|
::::: TEMEL FIKRALARI 1 :::::
|

SENİNKİNE GELENE KADAAAR
Temel dava açmış ve ilk duruşmada Hakim sormuş:
- Nedir şikayetin?
- Hakim bey bu Temel fıkraları var ya, benle Fadime'yi ağızlarına dolamışlar... bizi rezil ediyorlar.. hepisinden davacıyım... kim fıkra diye bizi anlatıyorsa onlardan da tazminat talebim olacak..
- Senin adın Temel mi?
- Evet, Temel
- İyi de binlerce Temel var..o fıkralar neden senin için anlatılmış olsun..
- Hakim bey, ben çok iyi biliyorum beni kastediyorlar..
Hakim karşısında duran Temel'i iyice süzdükten sonra:
- Bak ama o Temel fıkralarının çoğu belden aşağı.. oysa sana bakıyorum çelimsiz ve yaşını almış bir Temel'sin.. o fıkralar senden çok daha genç, güçlü kuvvetli ve çapkın bir Temel için anlatılıyor.. seninle hiç ilgisi yok.. bu dava düşer..
- Madem Hakim bey siz böyle takdir ediyorsunuz mesele yok.. demek tevatürmüş, ben değilmişim..
- Evet sen olamazsın, başka Temel'dir onlar.. sana sıra gelene kadar..
- İyi hoş da Hakim bey bu dava için köyden kalktım buralara kadar geldim.. boş dönmeyeyim.. hiç değilse o güçlü kuvvetli Temel'den sana bir fıkra anlatayım..
- Anlat bakalım..
- Bizim bu iri kıyım pazulu Temel Hakim karılarına çok düşkünmüş..
- Dur, dur be, ne diyorsun sen!
- N'oldi Hakim bey?
- Daha ne olacak, benim Hakim olduğumu bile bile Temel hakim karılarına meraklıymış diyorsun..ağzından çıkanı kulağın işitmiyor galiba!
- Rica ederim Hakim bey, Temel fıkrası için karısı güzel binlerce hakim var.. Asliyecisi var, sulhçusu vaaar... seninkine sıra gelene kadar.. daha çook var!
|
TRAFİK KAZASI
Dursun çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:
- Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi! diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata:
- Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık. Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.
Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel' i bulur. Bir de bakar ki, Temel'in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor... Bizim Dursun' un kafası karışır ve hayretle Temel'e yaklaşır:
- Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki kolin kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar:
- Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum...
|
ÇİMSE YOK Mİİİ!
Temel, bir gün tarlasından eve dönmektedir. Karadeniz bölgesinin sarp arazisindeki patikada ilerlerken, birden ayağı kayar ve yüzlerce metre derinlikteki uçuruma yuvarlanır. Can havliyle uçurumdaki bir ağacın dalına tutunur. Aşağıya bakar, metrelerce derinlikte ve dibinde de sivri kayalar. Belki duyan olur da kurtarmaya gelir diye avazı çıktığı kadar bağırır:
- Çimse yok miiii!
Bir kaç kere daha bağırır. Sonunda, ta yukarılardan, gökten bir ses duyar:
- Ey kulum Temel! Düşüp ölsen ne var ki? Seni cennetime koyarım. Eğer emirlerimi yaptıysan, yasaklarımdan kaçındıysan, kul hakkı yemediysen hiç korkma!
Temel şöyle bi düşünür, emirlerden hemen hiçbirini yapmamış, yasakların neredeyse tamamını yapmış, kul hakkı desen sadece Fadime' nin hakkını ödeyemez. Başını kaldırıp tekrar bağırır:
- Başka çimse yok miiii!
|
VERGİLER
Bizim Temel uluslararası ekonomi toplantısına katılır... Devletin topladığı vergi dağılımını tartışırlar... Konuşmacılardan biri Amerikalı, biri Avrupalı, biri de Temel. Ortaya bir fikir atılır... Halktan toplanan vergiler nasıl dağılım yapılacak. Amerikan vatandaşı söz alır:
- Bizim Amerika’da önce yere bir çizgi çizeriz ve sonra topladığımız vergileri havaya atarız... Çizginin soluna düşen paraları halka hizmet olarak geri veririz, sağ tarafta kalan devlete kalır, yatırım yaparız...
Derken Avrupalı söz alır ve:
- Bizim Avrupa’da başka ama ona benzer bir uygulama yaparız. Önce yere bir daire çizeriz. Halktan toplanan vergileri havaya atarız. Dairenin dışında kalan halka hizmet olarak geri döner, dairenin içine düşenleri devlet harcamalarına kullanırız...
Sıra bizim Temel’ e gelir ve başlar anlatmaya:
- Ula uşaklar ne güzel anlattunuz. Keşke bizda sizun çirkefluklerunuzi değil da habu çalışkanluğunuzi alsak. İnanun bizum öyle bir uygulamamız yok... Bizde daha kısa oluyi... Bi kere öyle yere çizgi çizmezuk... Bizde hükümet halktan toplar vergileri... Atar havaya. Yere düşenleri kendilerine harcama yaparlar... Havaya kalanlar halka hizmet olarak geri döner...
|
FEMİNİSTLER KONGRESİNDE
Dünya Feministler Kongresinde konuşmacılar görüş belirtmektedir. Amerikalı bir hanım şöyle der:
- Ben iyi bir şirketin genel müdürüyüm. Artık alışveriş yapmaktan bıktım. Kocama " bundan sonra alışverişleri sen yap " dedim. Baktım, birinci gün oralı olmadı, ikinci gün oralı olmadı, üçüncü gün yaptı...
Alman konuşmacı:
- Ben iyi bir şirkette üst düzey yöneticiyim. Bir gün kocama " ben artık bulaşıkla ilgilenmekten bıktım, biraz da sen yıka " dedim. Birinci gün yapmadı, ikinci gün yapmadı, baktım üçüncü gün yapmış...
Fadime kürsüye çıkmış:
- Ben kendimi bildim bileli temizlikçiyim. Geçen gün Temel'e "ben artık çamaşır yıkamaktan mahvoldum, biraz da sen yıka " dedim. Birinci gün göremedim, ikinci gün göremedim, üçüncü gün gözüm yavaş yavaş görmeye başladı...
|
ASANSÖR
Temelle oğlu İstanbul'u hiç görmemişlerdir ve bir iş için yolları İstanbul'a düşer.
Küçük köylerinden sonra gördükleri her şeye şaşırır ve hayretler içinde kalırlar.
Taksim'de gezerlerken bir otelin içine girerler. Bir de bakarlar ki demirden duvarlar ve bu duvarlar otomatik olarak açılıp kapanabiliyor. Tabii ki ikisi de şaşırır. Temel'in oğlu merakla babasına sorar:
"Buba bu ne ya?"
Temel hayatında hiç asansör görmediği için şu şekilde yanıtlar:
"Oğlum ben de böyle bir şeyi hayatımda ilk defa goreyrum."
İkisi de büyük bir şaşkınlıkla bu duvarlara bakarken 150 kiloluk şişman bir bayan açılan duvarlardan küçük bir odanın içine girer. Duvarlar yine kapanır ve numaralar birer birer yükselmeye başlar.
Daha sonra numaralar küçülmeye başlar. Temel ve oğlu şaşkınlık içindedirler. Birazdan duvarlar yine açılır ve dışarıya 24 yaşlarında çok güzel, albenili, zayıf ve sarışın bir bayan çıkar.
Temel gözünü bu bayandan ayırmadan oğluna sessizce:
"Ula uşağım, hemen cit anani al ve buraya cetur, bindirelum." der.
|
PAPAĞAN
Temel Paris' te bir dükkâna girmiş. Bakmış, dükkânın bir köşesinde harika bir papağan... Hayran hayran seyrederken dükkân sahibi yanına gelip:
"Bu harika bir kuştur, karşısına geçene bakar ve ona nasıl birisi olduğunu söyler " demiş. Temel papağanın karşısına geçer geçmez kuş:
"Sen aptalsın " demiş. Temel papağanı satın almak istemiş ancak adam satılık olmadığını söylemiş. Bunun üzerine Temel papağanın yumurtalarından rica etmiş. Adam:
"Yarın gelin verelim " demiş. Ertesi gün gittiğinde Temel' e üç tane yumurta vermiş. Temel derhal Trabzon' a dönmüş, eş-dost, akraba, komşu kim varsa toplamış ve papağanın özelliklerini anlattıktan sonra, gururla yumurtaları göstermiş ve hep birlikte yumurtaları kuluçkaya yatırmışlar.
