CELÂL VARDAR'IN ÖLÜMÜ

Ozan Celâl Vardar öldü. Vardar'ın ölümünü ilkin ressam İsmail Gümüş haber verdi; büroda yoktum. Sonra ozan Hüseyin Atabaş uğradı Cumhuriyet'e, hem haber hem ilan verecekmiş.

Celâl Vardar'ın "Marifet" şiirini ezbere bilirdim;

"Suya dokunmazmış / Sabuna dokunmazmış / Pise bak."

Celâl Vardar'la her karşılaşmamızda, onu yeni bir dostla tanıştırmıştım, "Marifet"i söyletirdik. Kırmaz okurdu şiirini, ardından Niyazi Akıncıoğlu'nun şiirini. Akıncıoğlu'nu onun gibi seven var mıydı bilmem?..

Celâl Vardar, 1916 yılında doğmuş; 1940'ların ozanlarından. Beni onunla ilk, belki de Mehmed Kemal tanıştırmıştı, anımsamıyorum. Şiirleri gibi sımsıcak bir insan. Kısa bir süre önce Yugoslav Elçisi'nin bir çağrısında ayaküstü konuşmuştuk. Resimler çektirmiştik. Gülümseyen resimler...

"Torbalı Güz Etkinlikleri"nin üçüncüsüne giderken yanıma Celâl Vardar'ın "İki Dal" adlı şiir kitabıyla, 1988'de Sanat Kurumu'nda onun için düzenlenmiş toplantının teyp bantlarını da almıştım. Celâl Vardar'la ilgili yazıyı Torbalı'dan yazacaktım.

Celâl Vardar, Ankara'da Sıhhiye'deki parkı çok sever; "Sağlık Parkı" şiiri, onun için yazılmıştır; şöyle:

"Birkaç yıl önce / Üç beş kanepen / İki kök iğden vardı / Yeri öperdi dalları. // Güzel güllerin / Katmerli karanfillerin vardı / Fetvam vardı bahçıvandan / İstediğimi koparabilirdim. // Geçmiş günleri hatırlarsan / Çiçekler kadar narin / iri güvem gözlü / Bir ziyaretçin vardı / Onu soracak değilim şimdi. // Ne çabuk değışmişsin / Saçın sakalına karışmış / Bu kocaman havuz neyine senin / Gölgesi kurusun akasyaların / Boy atacak yer mi bulamadılar. / Beter ol gelecek bahara / Yaz geceleri daim olsun serserilerin / Artık sevmiyorum seni / Ayaklarım kırılsın gelirsem bir daha."

Rüştü Asyalı okur Celâl Vardar'ın bu güzel şiirlerini.

"Gün Gelecek I" şöyle:

"Gün gelecek / Gümüşlü zurna çalacaksın / Garip çingenem / Keyfince.

"Gün Gelecek II":

"Bir gün gelecek / Seni düşünürken bu şehirde / Ölümden evvel beni / Arzular tüketecek.

"Gün Gelecek III":

Gün gelecek / Meyvesini kıskanan ağaç / Utancından bakamayacak toprağa / Yağmurunu esirgeyen buluttan / Hesap sorulacak / Kahrından çatlıyacak kısır taria / Gün gelecek / Kuşlar neden göç ettiklerini / Deniz ayışığının kadrini bilecek / Başak bire bin verdiğine pişman olmayacak / Anaların hakkı ödenecek dünyada."

"Kurtardık-Kurtaramadık" şiiri:

"En yorgun günümüzde / Ankara'dan Akdenize dek / Yürüdük / Toplu tüfekli düşmandan kurtardık. // O gün bugün / Bunca yıl geçti aradan / Yakamızı kurtaramadık yavşaktan / Yobazdan / Hokkabazdan / Madrabazdan."

"Sevda" şiiri:

"Yaklaş pencereye yaklaş / Toprak kokusunu duymuyor musun / Gümüş parıltıları kaybolmadan / Isiak yapraklann dışarıda olmalıyız / Bırak kapıdan çıkmayı / Elini ver / Yağmur birden kesilebilir / Bir bakarsın gece biter / Sabah ölebilirim / Tutunacak biricik dalım dünyada / Yanımda olmalısın yanımda / Tek kelime konuşmadan dolaşmak / Yaşadığımı duymak istiyorum."

1988'deki Celâl Vardar için düzenlenmiş toplantıyı ozan Hüseyin Atabaş yonetmiş. İsmail Gumüş, Mustafa Şemin, Ahmet Telli konuşmalar yapmışlar. Rüştü Asyalı, Vardar'ın şiirlerini okumuş. İsmail Gümüş, konuşmasının bir yerinde özetle şöyle diyor:

"Celâl Vardar, bana göre şiirin salt yazanı değil, yazarken yaşayan insanı. Bir gecede üç şiir yazanlardan değil. Şinasi Nahit'in dediği gibi, "Bu memleket uzun laftan battı!" diyenlerden. Az yazdı, öz yazdı. Gerçekçiliği biraz da sözcük seçmedeki ustalığıyla özdeşleştiriyorum ben. Abdi ipekçi öldürüldüğü gün bir şiir yazmıştı, "Masal Gibi"; bu şiiri buldum. "Masal Gibi..."

"Bundan böyle / 'Havada da turnam' türküsünü / En güzel Mehmed Kemal söyler Duymadınız mı / Akıncıoğlu M. Niyazim / Suphi Taşhanlara / Fethi Giraylara taşındı Ben mi ne yapıyorum / Kendi-kendime / Naciyemi söylüyorum İçiyor içiyor / Utanmadan ağlıyorum."

"Ölüm" şiiri de şöyle:

"Karanlığın resmini çizdim / Göremediniz
Sessizliğin şiirini okudum / Duyamadınız
Boşluğun heykelini yaptım / Dokunamadınız."

Bir gün babamın resmini yapmıştım; Celâl Vardar, "Portre" şiirini onun için yazmış.

"Portre-İsmail Gümüş'e":

"Gittikçe babama benziyorum / Ölünce tıpa-tıp."

Bir yıl düşünsem "tıpa-tıp" sözcüğü benim usuma gelmezdi..."

M. Sunullah Arısoy, -1988'de daha ölmemiş, yaşıyor- sayrı olduğundan Celâl Vardar'ın toplantısına gelememiş, ileti yollamış.

Ozan Ahmet Telli de o gün şöyle konuşmuş özetle:

"Hemen hiçbir antolojide şiirine rastlamadım Celâl Vardarın. Edebiyat adamlarına birer kimlik kartı dağıtır gibi dağıtılan sözlüklerde de görmedim onları. Magazinleşen edebiyat dergilerinin özel eklerinde, özel bölümlerinde de yoktu onlar. 1940'lı yıllardan sonra yazılan çizilen şeyler resmi edebiyat tarihçilerini de ilgilendirmeye başladı. Ama bu resmi edebiyat tarihçileri de iltifat etmemiş Celâl Vardar'a. Peki, 40-45 yıldır şiir gibi Allahın belası bir işle uğraşan bir insan nasıl görmezden gelinir?

Nâzım Hikmet'in bugün bile apoletli kafalarca lanetlenmesi anlaşılabilir bir şeydir. Resmi edebiyat, tarihçilerinin Hasan İzzettin Dinamo'ya karşı, A. Kadir'e karşı, Enver Gökçe'ye karşı duyduğu kini de anlayabilirsiniz. Ama bir şeyi anlamak zor; o da şiirin sıcaklığını gerçekten duyabilen eleştirmenle- rimizin antoloji düzenleyicilerimizin tavırları; bir de 40'lı yılları anlatan anı kitapları; Celâl Vardar'ı anılarından bile çıkaranları pek anlayamıyoruz. Ben, "Varsın olsun" diyorum. Hoşgörülüyüz çünkü. Çünkü, bağışlayıcı olan bizleriz. Onlar, ki Ceiâl Vardar'ın şiiriyle söylersek, bilerek, bilmeyerek, çoğu acımadan, utanmadan kurunun yanında yaşı yakıyor.

Şimdi bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım: Öyle görmezden gelişte, Celâl Vardar'ın kendisinin de bir payı yok mudur? Eğer, bir karşılık arıyorsak soruyu da doğru sormalıyız.

Böyle olunca, Celâl Vardar'ın şiiri, bunca zaman görmezden gelinirse, burada kendisinin de bir payı olabileceği düşüncesine girmek gerekiyor gibi geliyor bana. Kanımca Celâl Vardar, etkileyen değil, etkilenen bir şairdir. Bir damarı derinleştiren değil, bir kanaldan akandır o. Duru, sıcak, içten bir akış.

MUSTAFA EKMEKÇİ
Cumhuriyet, 10.9.1991

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI