BİRHAN KESKİN

Şiir yazmak konusunda Dünya'nın en yeteneksiz insanıyım. Bu yüzden şiir yazanları hep kıskandım. Hele adına şiir yazılan kadınları, en çok onları...

Bugünlerde de Birhan Keskin'i kıskanıyorum. Bir kadın şairi. Kadınlığın verdiği o naifliği sözcüklere taşıyabilen insanı.

Bu ayki avımız Birhan Keskin. Belki duymuşsunuzdur ismini belki de haberiniz yoktur. Sıradan bir insan kendisi... Kırklareli'nde doğmuş. İstanbul Üniversitesi'nde Sosyoloji okumuş. İlk şiirini 1984'te yazmış. Beş şiir kitabı yayımlanmış.

Delilirikler (İskenderiye Kütüphanesi Yayınları, 1991) Bakarsın Üzgün Dönerim (Era Yayıncılık, 1994) Cinayet Kışı + İki Mektup (Göçebe Şiir Kitapları, 1996) Yirmi Lak Tablet + Yolcunun Siyah Bavulu (YKY, 1999) Yeryüzü Halleri (YKY. 2002).

"Bilme, tanıma beni
merdivenleri üçer beşer çıkmanın
sevinci yok içimde,
göğsümü sıyırıp duran şu kurumuş
asma dalı
uzak bağ günlerinden kaldı."

Bu dizeleri okuduktan sonra çarpıldım. Çocuk sesini kaybetmemişlerle beraber oturup ağlıyor sanki. Hadi oturup ağlayalım hep beraber. 2005 yılında Metis Yayınları tarafından beş şiir kitabı tek kitapta toplandı. "Kim Bağışlayacak Beni" şiir kitabının adına vurulmuşken şiirlere vurulmamak mümkün mü?

"anladım mana yok acıdan başka
akşamın kör karanlığı vursun alnıma"

derin bir iç çekiyoruz her şiirinin sonunda.

Ece Temelkuran 17 Nisan 2005 tarihli "Birhan Kardeşime Mektup' başlıklı köşe yazısında şöyle diyor:

"Belki bir gün, bir yaz sonunda, bisikletiyle bir arsanın kenarında durup boşluğa bakan, seyrek saçlı bir çocuğun aklından, sonra yanağından geçecekler. Birazdan mutlaka terleyecek bir çocuğun sırtına konulmuş havlular gibi serinler."

2006 yılında 10. Altın Portakal Şiir Ödülü'ne layık görüldü Birhan Keskin. İnsan olmanın farklı duygularını yansıttığı "Ba" kitabıyla bu ödülün sahibi oldu. Gülten Akın'den sonra şiir ödülü kazanan ikinci kadın oldu. Bu ödüle layık gören jüriyi tebrik etmek gerek. Reklam adına hiçbir şey yapmamış bir şairi böylesine güzel bir ödülle taçlandırdıkları için.

2006'da "Y'ol" ve 2010 yılında da "Soğuk Kazı" isimli kitapları yayımlandı. 2011 yılında "Soğuk Kazı"yla Metin Altıok Şiir Ödülü'ne layık görüldü. Seçici kurulda Ülkü Tamer, Doğan Hızlan ve Hilmi Yavuz da vardı.

Aynı yıl "Zaman" isimli şiiri Mabel Matiz tarafından bestelendi ve albüme konuldu.

16 Şubat 2015'te Aslı Serin ile birlikte ortak yazdıkları şiiri twitterda paylaştı. Ve şöyle bir açıklamada bulundu:

"Biz bu şiiri yazarken, Özgecan henüz katledilmemişti. www.anitsayac.com sitesine ve son yıllarda hızla artan erkek şiddetine dikkat çekmek amaçlı böyle bir işe girişmiştik. Son bölüm Özgecan'ın vahşice katledilmesinden sonra yazıldı. Ve anladık ki artık bu şiire devam etmek başka türlü bir acizliğe dönecekti. Çünkü yaklaşık 2 ay süren bu şiir çalışmasında hemen her gün başka bir kadın cinayetine tanık olduk.

Çok üzgünüz ama yasta değiliz. Hiçbir devlet "büyüğünden" ve hiçbir saraydan adalet beklemiyoruz. 'Kadınlar savaşçıdır' diyen Didem Madak'ı selamlayarak içimizdeki yerlileri dürtüyoruz. Kılıyoruz ki kadın cinayetleri politiktir. Ama unutmasınlar ki meydanlar, sokaklar bizimdir."

Bir de dijital anıt eklemişler http://www.anitsayac.com. Şiddet dolayısıyla olen kadınlar için hazırlanmış bir site.

Buruk bir tebessümle okuruz şiirlerini. Mecbur gibiyiz de, sol yanımızdan vuran şiirlere. Birhan Keskin, kuşağının en özgün seslerinden... Kendine has bir dil oluşturmuş, aynı Didem Madak gibi.

Naifliğini korusun ve o naiflikle nice şiirler yazsın. Biz de dertlenelim... Dertlenelim ki Türk şiirinde kadının da sesi olduğunu duyabilelim, görebilelim, hissedebilelim taşlaşmış kalplerimizle.

