RESSAM AHMET HAŞİM

Varlıkların doğa görünümlerini karakalem, fırça gibi araçlarla değil, sözcüklerle boyayarak, çizerek biçimlendiren Ahmet Haşim; tümüyle bir ressam kimliği kazanıyor. Bize görsel yaratımın tadını en üstün düzeyde veriyor. Gözlerimizin önüne erişilmez güzellikte tablolar, portreler seriyor. Ahmet Haşim, iyi bir ozan olduğu ölçüde güçlü bir ressamdır da.

İşte çizdiği portrelerden biri:

“Yakup Kadri'nin çelimsiz bir gövde üstünde taşıdığı büyük başı, ince bir sap üstünde iri, kara bir haşhaşı andırır. Baş, gövdeyi yiyip azaltmış gibidir. Sanılır ki büyük bir çınar biçiminde kökleri yüzyılların içine dalan Karaosman ailesi, bir gün bu çelimsiz çiçeği açabilmek için havalara büyük dallarını salmıştı. Büyük ağaç, keskin kokulu kara çiçeği yetiştirmekten daha iyi ne yapabilirdi?

Bu çiçek çelimsizdir, çünkü ayrıntıların bayağılığından sıyrılmış, gelişmiş biçimlerin güzelduyu yasasına uyarak güzelliğin yalnız esaslı öğelerini içine alıyor: Yakup Kadri'de yağ erimiş, kemik incelmiş ve gövde, değer biçilmez ruhun çevresinde ince altından örülmüş bir koruncak durumuna gelmiştir. Yakup Kadri'nin büyük başına dünyanın güzellikleri, kadife karalığında derin, kendi halinde ve aynı zamanda sert iki büyük gözden geçer. Sesi sıtmadan yanan sesler gibi geniş, sıcak, arkadaşça ve kösnüldür. (*)

Yakup Kadri portresi bu. Ressam Ahmet Haşim, bakalım Atatürk'ün portresini nasıl çizmiş:

“Gördüğüm fotoğraflarına göre biraz şişman, biraz yorgun, biraz çizgileri kalınlaşmış bir gövdeyle karşılaşacağımı sanırken, kapıdan bir ışık dalgası olarak giren yoğun bir güç ve yaşam görüntüsü ile birden gözlerim kamaştı:

Gözbebekleri en bilinmeyen ve gizemli madenlerden yapılmış bir çift gözün, mavi, sarı, yeşil ışıklarla aydınlandığı öfkeli bir yüz... Yüzde, alında ellerde bir sağlık ve ilkyaz rengi... Düzgün taranmış, eksiksiz, sarı, genç saçlar... Bütün zemberekleri çelikten, ince, yumuşak, toplu, gerilmiş, taptaze bir yapı.

Altı yüz yıllık bir dönemi bir anda yaşlı kılan adamın yüzü, eski tanrılarınki gibi, iğrenç yaşın hiçbir izini taşımıyor, yalımdan coşkun bir ırmak görünümünde, eskimiş tarihin bütün yıkıntılarını süpüren ve yeni bir evrenin oluşmasına yol açan düşünceler kaynağı baş, bir yanardağ doruğu gibi, taşıdığı ateşe ilgisiz, mavi gök altında, sessiz ve gülümseyerek duruyor!

Kendi yarattığı şimşekli bulutlardan, fırtınalardan ve çevresine döktüğü verimli taşkınlıklardan tek etkilenmeyen, meğer onun başı imiş!" (*)

Bu güzel portrelerden de görüldüğü gibi, Ahmet Haşim, izlenimci bir ressam... Oluş ve devinim içindeki doğayı göstermek yöntemini ustaca kullanmasını biliyor. Yazı ve anlatı yaratımının geniş olanakları içinde, bir ressam olarak, görsel gerilimi yakalamayı biliyor. Onun portrelerinde, özellikle insan başına bakış; görsel gerilimin doruk noktasını oluşturur. Ahmet Haşim, gördüğü, sevdiği insanın “baş”ından aldığı izlenimi güçlü bir biçimde bize yansıtıyor.

Amaç yansıtmak değildir kuşkusuz. Aynı zamanda ozan olan ressamın coşkusudur bu baş çizimi... Gördüğü, etkilendiği başın ona verdiği coşkunun çizilmesidir bu. Kendini anlatma gereksiniminden gelen yürekli bir atılımdır. Amaç yansıtma olmasa da kendini anlatma gereksinimiyle ve gördüğünün verdiği coşkuyla onu yansıtmak... Ressam Ahmet Haşim bu...

Ayrıca, ne güzel bir Türkçe! Bütün ortaokul, lise, yüksekokul öğrencilerimizin anlayabileceği bir Türkçe!

Bir zamanlar deniyordu ki, “Ahmet Haşim, eskimiştir; çocuklarımız onu anlayamaz, onun yazılarından tad alamaz!”

Hayır, hayır, anlar, tad alır ve sever!... Çünkü Ahmet Haşim'in düzyazıları bugünkü dilimize aktarılmıştır artık. (*)

Ahmet Haşim'in üç yapıtını bugünün diline aktarıp tek ciltte yayımlanmasını sağlayan Türk Yazını Tarihçisi Mahir Ünlü arkadaşımıza sağolasınız diyoruz.

Çocuklarımıza, gençlerimize Ahmet Haşim gibi üstün değerde bir yaratımerini okuyup anlamak olanağını kazandırarak çok önemli bir işlevi yerine getirmiştir Mahir Ünlü. Kendisini yürekten kutluyorum.

(*) Ahmet Haşim, Bize Göre, Gurabahane-i Laklakan (Düşkün Leylekler Evi), Frankfurt Seyahatnamesi (Frankfurt Gezi Yazıları), günümüz Türkçesine geçiren Mahir Ünlü, İstanbul, İnkılap Kitabevi, 1992

AHMET MİSKİOĞLU
Türk Dili Dergisi, Mayıs 1992, Sayı 30

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI