İÇİM ACIYOR BAHÇEYE

Çiçekleri düşünmüyor kimse balıkları düşünmüyor kimse kimse kalbi güneşin altında iltihaplanan hafızası yeşil hatıralardan usul usul boşalan bahçenin ölmekte olduğuna inanmak istemiyor ve bahçenin duygusu sanki kendi yalnızlığında çürümüş soyut bir şeydir evimizin avlusu tenha evimizin avlusu bilinmez bir buluttan yağmur bekleyerek esnemekte ve boştur evimizin havuzu tecrübesiz küçük yıldızlar ağaçların üstünden yere düşüyorlar balık yuvalarının rengi uçmuş pencerelerinin aralığından öksürük sesleri geliyor geceleri evimizin avlusu tenha baba: "benden geçti diyor" diyor "benden geçti unumu eledim eleğimi astım" ve odasında sabahtan gün batımına ya Şehname okuyor ya Nasihü't-Tevarih baba anneye diyor ki: "lanet olsun balığa da kuşa da ben öldükten sonra bahçe ha olmuş ha olmamış neye yarar emeklilik maaşım bana yeter" annenin bütün hayatı cehennem korkusu eşiğine serili bir seccadedir anne her şeyde günahın ayak izlerini arıyor ve bahçeye de bir bitkinin küfrünün bulaştığına inanıyor anne bütün gün dua ediyor anne doğuştan günahkâr ve bütün çiçeklere okuyup üflüyor ve bütün balıklara okuyup üflüyor anne zuhuru bekliyor ve gökten inecek lütfu erkek kardeşim bahçeye kabristan diyor erkek kardeşim otların karışıklığına gülüyor ve suyun hastalıklı derisi altında çürümüş parçacıklara dönüşen balık ölülerini sayıyor erkek kardeşim felsefeye bağımlı bahçenin iyileşmesini, yok edilmesinde görüyor düşünüyor erkek kardeşim sarhoş olup sonra duvara yumruğunu geçiriyor çok dertli, çok yorgun, çok umutsuz olduğunu anlatmaya çalışıyor o umutsuzluğunu da kimliği, takvimi, mendili, çakmağı, tükenmez kalemi gibi çarşı pazar dolaştırıyor ve umutsuzluğu o kadar küçük ki her gece meyhanenin kalabalığında kayboluveriyor çiçeklerin dostu olan ve anne ona vurduğunda yüreğinin yalın sözcüklerini çiçeklerin şefkatli, suskun kalabalığına götüren kız kardeşim zaman zaman balık ailelerini güneşe ve tatlıya davet ederdi onun evi şehrin öteki ucunda o naylon evinde kırmızı naylon balıklarıyla eşinin naylondan aşkının sığınağında ve naylon elma ağaçlarının dalları altında naylon şarkılar söylüyor ve sahici çocuklar doğuruyor bizi her ziyarete gelişinde eteklerinin uçlarına bahçenin fakirliği bulaştığında kolonyayla yıkanıyor bizi her ziyarete gelişinde hamile evimizin avlusu tenha evimizin avlusu tenha bütün gün kapının ardından parçalanma sesleri geliyor ve patlama sesleri komşularımız bahçelerinin her köşesine çiçek yerine şarapnel ve makineli tüfek dikiyor komşularımız fayans havuzlarının üstünü kapatıyorlar ve fayans havuzlar istemeye istemeye gizli barut ambarına dönüşüyor ve mahallemizin çocukları okul çantalarına küçük bombalar dolduruyor evimizin avlusu şaşkın ben yüreğini yitirmiş bu zamandan korkuyorum ben bunca elin boşunalığını düşünmekten bunca yüzün yabancılaşmasından korkuyorum ben geometri dersini delicesine seven bir öğrenci kadar yalnızım ve sanıyorum bahçe hastaneye kaldırılabilir sanıyorum... sanıyorum... sanıyorum... ve bahçenin kalbi güneşin altında iltihaplanmakta hafızası yeşil hatıralardan usul usul boşalmakta.

Furuğ Ferruhzad
( 1935 - 1968 )


( İran )

Çeviri : Makbule Aras

Yeryüzü Ayetleri, S. 95-98




ŞİİR PARKI