"AŞİYAN"A DÖNÜŞ

Kırk yılın verdiği azabı unut! Çektiğin ye’si, ıztırâbı unut! O azâhi kemik - kemik duydun; Eridin- hicriçinde, zehruyudün! Yaşların toprak oldu mâtemle, Gözlerin görmez oldu ol nemle; Kurumuşdu damarlarındaki kan. Sâde rûhundü pürümîd yaşıyan; Bir zamanlar o neş’eler neydi?!.. Serpilen Selsebil-i nağmeydi. Gül değil hep verak-verak hande, Her çiçek bir peri-i nâzende. Hep gönüller bir erganûn-i vefâ, Hep gülüşler bir incilây-i sâfâ. Nur iner Âşiyan’a sessizce, Gözlerinden de nur alırdı gece. Sen çekildin değişdi sahne bütün, Şimdi her nagme gusse, hande hüzün; Taş kesilmiş elem bütün kayalar. Yüreğinde, tükenmiyen gamı var.... Yolları servi-servi mâtemdir. Hep bakışlar bir ağlıyan gamdır.. Taş, ağaç, gök; çiçek fısıldaşıyor. Hepsi kalbinde ıztırap taşıyor... Âşiyan lâl, neşidesiz; küskün; Her çiçek girye, her çemen üzgün; Ötmez olmuş hezârı kırk senedir, Gülmez olmuş izârı kırk senedir! Söyle, sen ey türâb olan Fikret! Yurd için dil-harâb olan Fikret! Kalbinin ıztırâbı dinmedi mi? Bitmeyen o azabı dinmedi mi? Söyle kabrinde inliyen kimdir; Söyle Fikret! Melâlini bildir! İnliyen hep rubâb-ı rûhun mu? Şanlı yurdun ne halde, duydun mu? Seneler geçdi, bitmiyen seneler, O, neler çekdi hasretinle neler?.. Neş’e, ümmid, sevinç, emel yerine Kanlı yaşlar dolardı gözlerine. Ne (Rubâb) ın o ihtişamlı sesi, Ne o âfâkı inleten aksi. Sâde yerlerde, mihli birsürü baş, Sâde gözlerde titreyen bir yaş. Hep dudaklar mühürlü bir feryâd; Hep bakışlar zavallı istimdâd. Kim duyar, kim bakar, kim işidir, Yurdu sevmek kimin, kimin işidir?!. Ne diyordun: "Ümîd.. Ümîd ölmez!" Seneler hep geçen, dönüp gelmez. Yurda dön bak! Harâbezâr oldu; Âşiyân’ın da bir mezâr oldu... Şu’le - şu’le semâda yıldızlar. Gök yüzünde semâ’ eden kızlar.. Gözlerinden ateşli yaş dökerek, Bekleşir Aşiyan’a avdetini. Bekleşir iştiyâk içinde seni... Senelerdir boş kalan âğûş. Uyan artık, uyan o yâre kavuş! Senelerdir yetim, ne ot, ne ocak. Seni şimdi görünce ağlıyacak. Ve bu yaşlar sürûrudur aşkın. Handelerden sıcak, sıcak, taşkın... Ölgün aşkın dirildi, olmadı fevt, Bu da bir başka "Ba’sü ba’del mevt"! Seni dört-gözle bekliyor şu yuva, Şu yeşil yurd, şu Cennetül me’vâ... Dindi hicran, o girye-î hasret, Dinlen artık ilel-ebed Fikret!.. Kuyubaşı - 1962

İsmail Hikmet Ertaylan
( 1889 - 1967 )

Tevfik Fikret, Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, S. 125-127




ŞİİR PARKI