BİR İSTANBUL KADINI
istanbul'da doğdum
bindokuzyüzkırkbirde
kendimi tanıdım istanbul'la birlikte
istanbul'la değiştim
istanbul'la sevdim ayrıldım
tükendim
kendim anlattım kendi öykümü de
iyi bakın göreceksiniz
bir tek ben kıpırdıyorum resimde
sanki saklı bir suyum bizansın temelinde
artık dönmek istiyorum desem
doğduğum kente
bu bir dalgınlık mıdır
yoksa ölüm yerini arayan bir kedinin
uyuşması mıdır içindeki takvimle
istanbul'da doğdum
bindokuzyüzkırkbirde
soylu denilen bir türden yaratılmıştı annem
hayrandı kendine
hayal kurdu
ve yalnız kaldı ömrünce
yapma bir çiçek gibi taşırdı yakasında gururu
üstelik küskündü babama
sakladı beni parkın karşısındaki evde yıllarca
ödetti küçük bir ihaneti
fazlasıyla ödetti
tam bir cumhuriyet meleği gibi inatla
dediklerine göre
tıpkı benimki gibi genişmiş babamın alnı
bir kez görebildim ölmeden önce
mahzundu
pınar başındaki kırık bir testi gibi
devrilmişti yastıkların içine
ve çok konuşuyordu
dernek ki kalmıştı biraz umudu
ilk kez bere giymiştim o gün de
aksilik bu ya
başımda uçuşan beyaz tüylerle
göstermek istiyordum kendimi
bir an önce ilk sevgiliye
sonraları yıkıldı zamanın tozdan kulesi
insanlar öldü dağıldı
insanlar tutuklandı sürüldü
göç etti
unuttu birbirini
sular altında kaldı adresleri
ben hala isranbul'da sanıyorum kendimi
ama doğduğum kent yok
yok olmuş birdenbire
beton kanatlı bir kuşun sırtında
uçup gitti diyorlar
ya denizi ne oldu
ölü evindeki bir yabancı gibi
belli ermezdi içinden geçenleri
o da mı uçup gitti
ben neden duymadım acaba
kulaklarımı sağır etmişti belki de
yüreğimin gürültüsü
çocukların birbirine karışan sesleri
şiirin iniltisi
demek istanbul yok artık
eh ne yapalım
sarsıldı harflerinin alfabedeki yeri
şu var ki
İstanbul giderse
hesap sorar benden İstanbul sözcüğü de
ne geçmiş ne gelecek kalır gözlerimde
yanmaz olur fitilin ucundaki bir anlık ateş
bir delice hayat
bir hünnap fidesi
hesap sorar büyükannemle birlikte
büyükannem ki
kirpiklerinin altında saklardı
gecenin laciverdini
sanırım o da gitti
sürükleyerek peşinden
salkım söğütlü bahçesini.
MELİSA GÜRPINAR
Bizans'tan Günümüze İstanbul Şiirleri, S. 206-209

|