SÜRMELİ - SAHAT ÇUKURU VE ERCİŞLİ EMRAH

Türk halk ozanlarından, kişiliği daha iyice anlaşılamamış, deyişleri her nasılsa başka halk ozanlarıyla karışmış olan Ercişli Emrah'ın hikâyesinde bugünkü Iğdır ve Revan ovaları önemli bir yer tutar.

Aras ırmağının, Türk - Rus sınırını çizerek, aşağı yukarı ortasından ikiye ayırdığı bu verimli toprak, Emrah ile Selvi hikâyesinde Sahat Çukuru adını alır. Ova, hikâyede Iğdır söyleyişine göre Yagıp Han ve Hanlar'ın sultanlık sürdükleri yerdir; bugünkü Iğdır'ın yakınında bulunan Orgof'tan başlıyarak hikâyeye girer bu ova; Iğdır'ı, Revan'ı, Aras ırmağını gösterir. Dil olarak, bütüniyle Azerî ağzı konuşulduğu için, bu hikâyede de Azeri sanatının etkileri ve Şiî mezhebinin geniş - görüşlülüğü kendini belirtiverir.

Emrah ile Selvi (Selbi), bir halk hikâyesinin adıdır. Bu hikâye, Van Gölü bölgesinde Karakoyunluların egemen olduğu zamana raslar. Türk halkının iyiyi kendine mal etme geleneği, bu hikâyede de kendini göstermiş; hikâye Diyarbakır'da, Erciş'te, Iğdır ovasında, Erzurum'da, Çankırı'da başka başka görünmüştür. Sanatı bir yana bırakarak yapılan çalışmalar, Çankırı söyleyişinde olduğu gibi yalnız Emrah'ı değil, Türk edebiyatını da yaralamıştır. Bu hikâye, deyişler bakımından çok eksiktir, yanlışlarla doludur; coğrafya yanlışları da çoktur: Erciş'le Erciyeş'in karıştırılışı gibi.

Eflâtun Cem Güney, «Erzurumlu Emrah Hayatı ve Şiirleri» adını taşıyan kita bında tam yirmi altı şiiri, Ercişli'nin olduğu halde, Erzurumlu Emrah'ın şiirleri olarak göstermiştir. Oysa, bu iki kişi arasında dil ve ruh bakımından çok büyük ayrımlar göze çarpar. Sadettin Nüzhet, «Karacaoğlan» adli kitabında, Ercişli Emrah'a ait, dört şiir eklemiştir. Vehbi Cem Aşkun ise, gene iki Emrah'ı birbiriyle karıştırmıştır.

Beri yandan, Emrah ile Selvi hikâyesinde daha işlenmemiş olan değişik söyleyişler Iğdır ve Erzurum ağızlarıyladır. Konu olarak birbirine benziyen bu iki ağızda, ötekilerde göze çarpmıyan birtakım dörtlükler görülmüştür. Değişik söyleyişlerin bütünü, şimdilik elimizdedir; bir düzene sokulmıya çalışılmaktadır. Bu yazımda, başka ağızlarda bulunmıyan ya da değişik olan birtakım dörtlükleri buraya aktaracağım : Emrah'ın turnalar için söylediği birkaç şiirden bugüne kadar ancak üç dörtlük kalmıştır.

Kalktı göç eyledi Bağdat Kervanı,

dizesiyle başlıyan bu koşma, ikinci dörtlük olarak,

Aras akar Han Ağrı'nın döşünde

dizesiyle başlayan dörtlüğü taşır ki; yanlıştır, yamamadır. Posoflu Müdamî'nin, Erzurum'da, iki gözü kör Battal Emi'den, onun da Resul Dayı'dan (ölm. 1917-20) derlediğine göre bu koşma:

Can Turnam hey, cananımı anasan,
Bu arzumu yana yana veresen.
Kısmet ola dönüp buraya gelesen,
Arzumun cevabım al İmdi turnam.

dörtlüğüyle başlar ve son dörtlük olarak:

Sana kurban olsun Han Emrah dahi,
Sen için gönlümden çekerim ahi.
Yetür Selvi Naz'a sen de Emrah'ı.
Bir itkin kul idi, bulundu turnam...

dörtlüğünü taşır. Aynı şiir, Erciş'te:

Kalktı göç eyledi Bağdat Kervanı,
Göçüz, bölük bölük bölündü turnam.
Seni, beni yaradanı seversiz,
Eğlen, kara bağrım delindi turnam.

