“Hıncahınç bir kenar mahalle, üstünde aylar sultanı ağustos günlerinden kıvıl kıvıl bir hale ”
Can Yücel’in “Türkçe söylediği” şiirlerinden biri, Paul Eluard’ın “Bir Karanlık Ayna İçi” adlı şiiri, bu dizelerle başlıyor. “Kenar mahalle” yerine “köy kahvesi” desek, Fransa’dan, savaş günlerinden söz etmiyor da, Eski Datça Meydan Kahvesi’nin 24 Ağustos 2002 günü saat 16 ile 17 arasındaki halini betimliyor olacak.
Benim de katıldığım ve konuşmamın sonunda bu şiiri okuduğum “şiir ve çeviri” konulu söyleşinin yapıldığı kahveyi, gerçekten de o ağustos sıcağına karşın hıncahınç doldurmuştu ülkenin dört bir yanından gelen şiirseverler. Yoksa “Can”severler mi demeliydim, bu söyleşi 23 - 26 Ağustos günleri arasında yapılan 3. Can Şenliği etkinliklerinin yalnızca biri olduğuna göre...
Sonsuza dek yaşayacağı yer
Şenlik aslında “Datça - Knidos Kültür ve Sanat Etkinükleri” adıyla yıllardır yapılıyordu. Ama, Can Yücel bu güzel kıyı kasabasını “sonsuza dek yaşayacağı yer” seçeli beri, bugünkü kimliğine ve özelliğine kavuştu, “Can Şenliği” oldu. Bu kimliğiyle, ülkedeki sayısız kültür- sanat etkinliğinin arasından sıyrılarak ilerde daha da gelişeceğini düşünüyor ve umuyorum.
Dört gün boyunca pek çok etkinlik yapıldı şenlik kapsamında. Örneğin, Datça Amfi Tiyatrosu’nda her akşam ya bir oyun ya da bir dinleti vardı ve hepsinde de tıklım tıklım doluydu amfi tiyatro. Öyle ki, ilk akşam kapının önünde yüzlerce metre uzayan kuyruğu gördüğümüzde şaşırdık. Aslında şaşırmamamız gerekirdi, çünkü o akşam şenliğin bu yılki onur şairi Nâzım Hikmet’e adanmıştı ve gerçek bir şiir-müzik- dans şöleni bekliyordu sanatseverleri. Öyle de oldu. Derya Alabora’nın Nâzım’ın dizeleriyle sunduğu izlencede, Serdar Yalçın’ın piyanosu eşliğinde Erol Uras, kendi sazıyla Sadık Gürbüz, Genco Erkal ve Zeynep Tanbay izleyenleri müziğe, dansa ve Nâzım’ın şiirlerine doyurdular. Sonra da Muammer Ketencoğlu ve arkadaşları, şarkılarıyla Ege’nin iki yakasını bir araya getirdiler. Kaçırılır mıydı böyle bir gece, elbette kaçırılmazdı.
Genco Erkal’ın Nâzım’ın şiirlerinden oluşturduğu “İnsanlarım”ı sunduğu 24 Ağustos Cumartesi akşamı, kapıdaki kuyruk sanki daha da uzundu. Mümtaz Sevinç’in “Bir Çift Sözümüz Var Aşka Dair”ini Rodoslu “Themos Mexis” orkestrasının izlediği 25 Ağustos Pazar akşamı da ilgi büyüktü, ama Leman Sam’ın, şenliğin kapanış konserini verdiği 26 Ağustos Pazartesi akşamı içeri girebilenlerin en az yarısı kadar insan dışarda kalmıştı.
Şimdi dönelim “köy kahvesi”ne ya da kahvelerine, yani bana göre şenliğin can damarı olan şiir söyleşilerine, okumalanna... O ağustos sıcağında dolup taşmaları inanılmazdı...
Yalnızca İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den değil; Samsun’dan Bursa’ya, Malatya’dan Edirne'ye, Eskişehir’den Adana’ya.. ülkenin dört bir yanından özel olarak Can Şenliği için Datça’ya gelenler vardı. Hatta şu ya da bu şairi görmek, dinlemek için gelen şiirseverler bile...
Datça kahvelerinde şiir...
24 Ağustos Cumartesi... Can Yücel’in mezarından Eski Datça Meydan Kahvesi’ne geldiğimizde sıra sıra dizilmiş iskemlelerde oturan ve onların çevresinde ayakta duranlar en azından 150 - 200 kişiydi. Konu “şiir ve çeviri”ydi ve bu kadar insan dinlemeye gelmişti. Turhan Ilgaz’ın yönettiği söyleşide sırayla Gertrude Durusoy, Özkan Mert, ben ve Sezer Duru konuştuk, sonra da Can Yücel’in Herkül Milas’ın Yunancaya çevirdiği ve yeni basılan şiir kitabını şenliğe yetiştiren Rodos Üç Denizin Dalgalan Vakfı temsilcisi... (Hem bu kitaba hem de İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Kitaplığı’nca yine bu şenlik için hazırlanan “Can İçin” adlı kitaba emeği geçen herkese teşekkür boynumuzun borcu.) Can Evi’nin açılışına yetişmek zorunda olmasaydık, bir saatten fazla süren söyleşinin çok daha uzayacağı ve renkleneceği kuşkusuzdu.
Can Evi’ne ise zor yaklaşabildik, öylesine bir kalabalık vardı. Tuncay Yılmaz’ın kemanını uzaktan uzağa duyabildik, içeri de neden sonra girebildik. 25 Ağustos Pazar günü Palamutbükü Kahvesi’nde yapılan şiir okuması da kahveyi dolduran konuklarca büyük bir ilgiyle izlendi. Aynı yerde daha önce, Datça’nın doğal zenginliği badem konusunda bir konuşma ve en iyi badem yarışması yapıldı, ardından şairler şiir okumaya başladılar.
Her şair önce Can Yücel’den seçtiği iki şiiri okudu, sonra da kendi şiirlerinden. Katılan şairler, soyadı sırasıyla; Orhan Alkaya, ben, Mehmet Çetin, Metin Demirtaş, İsa İnal, Tuğrul Keskin, Akif Kurtuluş, Namık Kuyumcu, Yücelay Sal ve Aydın Şimşek’ti. Bu arada Sezai Sarıoğlu, Namık Kuyumcu ve Mehmet Çetin de Nâzım’dan şiirler okudular. Mehmet Çetin’in Nâzım’ın ve Can Yücel’in şiirlerini Zanzibarca okuması ilginçti.
Başucuna bir çınar
Şenliğin son günü gündüz söyleşileri, geçenlerde yitirdiğimiz Datça doğumlu Ece Ayhan’a ayrılmıştı. Önce Orhan Alkaya ile Sezai Sarıoğlu, Ece Ayhan ve şiiri üzerine söyleştiler; sonra da yine Ece Ayhan ekseninde, “sanat ve muhalefet” konulu bir panel yapıldı. Aydın Engin’in yönettiği panelde Oya Baydar, Reis Çelik, Fikret İlkiz, küçük İskender, Zeynep Oral ve Berhan Şimşek söz aldılar. Bu iki etkinliğin yapıldığı Reşadiye Meydan Kahvesi de konuklarca tıklım tıklım doldurulmuştu. Aynı akşam Leman Sam dinletisiyle kapanan şenlikten söz etmem gereken iki etkinlik kaldı, sanırım.
Birincisi, Nâzım Hikmet Vakfı işbirliğiyle gerçekleştirilen bir sergi: Öğretmen Evi’nde şenliğin ilk günü açılan “Yüzyıllık Aydınlığın Işığında” başlıklı Nâzım Hikmet fotoğrafları sergisi, ikinci etkinlikse, Işıl Özgentürk’ün yönettiği kısa film senaryo atölyesi, iki günde tamamlanan bu çalışmaya yaklaşık 150 kişinin katıldığını ve ortaya çok başanlı işler çıktığını kuşlar söyledi. Bu duruma göre, önümüzdeki yıl Nâzım Hikmet’in şiirlerini konu alan güzel, kısa filmler görmeyi umabiliriz demektir.
Ummak istediğim bir şey daha var, onu da söylemeden geçemeyeceğim. Nâzım Hikmet’in vasiyetini yerine getiremedik, bu gidişle kolay kolay getirebileceğe de benzemiyoruz... Hiç olmazsa, diyorum, Can Yücel’in başucuna bir çınar dikelim. Bu şenlik, hiç kuşku yok, yüzlerce, binlerce kişinin katkısıyla kotarıldı; ama, Yücel ailesinin, Vecdi Sayar’ın ve Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu’nun emekleri olmasaydı gerçekleşemezdi. Bu nedenle, onlardan gelecekte daha iyisini beklemek ve istemek hakkımız.
EGEMEN BERKÖZ
Cumhuriyet Gazetesi, 29.8.2002
Taha Toros arşivi, 513136

ŞİİRLERİ