ÇERKES'İN KAHVEDE BİR KIŞ GECESİ

Uzatıp saçaklardan dişlerini Zehir zemberek bir zemheri İpini koparmış itler gibi saldırır, saldırır açık kalmış kapılardan. Patır patır dökülür donuk yıldızlar, Ay, gök sofrasında bir tabak buz. Ortada nar gibi kızarmış ördek soba, Çerkeş emmi'den evvela Sıcacık bir "buyurunuz" Çaylar mı? Tavşan kanı, şahane Çerkeş'in bir kahvesi var, Altı kaval, üstü şeşane. Ha tepede sallanan kırk mumluk ampul, Ha duvarda isli bir gaz lambası, Fark edilmez sedirin yağlı kara muşambası. Masanın bacakları çarpıksa ne gam? Varsın endam aynaları Çevirsin suratları cin çarpmışa, Çerkeş emmi çıkarıp gümüş tabakayı Kalın bir cigara sarsın yeter. Tütün tütün değil altın mübarek, Cigara cigara değil yaprak sarması Ve okkalı bir fincan orta kahve Yahut tavşan kanı çay, ooh keyf keka! Koy o parayı cebine behey divane, Çerkeş'in bir kahvesi var, Altı kaval, üstü şeşane. Ah o kırmızı kuşaklı bardaklar, Kuşaklarda "hoşgeldiniz" Ocakta sıra sıra çaydanlıklar, Kimi Çin işidir, kimi Capon, Çerkeş zevk sahibi patron, Dilli mi dilli.. Dizi dizi nargileler Marpuçları allı yeşilli Ve yukarıda gülümseyen Adnan Menderes. "Kahpe felek sana nettim neyledim" Ulan Recep, yenir miydi bu nane? Çerkeş'in bir kahvesi var, Altı kaval, üstü şeşane. Yatsıyı kıldı mı adamlar birer birer, İnce kar kuşanmış eski adamlar, Evvela buzlu selamlar Çözülür aynalarda "aleykümselam" Halhatır sorulur, hoşbeş edilir, Derken lakırtılar dumanaltı. Aşık Hulusi'yi gördü ya Aşık Helali, Bir acayiptir hali. Haydi Helali dokun sazın tellerine, Gidelim yar illerine. Suspus olmuş Helali, Gözleri duvardaki levhada. Ah minel aşkı ve halatihi (*) Ve pattadak düşer iri yarı bir nükte, Geçer Hulisi'nin eline Helali'nin yuları, Sinsi sinsi güler bir hinoğlu hin. Kahkahalar yükselirken, köşesinde Keyif tazeleyen Müslüm efendinin Arada kaynar nargile fokurtuları. Gitgide koyulaşır muhabbet, Çerkeş'in üst üste çaylarıyla Ve sonra mapushane gediklisi, Üç beş adam doğramış Kasabın oğlu bıçak kesmez Hulusi, Aşık Hulusi, Ayaklarında yumurta topuk kundura, Kalın kara bıyıklarını bura bura, Bir Köroğlu tutturur tane tane. Çerkeş'in bir kahvesi var, Altı kaval, üstü şeşane. Hulusi canın çıksın emi, Sen Köroğlu, kırat dedin, Bitti tepemizde bu kör beygir. Kılına turp sıktığım Şaban ağa, Dilinde çoktan eskittiği yeni küfürler, Yüklenir kapıya körkütük sarhoş, Ört kapıyı lan godoş, Burası meyhanemi? Rakı şarap ne gezer, Burası kıraathane. Çerkeş'in bir kahvesi var, Altı kaval, üstü şeşane. Açar bayramlık ağzını Şaban ağa, Sessizlik yalın kılıç dolaşır. Aynalar ayna değil, iri birer kulak. Müslüm efendi ya sabır çeker, Kaşgöz oynatır Çerkeş emmi, Acans geldi Sami, Çek radyonun kulağını. Bir köşede Sami elinde kör kerpeten, Hababam tepeler kelle şekerlerini. Nerde o eski tiryakiler, Kıtlama çay içen mi kalmış, tek tük. Gönül ahbap ister, kahve bahane, Çerkeş'in bir kahvesi var, Altı kaval, üstü şeşane. Uzatıp saçaklardan sivri dişlerini Zehir zemberek bir zemheri, İpini koparmış itler gibi Saldırır açık kalmış kapılardan...

Beşir Ayvazoğlu ( 1953 - )


(*) Ah minel aşkı ve halatihi: Ah o aşktan ve onun hallerinden





ŞİİR PARKI