Her nerde kalırsan çağır Allahı,
Hiç darda kalmazsın vallah billahi.
Han Selvi'ye müjde verin Emrah'ı
Bir yitik kul idi, bulundu turnam.

biçimindedir, ve ancak iki dörtlük halindedir. Bu şiire Haykurtlu Şerif Çavuş da (doğum, 1299-1877)

Ocaklarda yanan şemdir, çerağdır.
Didemden akıttım kandır, ferağdır.
Zer cığa tellerin bizden ırağdır.
Yavaş yürü, peder yoruldu turnam.

dörtlüğünü de taşıdığı halde rasladım.

Turnalar, Sahat çukurunda, bir başka şiirde şu biçimde geçmektedir:

Gedin görek, katar katar turnalar.
Telleriz ne yana seresiz turnam.
Men de bir gedayam yolum ırağdır,
Bu gargı almışı göresiz turnam.

ve işte bu dörtlükten sonra,

Aras akar Ağrı dağın döşünde,
Kalem oynar Selbi hanın kaşında,
Seherinen gönenli göl başında
Yara arzuhalim veresiz turnam.

dörtlüğü gelir. Yer darlığı ne yazık ki bütün bu koşmaları yazmamıza engel olmaktadır.

Karslı Dursun Cevlânî'nin, nasıl olup da kendine mal etiği anlaşılmıyan bir başka turnalar şiiri de, Ercişli Emrah'a aittir. Bu şiir Erzurum'da kendisine özgü bir de ezgi taşımaktadır, Cevlânî ile 1960 kışında Iğdır'da yaptığı mız bir konuşmada sayın Fahrettin Kuruoğlu'nun da benimle aynı düşüncede olduğunu öğrendim.

Cevlânî, şiirine:

Kalkın turnam kalkın, Kars'tan çekilin,
Ardoz'un eline konun turnalar.

diye başlamaktadır. Oysa Emrah:

Kalkın turnam, kalkın, Van'dan çekilin.
Erciş'in eline konun turnalar.
Malazgirt Bey'inden kendiz sakının.
İnmeyin, havada dönün turnalar.

dörtlüğüyle koşmaya girmektedir. Türk halkı bu koşmaya:

Turnalar, turnalar telli turnalar,
Kalkın da havaya dökülsün teller.
Ben seni sevmişim koy desin eller.

dizelerini nakarat olarak eklemiştir.

Her değişik söyleyişte «menevşeyi» redifini taşıyan koşmanın son dörtlüğünü de Erciş'te, Iğdır'da ve Erzurum'da değişik olarak gördük.

Erciş'te:

Nice Süleyman'lar tahta erişti,
Tahta değil, ulu bahta erişti.
Emrah da bir kötü vakte erişti.
Daha koklar mıyız biz menevşeyi.

Erzurum'da:

Bir bâd esti, siyah zülfün dolaştı.
Süleyman hükmetti, tahta ulaştı.
Emrah eder gülün, vakti savuştu.
Daha koklar mıyız biz menevşeyi.

Gene aynı dörtlük Iğdır'da:

Bir bölük periler sallandı geçti.
Bir neçe perinin güzarı düştü.
Emrah deyer gülün ta vesli geçti.
Daha koklamanıh biz menevşeyi.

biçiminde söylenmektedir. Iğdır ağzından, başka bir yerde raslamadığımız, ondokuz dörtlük derledik. Erzurum'da buna onbir dörtlük daha eklendi. Bu iki ağzın derlenmesi tam bir düzene konduğu gün Ercişli Emrah'ın gerçek kişiliği aydınlanmış olacaktır.

NEJAT BİRDOĞAN (AŞIK CEVRİ)
Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi Aralık 1961, S: 123, S. 174-176

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI