YUSUF İLE BALABAN DESTANI

Yusuf ile Balaban” otuz şiirlik bir destandır. Fakat çoğu kaybolmuş geriye ancak "Bu Yusuf'un Dünyaya Bir Hoş Geldiğidir”, “Başlangıç”, “Uy Kirpi Kız Kirpi”, “Bu Balaban'ın Dünyadan Göçtüğüdür” ve “Kirtim Kirt” kalmıştır.

BU YUSUF'UN DÜNYAYA BİR HOŞ GELDİĞİDİR

1. Ay karanlık Gecedir. Anamdır. Yatar Of'ınan. Kıpır kıpır Ağrısı şuracığında, Karnının En yumuşak Yerindedir. De gayri Gel kan-revan Türkülerle gel, Ağıtlarla İnce sularla. Yusuf kardaş, Ak kardaş! Bu senin Dünyaya, Hoş gelip Sefalar Getirdiğindir. 2. Bir hışımla Geldi geçti Şu dağları Deldi geçti Kim? Kim? Kim? Kim? Kim olacak? Yusuf Yusuf. 3. Bentleri Yıktı Su; Kısrağı Aştı Aygır at. Yaşamak Değişti Gün oldu. (Doğrultu, S. 2, 1979)

BAŞLANGIÇ

Zaman akar, zaman geçer, Zaman zindan içinde; Biz mapusta gürül gürül yatardık Yılan çıyan içinde. Getirdiler ite kaka bir yiğit, Ayak çıplak Ak bir mintan içinde. Zaman zaman içinde Işık duman içinde

Ve râviyan-ı ahbâr Ve muhaddisân-ı rûzigâr Şöyle rivayet Ve hikâyet ederler kim: Beni âdem zor bezirgân içinde Vardı bir Balaban. .................

UY KİRPİ KIZ KİRPİ

Kırmızı parıltılı ve narin Bir kiraz dalı Irgalandı Has bahçenin içinde Döktü çiçeğini bir bir Ve gazaba geldi Eğinli Bekir: "Yıkılsın İstanbul," dedi "Yıkılsın İzmir Lan hani benim ekmeğim, Bu ne bok kader Toprağım yok, tarlam yok. Ne kadar Toprak var dünyada oysa Ömrübillah herkese yeter” Irmağın üstünden Bir sürü geçti allı pullu Herhal meri keklik Gider öyle gider. Havada bulut Havada alaca karga Karganın ağzı var dili yok Bekir'in arkası yok. Dedi karga: yok Ahmed'in de yok. Demiri eriten kömür Yiğidi eriten kahır Ölem desen ölemezsin ki Dünya dediğin de ne ki Bir alabalçık sökemezsin ki Dünyanın halısı kilimi çok Bekir'in tarlası yok Bir kirpi açıldı dikeninden Gelincik yüzlü! Uy kirpi kız kirpi Bekir'in tarlası yok Dedi kirpi: yok Mehmed'in de yok. Munzur'un başı kar ile duman Bu belâlı başınan Kime gidem yavri Avuçta yok elde yok Bir çekirge atladı Eğri bacağıynan Çekirgenin ağzı var dili yok Bekir'in tarlası yok Dedi çekirge: yok Zeyneb'in de yok.

BU BALABAN'IN DÜNYADAN GÖÇTÜĞÜDÜR

Aklı karalı seçilirken su, Aklı karalı seçilirken ova, Aklı karalı seçilirken dağ Çakal, kurt, kuş, yılan ve tosbağa Ve ışırken ıpıl ıpıl üzümler Işırken orman Yusuf kuytuda otururdu Gözünü kekitmeden Elinde filinta tüfek... Karşıdan gelirdi Balaban Ak yelek, gümüş köstek Atı zorlayı zorlayı. Yusuf bağırttı barutu Yalağın kenarından: ”Al” dedi “lan” Düştü Balaban Kanı şorlayı şorlayı .................

KİRTİM KİRT (*)

Can yoktu ki sevdalara düşe, Kurt yoktu ki kızıl kana üşe Yoktum ki yol geçe Yoktun ki haber ulaşa Gül yoktu ki, dal yoktu ki.. Ve döne döne ateş Döne döne madde Gökler yarıla dürüle Dağlar savrula devrile, Kırıla döküle yıldız Sular evrile çevrile Döğüşe döğüşe madde Değişe tokuşa madde Öyle bir vakte erdi ki devran Döne döne esir Döne döne gaz Döne döne atom Döne döne madde Döğüşe çekişe madde Vuruşa vuruşa madde Ve zaman değişe değişe Yosun titreşe, yeşilleşe Işık dura değişe Öyle bir vakte erdi ki devran Ha dedi kırdı zincirini İçerdeki adam Demir bağrışa bağrışa Zindan çağrışa çağrışa Şöyle buyurdu ki Yusuf Dört kitaptan daha büyük: "Demek bu hayat, Önce sana bana yük Demek su kimin Toprak kiminse Motor, elektrik, ve ışık kiminse Demek sultan odur. Demek insan bölük bölük. Yaşıyorsan ölüyorsun demek. Nasıl yaşıyorsan Öyle düşünüyorsun demek Demek insan En yüce mertebede hayvandır Yeni anladım Alet kullanan ve yapan. Tilki tarlayı masallarda sürer, Manyetoyu çeviremez tavşan. Devril başımdaki kader Dökül dilimdeki yalan Tutuş beynimdeki kibrit Kirtim kirt Kirtim de kirt Kirtim de kirtim Kirtim kirt” Bir yandan demirciler Demir döğer denge denk Bir yandan boyacılar Boya vurur renge renk Bir yanda Kurtuluş savaşları Bir yanda esaret Bir yanda termonükleer çağ Bir yanda balistik şirret Evvel madde Ahir fikir Dolan göğümdeki hava Salın yanımdaki fakir Salın proleterya Geber başımdaki bit Kirtim kirt Kirtim de kirt Kirtim de kirtim Kirtim kirt

Enver Gökçe
( 1920 - 1981 )

(*) Kirtim kirt: Halı tezgâhlarının çalışırken çıkardığı ses

Enver Gökçe, Bütün Şiirleri, S. 29-41




ŞİİR PARKI