Bir süre sonra yumurtalardan birisi çatlamış ve içinden normal bir tavuk civcivi çıkmış. Bir anlam verememişler. Fakat ikincisinden bir bıldırcın, üçüncüden de keklik çıkınca Temel'in tepesi atmış. Uçağa atladığı gibi varmış Paris'e, dükkânı bulmuş, dalmış içeriye... Papağan Temel'i görür görmez:
"Sen salaksın " demiş. Temel daha da kızmış ve:
"Ula baa bak " demiş "benum salak olduğumi burda bi sen bileyisun, ama senun sapuk olduğuni Tirabizonda cümle âlem bilıyi.
|
TRAFİKTE
Trafik memurları bir gün trafik kontrolü yapıyorlarmış. Karşıdan gelen Temel ile Fadime' yi gören komiser hemen arabayı durdurmuş. İkisi de emniyet kemeri takılmış görünce:
"Ya beyefendi bu gün yaptığımız kontrolde tek emniyet kemerini takan çift sizsiniz, bu yüzden size 500 milyon ödül veriyoruz. "der." ama merak ettik bu parayla ne yapacaksınız? "
Temel sevinçle "Ne yapacağım hemen gidip kendime bir ehliyet alacağum" der.
Komiser şaşkın şaşkın "Nee, ehliyetiniz yok mu?" der.
Fadime olayı toparlamak için:
"Kusura bakmayın memur bey Temel içince ne dediğini bilmez" der.
Komiser daha da şaşkınlıkla "Nee, bir de içkili misiniz?" diye haykırır.
Arkadan yaşlı adam öne atılır ve "Ben demiş idum çalıntı arabayla yola çikmayalum başumuza bi iş gelir diye."
Komiser neye uğradığını şaşırmışken bagajdan atlayan İdris te koşa koşa gelerek " Ne oldi geçtuk mi sınırı?"der...
|
ÇOCUK KAÇIRMA
Temel, işsizlik ve parasızlıktan bıkkınlık geldiği bir sırada para kazanmak için çocuk kaçırmaya karar verir ve kasabada gözüne kestirdiği bir çocuğu kaçırarak kasaba dışındaki arazide bir ağacın altına götürür. Biraz soluklandıktan sonra çocuğa:
- Kağıdın, kalemin var mı? diye sorar. Çocuk:
- Var der.
Temel kağıdı kalemi aldıktan sonra çocuğa babasının adını sorar. Dursun olduğunu öğrenince fidye istemek için mektup yazar ve:
"Ula Dursun çocuğun elimdedir. Yarın sabah saat 10'a kadar kasabanın dışındaki büyük ağacın kovuğuna 10.000 dolar getirmezsen çocuğunu ölmüş bil" der. Sonra mektubu çocuğa uzatarak:
- Bunu babana götür. Sakın başkasına verme diye çocuğu gonderir.
Ertesi sabah 10' da ağacın kovuğunu kontrol eder ve bir paket bulur. Açtığında içinde 10.000 dolar para ve bir not vardır. Notta:
"Ula utanmıyor musun hemşerinin çocuğunu kaçırmaya?" yazmaktadır.
|
KİM DAHA DAYANIKLI
NATO da komutanlar aralarında konuşuyorlarmış, her ülkenin komutanı kendi askerinin daha dayanıklı ve ser verip sır vermeyeceğini iddia ederler neyse her ülkeden bir asker çağırırlar ve bir sır verirler:
"Ne olursa olsun kimseye söylemeyeceksin" diye tembih ederler. Sonrada o askerleri sorgulamak için en usta işkencecileri görevlendirirler.
Alman Askerini çağırırlar başlarlar sorgulamaya. Alman askeri 2 saat sonra bülbül gibi öter ve kendisine verilen sırrı söyler.
İtalyan Askeri 3 saat sonra öter. Yunan Askeri 1 gün sonra öter.
Bizim Temel'i alırlar sorguya. 1 gün, 2 gün, 3 gün, 1 hafta, Temeli konuşturamazlar. Türk kumandanı tebrik ederler ve Temeli salıverirler.
Bizim Temel çıkar çıkmaz hemen koşar ve kafasını duvarlara vurarak bağırır:
- Hatırla ula neydi hatırla!
Gönderen: Nebahat Akgül
|
BİLİM ADAMI TEMEL'İN FARE DENEYİ
(Temelin kayıt cihazına aldığı notlardan alıntılar)
1. gun: Fare uzun sure labirentin icinde dolandi ama peyniri bulamadi. iç guduleri zayif.
3. gun: Negatif. Sadece labirenti degil, odanin hemen her yerini aradi; tum dolaplari, cekmeceleri, kavanozlari karistirdi. Hatta bir tablonun arkasina ve ceplerime bile bakti. Bu fare tam bir salak.
7. gun: En ufak bir ilerleme yok. Artik arama istegini bile kaybetti,telefonla kosedeki bufeden iki karisik tost, bir ayran istemis. Zekadan boylesine yoksun olusu deneylerimde yol almami onluyor.
18. gun: Zamanla becerilerini gelistirmesi lazimdi,ama sifir! Bursa'dan aradi, "kaygilanmamami, peyniri bulacagini" soyledi.Ona gittikce peynirden uzaklastigini anlatmaya calistim, ama dinlemedi. Ciddi zeka problemi!
74. gun: Umutsuzluga kapiliyorum; fare, henuz bir zeka belirtisi gosteremedi. En son Tibet`ten aradi, hayatin anlami gibisinden birsey buldugunu soyledi. Ama peyniri bulamamis ve artik umrunda da degilmis. Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye kuflu peynirler kaldi.
93.GUN: LABIRENTIN IÇINE KOYMAYI UNUTTUGUM IÇIN FARENIN PEYNIRI BULAMADIGINI FARKETTIM.
Gönderen: Nebahat Akgül
|
O SOLO MIO
Venedik'te gondolculuk yaparak geçimini sağlamaya çalışan Alberto, birgün"O solo mio, o solo mio"diye keyifle şarkı söyleyip, kürek çekerken yanına iki tane bilim adamı gelir.Adamlardan biri:
"Bay Alberto, sizin yalnız yaşayan ve geçim sıkıntısı çeken birisi olduğunuzu tespit ettik. Eğer kabul ederseniz bilimsel bir deney için onbin dolar karşılığında beyninizin yarısını almak istiyoruz"der.
Teklifi biraz düşünen Alberto paranın cazibesine dayanamayıp kabul eder.
Ertesi gün ameliyatla beynin yarısı alınır. İyileştikten sonra işine başlayan Alberto'yu bilim adamları izlemeye başlarlar. Adamın hareketlerinde hiçbir değişiklik yoktur. Fakat kürek çekerken söylediği"O solo mio"şarkısını"O solo, O solo"diye söylemektedir.
Aradan birkaç hafta geçtikten sonra, adamlar Albertonun yanına yeni bir teklif ile gelirler.
"Beyninin kalan kısmının yarısını da alalım, sana yirmi bin dolar verelim."Beynin yarısının alınmasından bir zarar görmediğini düşünen Alberto bunuda kabul eder. Kalan beynin yarısıda alınır ve Alberto işe başlar. Yine haraketlerinde hiçbir değişiklik yoktur. Sadece söylediği şarkı"O so, O so"diye biraz daha kısaltmıştır.
Bir zaman sonra aynı bilim adamları beynin hepsini almak karşılığında elli bin dolar teklif ederler. Alberto bunu da kabul eder. Beynin hepsi alınır ve Alberto işe başlar. Söylediği şarkı Venedik sokaklarında yankılanır:
"Çayelinden öteye ciderum yalii yaliii..."
|
NASIL GİDİYOR?
Fadime kumar oynuyormuş. Temel de arada sırada gidip soruyormuş:
- Nasıl gidiyor kanaryam?
- Kaybediyorum.
Bir müddet sonra yine:
- Nasıl gidiyor güvercinim?
- Kaybediyorum
Bu konuşma bülbülüm, serçem diye devam edince Cemal sormuş,
"Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?"
"- Bu kadar kişinin icinde kuş beyinli diyemem ya!" diye fısıldamış Temel.
Gönderen: Nebahat Akgül
|
VESİKALIK
Temel bir is muracatinda bulunur ve ise kabul edilir ama bazi belgeler isterler. Temel kara kara dusunerek Dursun'un yanina gelir. Dursun sorar;
- La usagim ne dusuneysun?
- Bir ise girecegum ve bazi belgeler istediler. Hepsinu anladum fakat 8 tane vesikaluk fotograf istiyorlar. Ben vesikaluk fotograf nedir bilmeyrum. Dursun hemen atilir:
- Ben bileyrum, normal fotografin omuzdan yukari olanidir.
- Peki nasil yapacaz?
Dursun biraz dusunur ve;
- Tamam! Simdi sen buraya omuzlarina gelecek kadar cukur kazacaksin icine gireceksin bende cekecegim. Ben fotograf makinasini alip geleyrum. der ve gider. İki saat sonra geri doner ve ne gorsun. Temel kan ter icinde 8 tane cukur kazmis bekliyor:
- Ula oglum ne yaptun? Ne gerek vardi 8 tane cukura. Ben 8 tane fotograf makinasi getirmistim zaten.
Gönderen: Nebahat Akgül
|
AKILLI MÜDÜRLER - APTAL ODACILAR
Temel ve Dursun iki ayrı kuruluşta genel müdürdürler. Bir yerde oturup dertleşirken Temel odacısından şikayet eder..
"Ula benim odacı o kadar aptaldır ki sorma gitsin. Bıktım aptallığından, iyi uşak ama aptal işte..." Dursun içini çekerek:
"Müdürüm, seninki benimkinin yanında çok akulludur. Bende bir odacı var, beni de çildirtuyr."
"Ula senin ki benimki kadar aptal olamaz. "
"Benim odacıyı bir gör, sen de anlarsın. Gel istersen deneyelum. Pakalum hangisi daha aptal..." Denemeye karar verirler.
Temel zile basar, odacısı gelir:
"Puyur müdirum!" Temel odacısına:
"Al şu 100 lirayı, bağa bir Mercedes al getur da! "
Odacı, "baş üstüne müdirum" der çıkar. Bu sefer de Dursun odacısını çağırır:
"Uşağım hele bir git bak bakayum ben evde miyum? "
"Baş üstüne müdürüm" der, o da çıkar. Kapıda iki odacı karsılaşır. Biri öbürüne:
"Ula nereye gideysun?" diye sorar.
"Sorma dayioglu, pizum genel midur çok aptaldır da... Bena deyu al şu 100 lirayı Mercedes al. Ula bugün pazar bütün dükkanlar kapalı. Ben arabayı nerden alacağım?"
Öbür odacı ağlamaklı olarak:
"Sen halune şükret! Penum müdür seninkinden daha aptaldır. Bağa deyu git bak pakalum ben evde miyim? Ula önünde telefon, aç da sor! Benu neye yoraysun..."
|
İYİ Kİ TEMEL VAR
Temel yere bir daire çizip bu dairenin içinde horon tepmeye baslamis. Niçin?
Kendi çapinda eglenmek için.
Temel sigarasini bir metre uzunlugundaki agizliga takip içiyormus. Niçin?
Doktoru sigaradan uzak durmasini söyledigi için.
Temel her gece yatmadan önce ayaklarina böcek ilaci sikiyormus. Niçin?
Ayaklarinda karincalanma oldugu için.
Temel esinin yas gününde ne almis?
Kurulanmasi için bir havlu.
Temel hamile karisinin çok su içmesine izin vermiyormus. Niçin?
Bebek yüzme bilmiyordur diye...
Temel her yemekten sonra cebine bir kasik koyuyormus. Niçin?
Doktoru yemeklerden sonra bir kasik almasini söyledigi için.....
Temel hasmina tehdit mektuplari yazarken eldiven giymis. Neden?
El yazisi taninmasin diye.
Milyarder Temel'in çocuklari, derslerini villalarinin bahçesinde yapiyorlarmis. Niçin?
Temel'e "zengin adamsin, çocuklarini disarida okut" dedikleri için
Temel dolmakalemiyle mektup yazarken birden çok hizli yazmaya baslamis. Neden?
Dolma kalemin mürekkebi bitmek üzereymis.
Temel doktorunun muayenehanesine kocaman bir fiçi ile gitmis. Niçin?
Doktoru alti ay sonra idrarinla birlikte gel demis.
Temel saçini islatmadan sampuanliyormus. Niçin?
Sampuanin etiketinde "kuru saçlar içindir" diye yazdigi için.
Atletizim sampiyonasina katilan Temel, doping yapmasina ragmen sonuncu olmus. Neden?
Doping yaptigi anlasilmasin diye.
Temel yeni satin aldigi arabasini kullanirken kahkahalarla gülüyormus. Niçin?
Dostlari güle güle kullan demis.
Temel yeni aldigi ayakkabisini bir hafta giymemis. Neden?
Satici bir hafta kadar ayaginizi sikabilir dedigi için.
Temel araba kullanirken sik sik cebinden küçük bir kagit cikarip okuduktan sonra tekrar cebine koyuyormus. Ne mi yaziyormus bu kagitta?
Gaz pedali sagda, fren solda
Gönderen: Nebahat Akgül
|
|
|

|