BİR ASANSÖR HİKAYESİ

Geçen gün apartımanın birinde, asansörü çağırıp yukarı kata çıkacaktım. Düğmeye bastım, bastım; geri gelen olmadı. Seslendim, aldıran çıkmadı. Biraz da yorulmuş olacağım ki nefes nefese merdivenleri tırmandım ve bitkin bir halde istediğim kata gelebildim. “Acaba bu asansöre ne olmuş ki?!...„ diye kapının zilini çalmadan merakla asansöre baktım. Bir de ne göreyim; iç ve dış kapılar ardlarına kadar açık. İçimden: “Mübarek adam; sen kendin bu âletten istifade edip çıktıktan sonra senden başkalarının da bunu kullanacaklarını düşünmedin mi; ne egoist insanmışsın?,, diye kim olduğunu bilmediğim bu düşüncesiz yolcuyu kendimce tekdir ettim.

Kafa, durur mu? Bir kere işlemiye başladı mı onu bu hareketten alıkoyacak hangi kuvvet vardır? Bu asansör hâdisesi beynimde vızıldamaya başladı. Çabuk bir atlama ile hemen umumî hayata geçtim. Vaziyet onda da çok kere böyle olmuyor mu? Adamın biri zati liyakatiyle veya diğer müessirlerden faydalanarak yükseliyor; tıpkı bir asansör içinde imişim gibi bu şakulî yolculuğu yapıyor. Kader, çalışmak, bilgi ne derseniz deyiniz, onu bir hadde kadar yükseltiyor. Artık bu yükseliş kendisini de şöyle böyle doyurur bir hale gelmiştir.

İş buraya kadar iyi. Fenalık bundan sonra başlıyor. Kendi yükseldi, üçüncü kata çıktı ya. Aşağıda sayısız yükselme bekliyenler var, onları hiç düşünmez oluyor. Asansörü alt kata göndermeyip büsbütün unutuyor. Dava yalnız insanın kendi yükselmesinde olmasa gerek. Maharet başkalarını da yükseltmektedir. Asıl en can sıkacak nokta, hem başkalarını yükseltmeyi düşünmemek, hem de üstelik onların yükselebilecek olanlarına engel olmaktır. Her asansörlü apartımanın alt katına kalın yazılarla şöyle büyük bir levha asmalı:

“Yolcu! Asansörü geri yollamayı unutma. Aşağıda, “senin gibi üst katlara çıkmak istiyen pekçok insanlar var.,,

Ya bu levhayı okutmak için ne yapmalı?...

HASAN ÂLİ YÜCEL
Hasan Âli Yücel, Hayatı, Seçme Şiir ve Yazıları, 1938, S. 112-113

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI