BABA İSHAK

Hey oğul, gel gidelim seninle Ferhat kentine Sevinin dal dal sarktığı elma bahçelerine Amasya’dır, bir kan gülü açar mağrasında Horasanlı Baba İlyas, yolcusu İshak’ın Güneşteki kardeşliğin ve ekmekteki güneşin Türkmen töresinde bir eski devrimcinin Anadolu’nun gökyüzüne vuran öyküsüne. Bir yaprak açıp insanın gönül betiğinden Derdi ki, Baba İshak Türkmen “Bizler Oğuz oğluyuz, kutsaldır toprağımız Gökyüzüdür bayrağımız, dolaşır şarabımız Bir eşit salkımdan mayalanıp elden ele Yeryüzünde insanoğlundan yanayız Karşıyız bey oğluna, sultan kuluna Seviden, hoşgörüden, gülüşten Dut yaprağını ipeğe çeviren işten yanayız” Duyurtu saldı ki köylü Anadolu’ya Ermiş savaşçı Baba İshak Bir bozuk düzendir Selçuk oğlu Konya Acem’dir saray direği yabandır yıkılacak Hışıldayan bir güzel düzendir akça kavak Obaların direğini tutan halk ağacı Bir kulaktır ses alır, saraydan dışarı Köylü Anadolu’nun Türkmen oğulları Vardılar, Baba İshak’ın eteğine Ala yazma kadınlar, çocuklar söğüt dalı sapan Dediler: Söyle Baba İshak öğret, yol iz aç bize Kara bulut bunalımı atalım üstümüzden Sevinç mayası kat kara somun ekmeğimize Geldik işte, Canik dağlarından oba oba Çorum’dan, Sivas’tan ve uzak Maraş’tan Gecelerimizi yıldız kağnılarıyla çekerek Baba İshak eyitti mağarasından, seslendi: “Kardeş Türkmen oğulları yeryüzü evinizdir Toprağıyla yaşadığımız, ekmeğiyle döşediğimiz Ve bir gül dalı altında birleştiğimiz Bir eşit dönüşümdür, ölüm! Üç yağıdır savaşacağımız: Baskı, ezinç, yağma Üç dostunuz var: Yaşamak gönlünüzce Beyliğiniz söylenir dilinizce Buğday, su ve güneş yetmeli evinizce…” Baba İshak, tanyeri ağaranda, çoban yıldızı yol verende Düştü Türkmen oğullarının önüne Bir kol Sivas yollarındaydı Bir kol Konya önlerinde savaşmadaydı Parayla tutulmuş Frenk askerleriyle Köylü buğdayı altına çeviren çarşı beyleri Sürüklenip gittiler değirmeni döndüren suyla Ne ki ey oğul, öykümüzün sonu acı Varlıklı sultanların utkusu kıyıcıdır Devrildi bozkır güneşi karanlığın ardına Kırşehir kilimi yandı Malya ovasında, Yalnızdı Tokat Türkmenleri ve Adıyaman çobanları Bir umut eğiriyorlardı belki Amasya ovası Doğurgan gücüyle buğdayın anası Yedi kılıçlı yörük kadını güneş, arka çıkardı halka Bir güzel düş adına çarpışan Baba İshak’a Gün döndü, gün devrildi bir kan düğünü Gelin bacıları ve Türkmen savaşçıları bir gerdekte Amasya’da ay doğarken devirdi geceye Yetiş ey Baba İshak, dediyse de köylü Anadolu Yetişemedi… Şundan ki, Amasya’da ay doğarken Bir düş salkımıydı kalenin burçlarında Baba İshak’ın sallanan ermiş başı Ay başlangıçtır yaz gecesine Seher vaktine ve yol çıkışlarına gebe Işığın doğurgan anasından… Sürdü halk dalının kırımı, yarayı gül yaprağıyla saran Gönüller çardağı Hacı Bektaş gününe dek… Yetişemediğinden ermiş dut ağacı Baba İshak O kanlı kıyımdan kalmadır Anadolu’da açan her gelincik!…

Ceyhun Atuf Kansu
( 1919 - 1978 )

Halk Albümü, s.167-169



ŞİİR PARKI