SONSUZ BİR GÜNBATIMINDA

— Gece mi gündüz mü? — Hayır, dostum. Sonsuz bir günbatımı. İki güvercinin rüzgârda geçişi ile İki beyaz tabut gibi. Ve birtakım gürültüler, uzakta, o tuhaf bozkırda. Belirsiz, başıboş, anıların dolaşması gibi. — Bir şey söylemeli Bir şey söylemeli Yüreğim birleşmek istiyor karanlıkla Bir şey söylemeli Ne kadar ağır bir unutkanlık Bir elma düşüyor bir daldan yere Âşık kanaryalarımın gagalarında kırılıyor sarı keten taneleri Sarmaşık gülü mor damarlarını, esintinin sarhoşluğunda, kurtuluşa bırakıyor bilinmez değişim kaygılarından Ve burada, bende, kafamın içinde. Ah... Bir şey yok kafamın içinde koyu kırmızı zerrelerin dolaşımından başka Ve bakışım bir yalan söz gibi, utangaçtır ve toprağa dönük — Ayışığını düşünüyorum ben — bir şiir sözcüğünü — bir çeşmeyi düşünüyorum — toprakta bir kuruntuyu — yoğun kokusunu buğday tarlasının — Ekmeğin masalını — saflığını çocuk oyunlarının ve akasyaların kokusuyla dolu o dar, uzun sokağı — Ve o yitmiş sokaktan artakalan şaşkınlığı Akasya kokularının bıraktığı uzun boşluğu — Kahramanlıklar mı? — Ah... Atlar çok yaşlı. — Aşk? — Yalnızdır ve kısa bir pencereden mecnunsuz bir çöle bakıyor bir geçite bakıyor, karışık anılarına halhallı ince bir bacağın güzel yürüyüşüyle dolu — İstekler? — Yitiriyorlar kendilerini binlerce acımasız kapının uyumunda — Kapalı mı? — Evet. Her zaman. Kapalı. Kapalı. Sonunda yorulacaksın. — Ben bir evi düşünüyorum Sarmaşıklarının soluklarıyla, dingin Işıklarla aydınlanmış gözbebekleri gibi Geceleriyle, düşünceli, tembel, kaygısız Ve bir bebeği, uçsuz bucaksız gülümseyişiyle Sudaki halkalar gibi çoğalan bir üzüm salkımı gibi diri, canlı — Ben bir yıkıntıyı düşünüyorum Ve siyah esintilerin yağmasını Ve şüpheli bir ışığı Geceleri camları tırmalayan Ve bir küçük mezarı, çok küçük, bir bebek gövdesi gibi — Çalışma... Çalışma? — Evet. Ama o büyük masada bir gizli düşmanın barındığı Seni usul usul kemiren tahtayı ve defteri kemirir gibi ve binlerce başka gereksiz ayrıntıyı. Ve sonunda boğulacaksın bir bardak çayda çevrintiye kapılan bir kayık gibi Ufkun derinliklerinde, sigaranın koyu dumanından ve belirsiz çizgilerden başka bir şey görmeyeceksin. — Bir yıldız? — Evet. Yüzlerce... yüzlerce. Ama kapalı gecelerin ötesinde hepsi — Ya da bir kuş. — Evet. Yüzlerce... Yüzlerce. Ama hepsi uzak anılarda boşuna gururlarıyla kanat çırpışlarının — Ben sokaktaki bir çığlığı düşünüyorum. — Duvardan kimi zaman geçen zararsız bir fareyi. Bir şey söylemeli Bir şey söylemeli tan yeri ışırken Evrenin birdenbire bir buluğ duygusuyla bilinmez bir şeyle birleştiği o titreyen anda. Ta içimden istiyorum bir isyana kapılmayı Ta içimden geliyor yağmak, o büyük buluttan Ta içimden geliyor Söylemek: Hayır! Hayır! Hayır! Hayır! — Gidelim — Bir şey söylemeli — Kadeh, yatak, yalnızlık, uyku?!.. — Gidelim... (Sonsuz Günbatımı)

Furuğ Ferruhzad
( 1935 - 1968 )


( İran )

Çeviri: Onat Kutlar – Celal Hosrovşahi

Unutulmuş Kent ve Çeviri Şiirler, S. 105-108





ŞİİR PARKI