CEMAZİYELEVVEL' İNİ BİLMEK

Bir zamanlar postanede çalışan bir memur varmış. O günlerde kadınlar çalışamadığı için, adamcağız tek maaşla eşine ve üç çocuğuna bakmakta zorluk çekiyormuş. Bu yüzden postaneye gelen kolilerin amerikan bezinden yapılmış torbalarını eve getiriyor, hanımı da bunlardan bütün aileye iç çamaşırı dikiyormuş. Tabi bu kolilerin üzerinde sabit bir kalemle yazılmış tarih ve adresler olduğundan bu yazılar iç çamaşırlarının üzerinde kalıyormuş.

Bir gün postanede kolileri bir yerden alıp bir yere koyarken eğilince beli açılmış ve iç çamaşırı görünmüş. Yanında çalışan en yakın arkadaşı çamaşırın üzerindeki Cemaziyelevvel yazısını görünce önce şaşırmış, sonra gülmeye başlamış. Niye güldüğünü soran arkadaşına gördüğünü anlatınca birlikte gülmüşler, sonra da hayat şartlarının zorluğundan bahsedip uzun uzun dertleşmişler.

Aradan yıllar geçmiş, posta memuru çalıştığı postaneye önce şef, ardından müdür olmuş. Bu arada kılığı kıyafeti epeyce düzeltmiş. Makamını hazmedemeyen bütün yöneticiler gibi hem kibirli hem de astığı astık, kestiği kestik bir yönetici olmuş. O kadar ki en yakın arkadaşlarıyla bile arasına mesafe koyuyor, olur olmaz şeyleri bahane edip onları haşlıyormuş. Bir gün en yakın arkadaşını makamına çağırarak haşlamaya başlayınca arkadaşı artık dayanamış ve:

"Dur bakalım, o kadar da ileri gitme! Bunu bana yapma bari, ben ki senin 'Cemaziyelevvel'ini biliyorum, biraz ayıp olmuyor mu?" demiş. O günden sonra geçmişini unutup ta büyüklük taslayanlar için bu söz kullanılır olmuş.