OM MANİ PADME HUM!

Asaf Hâlet Çelebi bana ilk randevuyu «SES» gazetesinde verdi. Onun «Kitaplar» adlı şiirini ilk defa olarak orada okudum.

Ve nedense, o zamanlar bende bu ismi taşıyan bir insanın hiç bir zaman şiir yazamıyacağı kanaati hasıl oldu.

Asaf Halet Çelebi, adı bana pek zencefil tüccarlarını, hatırlatıyordu.

Neyse, ilk şiirlerinde bu kanaatim kuvvetleşti ve bugün hâlâ kafamın bir tarafında ayni şey üzerinde isrâr eden renksiz bir his var.

Günler geçtikçe, Asaf Halet Çelebi'yi daha iyi tanımak ve şiirlerini anlamak istedim. İlk arzumda muvaffak oldum, İkincisinde hayır! Asaf’ı bugün biraz tanıyorum. Fakat şiirlerini hâlâ anlamamakta inad ediyorum. Bu inadın sebebi basit: anlamakta da inad etsem neticenin ayni olacağını bildiğimdendir.



Asaf Hâlet Çelebi, şiir panayırımızın, «Hindli fakiri» dir. Şiirlerinde, ekzotizmin ötesine geçen, duyup görmediğimiz ve kendisinde görürken daha hayret ettiğimiz bir taraf var. Tıpkı «fakirlerin» çivi yutması, yere gömülmesi gibi, Asaf Hâlet Çelebi’de de bir acaiblik, tecessüsü şahlandıran şiirlere rastlarız:

"Tahtadan yaptığım adam
Ne yemek yiyor
Ne konuşma biliyor
Kaskatı gözlerile
Görünmez yerlere bakıyor,,

Yahut:

"Göğdesinden kopmamış kelle
Yukarı bakıyor
Ağaçta bir düşüncesi var gibi
Göğdesinden kopmuş kelle
Hiç bir yere bakmıyor,,

Veya:

"Bana aynada biri göründü
Benden başkası
Bilmem memleketi Çinden midir
Yâ Mâçinden mi„ gibi

Bu şiirler, bana her okuduğumda semâya bir yumak atıp ipinden tutunarak göğe tırmanan hindlileri hatırlatıyor. Asaf Hâlet Çelebi, şiir sirkinin sâdece fakiri olmakla kalmaz, ayni zamanda teli üzerinde yürüyen «Jongleur» üdür, ağzından ateş çıkaran ventrilogudur ve elinden kâğıtları küçülterek yokeden illuzionistidir.

Misâl:

"İbrahim
İçimdeki putları devir
Elindeki baltayla
Kırılan putların yerine
Yenilerini koyan kim,,

Yahut ta:

"İçimdeki' mağarada
Kurumuş ölüler yatar
Zehirle gülen zümrüd
Ve yâkut yatak içinde
Bir zaman beni uğurlamağa gelen
haramiler,,

Veyâ masallarımızdaki bize has olan derin ekzotizmanın içinde :

"Oyluk kemiğini çıkartıp
Kendime bir kadıncık yaptım
Ve bir şamar vurup rafa
oturttum,,




Asaf Hâlet Çelebi’nin sâdece kendine has olan bu şiirlerindeki en büyük vasıf müziktir. O usta bir musikişinas gibi şiirlerini yazmadan önce, sanki besteler:

"Vurma kazmayı Fer-hâd
Dağın içinde ne var ki
güm-güm öter!"

Veyahutta şu çok meşhur «Sidharta» şiirindeki müziğe kulak verin:

"Niyagrodhâ
Koskoca bir ağaç görüyorum
Ufacık bir tohumda
O ne ağaç ne tohum
Om mani padme hum (3 kere)

Sidharta Budha
Ben bir meyvayım
Ağacım âlem
Ne ağaç ne meyva
Ben bir denizde yüzüyorum
Om mani padme hum! (3 kere)"

Birşey anlıyamadığımız bu şiirin musikisi bizim için kâfidir. (Yeni bir Amerika keşfediyorum zannıyla, Asaf Hâlet Çelebi’nin, «Om mani padme hun!» cümlesini bir Alman romanının kapağından aldığını iddia edenler, gülünç olmakla kalıyorlar. «Om mani padme hum > hintlilerde, «Lâilâheülâllah» ile müsavidir. Bu adla bir Fransız araplara ait bir roman yazsa ve bir İngilizinde bunu «refren» gibi tekrar eden bir mısraı olsa, biribiriyle hiç alâkası olamaz!)

Asaf Halet Çelebi, Osmanlı devrinin konaklarında büyüyen çocuğu ile «fraulein» lerle büyüyen Avrupalı çocuğu bir araya toplamış bir adamdır. Bugün, artık modası geçmiş kandilli selâmla «bonjour!» diyen, «afiyettesiniz inşallah» diye sorarken monoklünü yerleştiren bir insan düşününüz.

İlk gördüğümde Asaf Hâlet Çelebi, bana «Viyana valslerinin » hassas kavalyeleri ile XIV ncü Louis’nin muhafız alayından büyük Dumas’nın roman kahramanlarını hatırlattı.

Hususiyetleri öyle kolay - kolay anlatılamıyan, bu et yemez şâirin, herşeyden önce temiz ve karakter sahibi olması bizce en büyük vasfıdır.

Hint mistizismasının motifleriyle yazdığı şiirleri unutupta, başkalarına mistik demesi ikinci plândadır.

Asaf Hâlet Çelebi, şiirimizde Japon lâmpiyonunu temsil edenlerdendir.

Çeşitli ve acayip şeyleri...

Fakat, onu severiz. Hepimiz.

Öyle değil mi Arif?

"Kama - peth gamat hâ!"

CAVİT YAMAÇ
Taha Toros Arşivi, 001517018006

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI