DERVİŞ

- Şair-i mütefekkir Faik Ali’ye -

Ben o derviş-i reh-neverdim ki Yaşarım mest-i inziva, asabî... Her zaman Tanrı’dan dilerdim ki Olayım serseri akar su gibi. Ben o yolcu dervişim ki Dünya işlerinden el çekmiş mest yaşarım, öfkeli.. Serseri bir akarsu gibi olmayı Her zaman Tanrı'dan dilerdim. Hem-demim nağme, rehberim hülya. Ne evim var, ne ailem, ne adım... Bulmayınca beşerde bûy-ı vefa Gördüğüm her ufukta ıtr aradım... Dostum nağmeler (şarkılar), rehberim hayallerdir Ne evim var, ne ailem, ne adım... İnsanlarda vefa ümidi bulmayınca Gördüğüm her ufukta hoş ve güzel koku aradım. Yürürüm bâd-ı bî-karar ile ben Kanadımdır mesafeler, seneler... Geçerim kimse geçmeyen tepeden Yolumu maî goncalar mineler. Kararsız rüzgârla yürürüm ben Kanadımdır mesafeler, seneler... Geçerim kimse geçmeyen tepeden Yolumu mavi goncalar mineler. Yaşamak bir deniz benim ömrüm Bu limansız denizde bir zevrak: Nereye eylesem nazar görürüm Histen âzâde bir serap ancak! Yaşamak bir deniz Benim ömrüm bu limansız denizde bir sandal Nereye baksam ancak Duygudan yoksun bir serap görürüm. Geçmedi pençe-i hükümetle Gerdenimden kılâde-i kanun; Yaşarım bâde-i meraretle Her dem âzâde, her zaman memnun! Hükümetin pençesi ile, Gerdanımdan kanunun gerdanlığı geçmedi Acının içkisi ile Hep hür, her zaman memnun yaşarım! İçerim meze edip piyalemde Şîr-i handemle zehr-i eyyamı; Doldurur şûre-zâr-ı âlemde Çeşme-i nağme cam-ı hulyamı. Kadehimde gülen şiirim ile Günlerin zehirini meze edip içerim. Çorak topraklı yeryüzünde Hayal kadehimi nağme çeşmesi doldurur. Mezhebim hüsn ü kuvvet almaktır Daima genç olan tabîatten; “Yaşamak hem vazife, hem haktır:” Anlamam başka dîn ü hikmetten! Tuttuğum yol, daima genç olan doğadan Güzellik ve kuvvet almaktır. “Yaşamak hem vazife, hem haktır:” Anlamam başka hüküm ve hikmetten. Nazarım maşrık-ı hakayıkta; Kandilimdir güneş, kamer, encüm; Kalmaz asla gözüm karanlıkta Sönse her şey yanar benim gönlüm. Gözüm hakikat kapısında; Kandilimdir güneş, ay ve yıldızlar Kalmaz asla gözüm karanlıkta Herşey sönse benim gönlüm yanar. Bütün ezharı koklarım birden; Bendedir her baharın esrarı; Taşırım bir küçük güneş gibi ben Ke’s-i kalbimde rûh-ı eşcârı. Bütün çiçekleri koklarım birden Bendedir sırrı her baharın Taşırım bir küçük güneş gibi ben Kalbimin çanağında ağaçların duygusunu Ben o bî-vâye-i bürehne-tenim Ki benimdir yerin göğün sûru. Dağların cebhe-i gururu benim, Benim ufkun hazîne-i nuru... Ben o nasipsiz yalın tenim Ki benimdir yerin göğün kalesi Dağların gururlu yüzü benim Benim ufkun nur hazinesi. Kalmadım geçtiğim avâlimde Parlayan hiss ü şi’re bîgâne; Taşıdım keşkül-i hayalimde Kısas-ı Hind’i nazm-ı İran’a!... Yaşadığım zamanlarda Parlayan duygu ve şiire kayıtsız kalmadım Hayal tasımda Hind kıssalarını İran şirine taşıdım. Bazı dem ağlarım; düşüp utanır Her sirişkim bir arz-ı tenhada: Bilirim bir yakışmayan yamadır Mevc-i giryem sükût-ı eb’âda!... Bazı zamanlar ağlarım; her gözyaşım düşüp utanır ıssız yerlerde Bilirim gözyaşı dalgalarım Bir yakışmayan yamadır uzakların sessizliğine.

Cenap Şahabettin
( 1870 -1934 )

Evrâk-ı Leyâl, S. 89-90





ŞİİR PARKI