GÜNDESTE'DEN
tam bir yıldır
pencereden bakıyoruz babamla
diyorum ki
yapraklar solup düşmüştü ya sonbaharda
bu açanlar onlar değil
değil mi baba
onlara benziyor
onlardan başka
suskunluğunu koruyor babam
aşşağıda çocuklar
kumdan bir evren kuruyor
yapıyor bozuyor yeniden yapıyorlar
biz tam bir yıldır
pencereden bakıyoruz babamla
çocuklar oynuyorlar
yalınayak
kumların üstünde
şatolar yapıyorlar
benim ispanyol şatolarım
pencerenin pervazında.
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S. 14
dilligil kırmızı fenerler oynuyor
konak sinemasında
salonda anlamsız bir şamata
kesiyor oyunu
tiyatronun nasıl izleneceğini anlatıyor dilligil
ünyelilere
romalılara söylev çeken plautus gibi
avni bey'in son günleri
bizim ünye matbaasında hurufat diziyorum
hem başyazarım
hem yumuşak g arıyorum siyah emek ellerim
yazımı kendim dizmezsem herşey yanlış basılıyor
akşamüstü bağlıyorum sayfayı
basıyorum düğmeye hem ibrahim hem müteferrika
basıyorum yarının gazetesini herkes denizden dönerken
bizim ünye gazetesinde gönüllü mürettipken
altı ağustos dokuzyüzaltmışsekiz
vedat günyol'dan gelen bir mektupla
yeni ufuklar açılıyor önümde
bir cıgara yakıyorum
üflüyorum ünye'yi.
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S. 15
ülkü tamer'in virgülü
arı gibi sokar çocuk dünyamı
bir yandan oktay akbal
tutturmaz mı tarzan öldü diye
fakirin sinemaları var ismi fakir sineması
fürüzan'ınkiler gibi değil
gayrimenkul olarak
otuz kez izlemişim mavi meleği
henüz boyum locanın kenarına kadar
sandalyeye çıkıyorum görmek için perdeyi
babam kızmadığı zamanlar.
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S. 23
kimbilir neyin arkası vardır neyin arkası yarın
kanuni esasi kıraathanesine takılmış kafam
orada oynanmalı kafamdaki oyun
bundan kırk yıl mukaddem
tramvaylar muntazam
hemen sönüyor soba bir yazmaya dalarsan
çorap yıkıyordum kapı çalındı
açtım ki kızkardeşim
peşinden annem ardında teyzem
ilk kez geliyorlar kazancı yokuşu'na
mukaddes'ten almışlar
möbleli bekâr evinin adresini
bakıyorlar kırık dökük eşyaya
kızkardeşim daha metin
ağlarken annemle kızkardeşi
beş dakika sürüyor ailesinin fakiri ziyareti
boynu bükük gidiyorlar
usulca kapatıyorum kapıyı
usul usul ağlıyorum
yirmisekiz yaşımdayım
şiir yazıyorum
satamıyorum
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S. 190
yorulduk mu güvercin
bir yerlere konalım mı
durup nefes alalım mı
çok ıslandı kanatlarım
belki yolumuz yakın
sen uçarsan ey umut
ben seninle uçarım
yorulduk mu umudum
bulutlara darıldık mı
doğan giineş bizden yana
ilk doğuşu değil ki bu
yorulmadık ak güvercin
biz menzile çok yakınız
kanatları çırpa çırpa.
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S.191
paraları yitirdik çok önemli şey değil
tahir bize kelp diyor
itibarsa yitirilen
şakır şakır alınır geri
gelince yeri
ya yürekliliği yitirseydik usta
faust gibi ortasında ömrün
otursaydık götüstü
kalk usta
geldi bizim götürbüs
götürelim kendimizi çok aydınlık yerlere
kâtibi der sitem vardır bu sözde
tamam kâtip
diyoruz ki
korku olmaz serdengeçmiş bir gözde
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S. 234
yaş otuzüç oldu usta
yolun yarısını geçtik hızla
dante gibi yaşamıyoruz ki yoğun bakımda
avni lifij gibi içmekteyiz
alyanaklıyız
döndüm ki ardıma
henüz yazmamışız yazacaklarımızın hiçbirini
yaş otuzüç olmuş usta
bir daktilo şeridi almalı
akşam eve giderken
bir de yağmur ısmarlamalı
akşam eve giderken
erken erken
odam menekşe kokuyor şubatın yirmibeşi
henüz yayımlanmamış gündeste'mi
satın aldım kendime
henüz yok bir kitapçıdan
akşam eve gelirken
otuzüç yaş hediyesi
geçmişimi eşeliyorum
nelerin içinden neler çıkıyor
nükleer nükleer
patlıyor kestaneler.
(Gündeste, 1986)
FerhAntoloji, S. 315
Ferhan Şensoy ( 1951 - 2021 )
|