyiye dağıldığı dönemlerde insanlar evrensel ya da toplumsal amaçlarını yitirirler ve genel amaçların dışında ve hatta genel amaçlara karşıt olarak bireysel amaçlarını belirgin ve etkin kılarlar. Bireysel amaçların genel amaçta karşılık bulmadığı durumlarda kargaşık toplumsal yapılar gelişir ve bu kargaşık yapılar tutarlı bütünlüğü kökten zorlar.
Gerçeklikte karşılığı olmayan kuralcılık kargaşık yapıyı korur ve güçlendirir. Bozulma dönemleri sözde düzen kaygısının öne geçtiği dönemlerdir. Bozulmayı hızlandıran ve derinleştiren kabasabalıklar ciddilik görünümü altında insan yaşamını kökten zorlar. Ortaya konulan kurallar değerler düzeninin yararına görünmekle birlikte bu düzenin yıkıcı etkeni olurlar. Ortada bir kısır döngü vardır. Her iyileştirme çabası yeni bir bozulmanın güçlü bir belirleyeni olur. Bozulmanın getirdiği korkunç dağınıklık ve tehlikeli atomlaşmışlık önlem almayı gerekli kılar. Yapılabilecek tek şey yaşamı yeni gereksinmelere göre yeniden düzenlemektir."
Aşkı eskitmiş kuşak Afşar Timuçin benim sayıp sevdiğim bir arkadaşım. Neredeyse kırk yıldır tanırım onu. Keşke daha sıcak çizgilerle yansıtabilsem. Eşine mutfakta yardım etmek için değil, biraz da hoşlandığı için başarıyla yemek ve hatta ekmek yapışını, sevimli derbederliğini, "Kandil geceleri içeriz şarap naehle haramdır ehline sevap" nefesini buğulu bir sesle söyleyişini, sevgili eşi Yüksel'i erkenden yitirmenin acısıyla bir tür eve kapanışını, içe çekilişini...
Beceremiyorum. Ama onu ne zaman düşünsem ilk tanıştığım gün geliyor aklıma. İstiklal Caddesi'nde kar yağışı altında yürüyoruz. O kuşağını, belki de kendini; anlatıyor: " Bozulma dönemleri sözde düzen kaygısının öne geçtiği dönemlerdir." Gülmem gerek bu söze gülemiyorum, şaşıyorum. O bütün yaşamınca yaşamı aşktan daha güçlü bir şeyle, düşünceyle savunuyor.
SENNUR SEZER
Evrensel, 20 Aralık 2002

ŞİİRLERİ