>br>

SERENAT

I Bir nisan akşamı, serin bir günün, Şark'ın bu sevimli, güzel köyünün Cenneti andıran bir akşamıydı. Sizi ilk balkonda gördüğüm gündü, Yüzünüz sararmış gibi göründü, Acaba ruhunuz çok hasta mıydı? Sordum ki bu kimdir, gülümsediler, "Eşinden ayrılan bir kız" dediler, "Gezdiği yer işte bu ücra saray." Hicran ne anlamış, sevda ne bilmiş, Ağlatmış, ağlamış, sevmiş, sevilmiş Bir güzelmişsiniz, isminiz de Ay... II Bahardan sâdedir şehnîşininiz: Ne sütunlarında yeşil bir filiz, Ne kemerlerinde arapkârî süs. Uzaktan görenler yine aldanır, Gözlerde bir hayâl gibi canlanır Endülüs, Endülüs… Güzel Endülüs! Gezerken bu yolda ben akşamları Ruhuma cihanın dolar gamları Bir kere geçersem görmeden sizi. Ne ölüm korkutur bizi ne hicran, Kalbimiz olmasın yalnız ayrılan… Biz böyle severiz sevdiğimizi! III Gölgeler çökerek kararınca su Yayılır bir serin toprak kokusu: Bu hasret ne, derim, kalbimiz birse? Bana derdinizken bugün hediye Gülmeyin beni tez unuttu diye Bu ziyaretlerim seyrekleşirse… Bir de bakarsınız büsbütün yokum; Biliniz, dünyada ben o gün yokum, O bana hasretin işlediği gün. Bu yoldan bir daha dönmezsem geri Önüme serpilen beyaz gülleri O zaman kimsesiz kabrime dökün!

Faruk Nafiz Çamlıbel
( 1898 - 1973 )




Han Duvarları, S. 227-229





ŞİİR PARKI