Başucu betiklerimden biri oldu Hayyam, yeniden…
Gerçekte, okunup rafa dizilenlerin arasına girmedi hiç…
Uzanıp da alıvereceğim bir yerdeydi hep…
İşte yeniden başucu betiğim oldu…
Bunun Ömer Hayyam dışında iki nedeni var.
Birincisi, çevirenin Sabahattin Eyüboğlu olması… Onun gerçekten pırıl pırıl Türkçesinden okumak demek istediğim… Ancak Ömer Hayyam’ı doğru yansıtmaya özen gösterme çabasına saygı duyarak…
Ne demek istediğimi aşağıda açıklayacağım.
İkincisi, Ömer Hayyam’ ın mimar olması olasılığının bende uyandırdığı araştırma isteği…
Bunu ilk kez, yurt dışında çalışan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi eski öğretim üyelerinden, onarım uzmanı mimar Alpay Özduran’dan duydum. Rastlantıyla Kıbrıs’ ta karşılaştığımızda… Bu konu üzerine İngilizce yazdığı bir çalışmayı da vermişti bana.
Ben de, Ömer Hayyam’ı yeniden okuyup, bu olasılık üzerine bir im bulabilir miyim düşüncesiyle bir çalışma tasarlamıştım.
Ama o günlerde öyle yoğundum ki, bir türlü buna sıra gelmedi.
Bu kez sayrılar evinde bu sürezi bulabilirim diye düşünerek, başladım yeniden Hayyam okumaya.
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan Sabahattin Eyüboğlu’ nun çevirilerinin 15. baskısını aldım ele…
Aradığımı bulamadım. Ama daha araştıracağım…
Ancak çevirilerin ikinci önsözündeki, yapıtlarıyla unutulmaz Eyüboğlu’ nun, çok önemli bir saptamasını sizinle paylaşabilmek istedim bugün.
O bölümü olduğu gibi alıntıyorum:
“………. Diyeceksiniz ki Hayyam Batılı da olsa bizim bildiğimiz bir şair. Bilmediklerimizi Türkçeye çevirmek dururken ne diye Hayyam? Şundan ötürü Hayyam ki, onu atalarımız konuşmadığı bir dille, hiç sevmediği insanların kafasıyla konuşturmuşlar. Şiirini halkın diliyle söyleyen Hayyam bizde halk düşmanlarının diliyle söylemiş. Onu bugünün anlayışıyla ve bugünün söyleşiyle Türkçeye çevirmek, Hayyam’ ın atalarımıza anlatamadığı ilk dersi, düşündüğünü konuştuğu dille yazmak dersini hatırlatmak hiç de küçümsenecek bir iş değildir. …………”
Oldum olası çok önemli buldum ben bu konuyu… Dante de böyle yapmamış mı?
Benim de bir betiğimin adı şöyle: Anlamıyorlarsa Anlatamıyorsun.
Sabahattin Eyüboğlu’nun Hayyam çevirilerini okumamış olanlar varsa okumalılar bence. Bakın bakalım, bir ortaokul, ya da haydi lise diyelim, öğrencisinin anlamayacağı bir dil mi?
Dante de böyle yapmamış mı?
Ben İtalyanca bilmiyorum ama bilenlerin söyledikleri, onun da bir manavın, bir kasabın, kısacası esnafın anlayacağı bir dille yazdığıdır. Bu elbette çok önemli!
Hele bu günlerde…
Evrensel, 04 Nisan 2016

HAYYAM'IN DÖRTLÜKLERİ
Önceki yazımda Ömer Hayyam’ dan söz ettim.
Sabahattin Eyüboğlu’ nun hepimizin anlayacağı duru Türkçesiyle aktardığı dörtlüklerinden, rubailerinden…
Onlardan söz edip de onları sizinle paylaşmamak olur mu?
Bu yanlışlığımı şimdi düzelteceğim. Yaptığım küçücük bir seçkiyi aktaracağım.
Bakın, görün, bu günkü beğeninizle bile nasıl yakın gelecekler size. Ayrıca günümüzle kimi koşutluklar saptarsanız o da sizin bileceğiniz siz.
İşte benim küçücük seçkim:
Felek ne cömert aşağılık insanlara!
Han hamam, dolap değirmen, hep onlara.
Kendini satmayan adama ekmek yok:
Sen gel de yuf çekme böylesi dünyaya!
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
İnsan bastığı toprağı hor görmemeli:
Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.
Duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?
Ya bir şah kafasıdır ya da vezir eli!
Bir geldi mi derin ölüm uykusu,
Biter bu dünyanın dedikodusu.
Ölenden bir haber beklerler insanlar:
Ne söylesin. Bilmez ki ne olduğunu!
Ferman sende, ama güzel yaşamak bizde:
Senden ayığız bu sarhoş halimizle.
Sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
İnsaf be sultanım, kötülük hangimizde?
Girme şu alçakların hizmetine:
Konma sinek gibi pislik üstüne.
İki günde bir somun ye, ne olur!
Yüreğinin kanını iç de boyun eğme.
Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.
Dedim: Artık bilgiden yana eksiğim yok;
Şu dünyanın sırrına ermişim çok.
Derken aklım geldi başıma, bir de baktım:
Ömrüm gelip geçmiş, hiçbir şey bildiğim yok.
Sevgiyle yoğrulmamışsa yüreğin
Tekkede, manastırda eremezsin.
Bir kez gerçekten sevdin mi dünyada
Cennetin, cehennemin üstündesin.
Evrensel, 11 Nisan 2016
CENGİZ BEKTAŞ

ŞİİRLERİ