"ölülerimizi "sık kullanılanlara" ekliyoruz.
ölülerimize ölülerimiz ekliyoruz.
şans eseri yazmıyorsa adımız bir sayaçta
birhan, ben bunu hep "antisayaç" olarak okudum
yani sayılamayan, sayılmasın hiç aman
sahi biz kaç darbeden sonra ölülerimiz oluyoruz.

erkek ve kadın, iki farklı hayvan.
ve kuraldır öldürür hayvanlar âleminde
güçlü olan.
mesele bu değil, mesele başka.
niye sevsin pembe tülleri kırmızı pancurları
ve niye aynı evde yaşasın bir fille mesela
aha kırılacak bir vazo birazdan.

bir yatırımcı değiliz, tamam
öncesinde büyük hesaplar, planlar, bütçeler filan

ama sevmek diye bir şey var, geçelim
dersen o da var
bize çizilmiş kalın çizgiler,
gerilmiş ipler var
alnımızı kıllı elleriyle karalayanlar yetmedi
komple silenler
çaresizlik var birhan bak:
Türkiye'nin güneyinden üzücü haberler
geliyor
Türkiye'nin kuzeyinden üzücü haberler
geliyor
Türkiye'nin doğusundan üzücü haberler
geliyor
Türkiye'nin batısından üzücü haberler
geliyor
Türkiye giderek üzücü bir habere
dönüyor...

(.....)

sayaca gelirsek sayalım bir de bu yandan:
Türkiye'nin güneyinde bir adam yere
çömeliyor.
Türkiye'nin kuzeyinde bir adam yere
çömeliyor.
Türkiye'nin doğusunda bir adam yere
çömeliyor.
Türkiye'nin batısında bir adam yere
çömeliyor.
Türkiye giderek çömelen adamlara
benziyor.

onların dikliği bizim yataylığımız
pornografik bir görüntü verebilir. Değil!
çömelmek yani pişmanlık yasası, kendimde
değildim içmiştim safsatası
çömelmek: törelerimiz böyleydi
ben istemezdim filan
çömelmek: bana kanlık yapsaydı
çömelmek: telefonla konuşmasaydı
çömelmek: boşanmasaydı
onlar koca, onlar baba, onlar sevgili onlar devlet
eşitlik istediğimizi sananlar yanılıyor
kim eşitlenmek ister hırsızlar ve katillerle
Birhan!

sana bir şey diyeyim mi aslı?
cinsine koduğum derdi benim dedem kendi
cinsine.
yani cinsiyete bölünmeden önce
öyle kalsaymışız ototroflar gibi filan.
koyuyor insana tabii, bazılarını "insan"
hanesinde sayarken

belki de şöyle bir şey: bir düştü insan, bir zaman
hurafesiyle yaşıyoruz ondan arta kalan.
kadınların kaburgadan yapıldığına
kadınları bile inandıran neydi birhan?
asıl mesele diyorsan buraya dönelim, şimdiye
söyle artık başımıza bu işleri açan yine
erkekler değil miydi?
dönelim Van'da bir kadına, dönelim
Mardin'de, dönelim İzmir'de
dönelim birhan bak geç oluyor hava
kararıyor evimize dönelim
bize bunları söyleten neydi, gülerken ağız
kapatmay, ağlarken saklanmayı
her lafa karışmamayı, yazmamayı birhan,
çizmemeyi bize dayatan kimlerdi
giydiğimiz etek boyuna, doğuracağımız
çocuğa karar verenler kim
kadınlar ilk sevişmesinde neden babasının
yüzünü gördü

küçücük kızlar dedesi yaşındaki adamlarla neden
neden genelevler var neden hep bir kadın otobanda
ütü reklamında bir kadın çıplak
otomobil fuarında bir kadın öyle arabalar
üstünde, neden
doğum günlerimizde bize mutfak robotu
hediye edenler kimlerdi
şakağımıza silahı dayayanlar kimler,
kimlerdi birhan?

televizyonu açam güzel bir kış sabahı
güneş öyle tepede
sanki her şey aklanmış basbayağı tepede
bir adam karısını eve kilitleyip sigara
söndürmüş
bir kadın birhan bak doktorlar söylemiş,
bebekle yalnız bırakmayın demiş
haklısın neden sevsinler pembe tülleri,
iki ayrı tür neden illa bir
tamamlanmamış bir evrimin projeleriyiz
belki de

zıvanalı geçme tekniği nedir aslı bilir misin?
bak öğren bunu.
çünkü bu şiir birbirine geçmiyor.
acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor, acıyor, soğuyor.
bitişmiyor, birinin acısı öbürüne geçmiyor.
bütün kadınlara bundan böyle başka türlü
"ateşli" olmayı
şiddetle" öneriyorum aslı
çıkıp iki oda bir salondan
ateşli silahlar elimizde, uma'nın kılıcı
belimizde,
savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı.
anitsayaç'ta bu kadar kadın ismi yeter,
yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan."

IŞIK SELİN ORHUNTAŞ
İncir Çekirdeği, Nisan 2015, Sayı 13

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI