İLHAMİ BEKİR TEZ'İ ANMAK

Ozan Süreyya Berfe, 5 Nisan 1984'te Cumhuriyet Gazetesi'nin Kültür Yaşam sayfasında çıkan yazısında, onun için "ünü bile reddetmiş iyi bir şair" diyordu.

İlhami Bekir, 1906'da Trablus'ta doğar, İstanbul'da İlköğretmen Okulu'nu bitirir, öğretmenlik yapar. Şiir Kitapları: 24 Saat, Birinci Forma A, Herhangi Bir Şiir Kıtabıdır, Mustafa Kemal, Olduğu Gibi, Hürriyete Kaside, Bırinci Seans, En Güzel Şarkı, Şiirler, Yetmiş Yaşın Melankolisi, Unuttum. Romanları: Taşlı Tarladaki Ev, Herhangi Bir Roman Kitabıdır. (1) Ayrıca SEK (Sanat El Kitapları) adlı bir dergiyi 30 sayı kadar çıkarır. 29 martta ölür, 1984 ün 1 nisanında toprağa verilir.

Ozan yazar Enver Ercan'ın kendisiyle yaptığı bir söyleşide 1940 kuşağıyla ilgili olarak şunları söyler:

"Türk şiirine şöyle bir baksak, en köklü akımın, kendinden sonraki kuşakları en çok etkileyen akımın 1940 kuşağı olduğunu görürüz. Bu, ortada.. Benle Nâzım 1940'tan evvel başladık şiire, 1940'larda şiire başlayan öteki toplumcu şairlere bakınca, şiirimize kattıkları da ortada..."

Yine aynı söyleşide, Birinci Yeni ve İkinci Yeni şiiriyle ilgili görüşlerini şöyle açıklar; "Başta, her iki akım da kalıcı olamazdı, olmadı da... Bir kere, Birinci Yeni bize tuzaktı. İlhami Bekir Tez CHP'nin resmi şiiri denmesi doğrudur. Orhan Veli, bize karşı çıkmıştı. Yazılarıyla, eleştirmişti de...

İkinci Yeni'ye gelince, o bir modaydı, konup göçtü. Göçmek zorundaydı. Hiçbir bağı yoktu çünkü. Kendi edebiyatımızın bir uzantısı, aşaması değildi. Fransız şiirine özenip Fransız şairlerini taklit ederek köksüz bir şiir çıkardılar ortaya. Zaten, her iki akımın da, günümüzde ayakta kalanları, şiirlerini geliştirip, başka bir şiire yöneldikleri için ayaktalar."

İlhami Bekir, genç yaşlarda hayata atılmış, yalnız yaşamış, ödün vermemiş, onurlu ozan yazarlarımızdandı, son yıllarını ölümle barışık yaşadı:

Babamın öldüğü yaşa geldim,
Hazırlanın beni uğurlamaya,
Bakın ne kadar cesur duruyorum,
Değmez üzülmeye, değmez ağlamaya.

Ne aldımsa onu doğadan aldım,
Neyim varsa doğaya vereceğim.
Kuşlar, böcekler, arılar, dalgalar,
Selamlar olsun! Aranıza geleceğim!

Ölümünün 9. yılında onu saygıyla anıyor, badem ağaçlarının çiçeklerinde selamlıyoruz.



Günlük'teki İlhami Bekir Tez

31.03.1984

İlhami Bekir'in ölüm haberini 31.03.1984 günü Cumhuriyet'teki ilanlardan öğrendim. Cumartesiydi, hemen İstanbul'a gittim. Osman S. Arolat'ı buldum. Bilgi aldım. İki hafta önce ziyaretine gitmiş, Huzurevinden çıkarılmasını istemiş ve ölümden söz etmiş. Arolat da "Bahar gelsin, havalar biraz iyileşsin alırız" demiş.

Cumartesi akşamı Zekilerde kaldım. Pazar giinü Şişli'ye geçtim. Bir çayevi buldum. Bu sırada Murat Tuncel de bir arkadaşıyla geldi. Cami içinde birçok arkadaşla görüştüm. Abbas Cılga, Ali Özgentürk, Halim Uğurlu yeni tanıdıklarımdılar. Ali Özgentürk "Hoca seni çok severdi." dedi. Namaz kılındı. Tabutun cenaze arabasına konulmasında yardımcı oldum. Otobüsle Zincirlikuyu'ya gittik.

Mezar hazırdı. Tabut olduğu gibi indirildi, üst kapağı açıldı, kefene sarılı görülüyordu hoca. Bir iki kürek toprak tabutunun içine. Bir arkadaş da çiçek açmış badem dalı koydu. Mezarın üstü kalıp betonlarla kapatıldı, toprak atıldı, döndük. O şimdi 341 numaralı "HUZUREVİ"nde yatıyor. Ölürken yüzünü yıkamış ve Ali'yi sayıklamış. 1978'de yazdığı "UNUTTUM" şiirinin sonu şöyleydi:

İstemem toprağa gömüldüğümü
Yakın beni ve savurun külümü
Baharda badem ağaçlarının üstüne
Ben yine döneceğim yeryüzüne.

Her bahar badem ağaçlarında İlhami Bekir'i göreceğiz, "ünü bile reddetmişliğini", ödün vermez kişiliğini.

HASAN AKARSU
Cumhuriyet Kitap, 1 Nisan 1993, S. 5

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI