HAVAYA ÇİZİLEN DÜNYA

Yalnızlık, sabahların yaşadığı yalnızlık; Suların içindeki ışıklar kadar ılık. Hüzün, o mısralardan dudakta kalan hüzün; İkindi üstlerinde aydınlığı gündüzün. Uykular, ilk gençliğin gündüz gibi uykusu, Vücudun balık olup içinde yüzdüğü su. Sessizlik, geceleyin yolcusuz sokaklarda; Sükûn dalgalarının ortasındaki ada. Ruha uzak bir şehir içinden gelen rüzgâr, Ayrılıktan önceler, ayrılıktan sonralar. Müzelerde o ölü zaman, o gölgesizlik, Yüze değen eskilik, sonsuzluk, kimsesizlik. O kadar siliktir ki bir bayram günü şiir, Uyurken akla gelen son hayaller gibidir. Hayatın oyundaki sükûna değen sesi; Çocuklukta her yeni sınıfın o ilk dersi. Müzikten sonra içi dinlemek uzun uzun; Bir resimdeki davet, bir heykeldeki sükûn. Öyle sevgililer ki bir kere görülmüştür, Hatıraları ömrün gecelerince yürür. Duyulan sılasıyla sezilen o beldeler, Geçer yelkenler gibi enginden birer birer. Dudakların habersiz söylediği şarkılar; Vücudun ağaçlardan önce duyduğu bahar. Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle Ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle.

Fazıl Hüsnü Dağlarca ( 1914 - 2008 )

Bütün Şiirleri 1, S. 59-60





ŞİİR PARKI