İLHAN BERK

İlhan Berk’in uzun yaşamı şiire dopdolu geçti. Cemal Süreya, onun ölümünden neredeyse 60 yıl önce yazdığı "Mezartaşı Çiçekleri" şiirinde üretken ozanla şakalaşıyordu:

"70.000 aşk ve 90.000.000 dize:
Ünlü şair İlhan Berk burda yatıyor!
N’olur yolcu, sevaptır, sakın üşenme,
Yukardaki sayıya bir sıfır da sen ekle."

İlhan Berk’in "Ölü Bir Ozan’ın Sağlığında Yazdığı Kendi Mezar Taşı İçin Yazıt" şiiri ise sanki onun kendi kendisine bakışından izler taşır:

"…
Ben ki herhangi bir akarsuyum
Puslu, bulanık
Gençliğini çoktan yitirmiş
Sıradan bir ovanın
Yaşamak ki bir sokaktı yaşandı
Aşılıp geçildi o da
Kalırım bir çağ gelir anarlar
Kalırsam kâğıtlarda"

Şiirle düşüp kalkan İlhan Berk kendini hep yenilemiş, şiir dünyasının ilgisi her döneminde onun üzerinde olmuştu.

Memet Fuat onun için, "dokunduğunu şiire dönüştürür" derken işlediği şiir konularının ne kadar çeşitli alanlara uzandığına değinmiş oluyordu. Onun şiirini Kutsal Kitap’taki yaşamlardan eski Ortadoğu uygarlıklarına, İstanbul’un, Ankara’nın sokaklarından, kendi yöresindeki eşyaya, şifalı otlardan yerli yabancı usta meslektaşlarının sanatlarına kadar çok değişik veriler zenginleştirir.

Öğretmenlik, bankacılık yıllarında ana uğraşı şiirdi. Emekli olur olmaz Bodrum’a yerleşti. 1970’te orada Girit göçmenlerinden kalma bir ev alıp uzun süre onarımıyla uğraşmıştı. "El yazılarına Vuruyor Güneş" kitabında, günlüğünün bu süreçle ilgili bölümünü okuruz. O dönemde aylar boyunca yapı ustalarıyla düşüp kalmıştı. Günlüğünde onlarla ilgili türlü ayrıntılar yer almaktadır:

"Kireçler geldi. İki deve yükü. Deveci hoş bir adam, develerini anlattı durdu."

Çalışanlarla birlikte kendisinin de yapı işleriyle uğraştığını öğreniriz:

"Dört eski pencereyi söktüm, yoruldum."

"Harç karmaya, taşımaya yardım ettim."

"Bana on yıl ihtiyarlamışım gibi geliyor. Burada inşaat hemen hemen olanaksız. Kimse sözünde durmuyor. Neden sözlerinde durmadıklarını sorduğumda da; 'Fakir adamın sözü mü olur?' diyorlar."

1977’de eski evi satacak, Topburnu’nda yapılan, iki yıl süren yapım aşamasından sonra bile bütün bütüne tamamlanamamış yeni evine taşınacaktır. Yakınmaları bitip tükenmez:

"Halikarnasoslu yapı ustaları, işçiler iklimle öylesine bağdaşmışlar ki ancak canları çalışmak isteyince çalışıyorlar."

Bodrum’daki İlhan Berk sıradan insanlarla birlikte olmaktan pek hoşlanmıştır:

"Balıkçı kahvesine gittim. Balıkçılar dünyanın en iyi insanları."

"Akşam Ali’nin dükkânını kapayıp içtik. Berberlik yapıyor. Dünya iyisi Ali."

"Azmakbaşı kahvesinde güneşledim. Balıkçılarla konuştum. Hepsini çok seviyorum."

Çevredeki ileri gelen kimselerin, sözde aydınların arasındaysa alabildiğine tedirgindir:

"Kentin ileri gelenlerine tanıştırıldım. Korkunç sıkıldım."

"Bir memurla tanıştım. Kumbahçe Mahallesi kentin en fukara mahallesi dedi. Halkının yaşayışını da aşağıladı. Giritli ve balıkçı diye. Adamdan tiksindim."

Bodrumda dost olduğu halk adamları arasında yaşamlarını daha yakından izledikleri, dikkatini kişilik özelliklerine yönelttikleri az değildir:

Bunlardan biri, komşusu yoksul denizci Eşref’tir:

"Evliya gibi suskun, azla yetinir, tokgözlü, halinden kimseye söz etmeyen, hiç yakınmayan doğru sözlü, bu dünyayı çoktan bırakıp gitmiş o iyi insanlardandır. (…) Eşref bütün güzel çiçeklere, otlara, hayvanlara, kuşlara benzer."

Pansiyoncu İbrahim Kaptan (Deli İbrahim) için şunları anlatır:

"Çavuşağa’dan da onun üstüne bir şeyler öğrenmek istemiştim:

- Ona niye Deli İbrahim diyorlar?

Abuk sabuk konuştuğundan! dedi.

İbrahim kaptan beni en çok konuşmasıyla etkilemişti oysa. Konuşmasındaysa hiç bir delilik bulmuyordum. Halikarnassos’un süngerciliği, tıratacılığı, daha nice şeyi üstüne onunla konuştuğumuzda, en usa gelir sözleri o söylemiş, o yorumlamıştı. Cin gibiydi bana göre İbrahim Kaptan. (…) Sabahları onu kimi zamanlar kuşlarla, çiçeklerle konuşurken yakalamışımdır."

İlhan Berk’in "Atlas" kitabında kendini göstermeye başlayan Bodrum’daki çevreye, yöre insanına ilişkin gözlemleri, değerlendirmeleri "Deniz Eskisi" kitabında doruğa tırmanır. Önceki şiirlerinde Bodrum’u anlatırken ozanın çevresinde gördükleriyle, güncel olaylarla, kendi yaşadıklarıyla tarihin uyandırdığı izlenimler iç içedir:

"KENT…

Üç kişi oturmuş çay içip göğü okuyorlardı
Lodosu anlatıyordu biri, lodos kılığına
girip. ‘Bodrum’da İsa’dan önce yalnız Salmakis
ve Zifiriya mahalleleri vardı,’
diyordu bir başkası.
Ben Dorları ve Büyük İskender’i düşünüyorum.
Bir de Saint-Petrum şatosunu,
şövalye Naillac’ı
Saat altıda güneş çıktı hepimiz
dağıldık."

"Liman" şiirini Venedikliler, şövalyeler, kadırgalar doldurmuştur. "Kervansaray" şiirinde kadırgayla Cezayir’e mal götürürken korsanlardan kaçıp limana sığınan bir tüccar gemisi söz konusudur. Gezip dolaştığı tepeler ona ölü kentleri, Eski Ege’nin destan kişilerini düşündürmektedir. Homeros’un yapıtları elinden düşmez:

"Uzanıp Odysseia’yı açtım o zaman. Penelopeia’nın Odysseus’u tanımasını okudum bir üçüncü kez.

- Ama, gel yatağa gidelim, vakit varken diyen Odysseus’u."

İlhan Berk’in günlüğünden, evine konuk gelip kalan Ece Ayhan’la birlikte Seferis’in, Kavafis’in şiirlerini okuduklarını öğreniyoruz. Egeli destan kahramanlarından etkilenmiş bu ozanlar, çevrelerinde kaynaşan günlük yaşama nasıl tanıklık ettiyse İlhan Berk’te de Bodrum’da tanıdığı, dertlerini dinlediği sıradan küçük insanlar sade çizgiler içinde gitgide daha çok öne çıkarlar:

Doğudan gelmiş bir baba, oğlunun ikide bir evden kaçmasından yakınır. Kıyıda deneyimli bir denizci, lodosun patlayacağını çevresindekilere haber verir. Denizin karıştığını gören bir başkası, kayığını sağlama aldıktan sonra teknenin kulağına eğilip "Şimdi korkma!" diye fısıldar: "-Artık hiçbir şey olmaz bizim ihtiyar." Yaşlı gemiciler geçmişte denizde karşılaştıkları ölümcül tehlikeleri konuşurlar. Gözleri hep denizin değişen hallerinde, sakladığı tehlikelerdedir:

"BİR KIYI KAHVESİNDE

Gün ağarmıştı. Adaçaylarımızı söylemiş miydik?
Üç kişi bir köşede ağ yamıyordu
Kimimiz aznif oynuyor, cıgara üstüne cıgara
yakıyordu kimimiz. Sanki dünya durmuştu
Öyle dalmış gitmiştik. Kendi kendimizdik.
Bir sürü kırlangıç dışarda camlara vuruyordu.
Birden bir ses, yüzüne karışmış bıyıkları
- Deniz çekildi, dedi. Hepimize tutup
denizde gezdirdiği gözlerini. Büyük
bir boşluk bırakıp sonra da arkasında
kalktı.
Biz işte o zaman gördük onu
ve çekilen denizi.
O zaman çıktık kendimizden.
Dışarda bir dilim ekmek gibiydi gök."

Dost kazanmayı kolay başaran, sıcakkanlı biri olduğu halde sık sık da sıkıntıdan, yalnızlıktan da söz eden ozanın dönüp dolaşıp ele almaktan hoşlandığı şiir izleği ise sevgidir. Bu konuyu çok çarpıcı imgeler, benzetmelerle dile getirmiştir. Kimi yerde ilkçağ Yunan yazını etkisiyle,

"Beni yerden yere vuran Salamisli Denizciler korosu boynun" deyiverir.

"Seni gördüm. Kalabalık çarşılar gibiydi güzelliğin."

"Buraların taşlı, kusursuz Girit evleri gibi beyazdın."

"Senin su duruluğunda yüzün. Sevdiğim kâğıtlar inceliğinde."

gibi dizeleri dillerde dolaşmıştır.

Yeniliğin ozanının Bodrum döneminde, sevgi şiirleri de yerli, güncel çizgilerini büsbütün derinleştirecektir:

"ÜÇ KEZ SENİ SEVİYORUM DİYE UYANDIM

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum
kalıyor ne kadar güzel olduğun."




İlhan Berk'ten Özel Sözler

• Ben sabahlara güneş olmaya gidiyorum, Kimse karanlığa uyanmasın diye...

• Her şeyi düşünmeden konuşabilirim, ama seni hep düşünerek susuyorum.

• İlk izlenim çok önemlidir. İlk iki dakika kocaman bir yüreği var sanırsın. Sonra bir ömür o yürekte ilk iki dakikayı ararsın.

• Düşünmeden konuşmanın cezası, konuştuktan sonra düşünmeye mahkûm olmaktır.

• Kimseyi kırmayayım diyorum. Bir de bakıyorum kendim paramparçayım!

• Silmeye alışkın insanlardık... Önce gözyaşımızı sildik, sonra birbirimizi.

KONUR ERTOP
Bütün Dünya, Ocak 2019, S. 61-66

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI