Bilmem Milliyet gazetesinde Ömer Sami Coşar’ın hazırladığı Milli Mücadele Basını yazılarını okudun mu'? Bu yazılarda Kurtuluş Savaşımızın nasıl halka dayandığı açık açık beliriyor. Yeni Adana gazetesinin Pozantı’da bir vagonda hazırlandığını biliyor muydun?
Ben de izledim o yazıları. Halkçılığın ipe serildiği bu günlerde böyle yazılar okumak insana şevk veriyor. Kurtuluş Savaşı'nı şimdi o tek yapraklı, halk gazetelerinin yazıları içinden değerlendiriyorum.
Atatürk’ün ilk gazetesi İradei Milliye’nin öyküsü de güzel...
Böyle yazılar gerekli. Biz henüz tam anlamıyla
kurtulmuş bir ulus değiliz; Kurtuluş Savaşı, adı üzerinde tam bir kurtuluşu deyimliyor. Kurtuluş Savaşı sürüp gidiyor bence. Sömürgenleri İzmir’de denize döktük ama, bizi yüzyıllarca sömürüp giden ortaçağ düzenini bir türlü söküp atamadık.
Ömer Sami çok iyi bir iş yaptı. Bize o günlerin
şevkini getiriyor. Çaresizlikler içinde, halka dayalı aydının neler yapabileceğini gösteriyor. Kurtuluş Savaşı'nın havasını, koşullarını hatırlatıyor bize.
Sivas’ta çıkan İradei Milliye'nin beş numaralı ve
2 Ekim tarihli sayısında, Mustafa Kemal’in yazdığı
“Hareketi Milliye En Muazzam Hareketi Medeniyedir” yazısından şu satırları gel birlikte okuyalım:
“Lakin bu kıyamların müsbet bir netice vermesi, icabı ahval ve ilcayi ihtiyaçtan münbais ve tekâmülî bir hedefe matuf olmalarına vabestedir.”
- Tam bir Mustafa Kemal Türkçesi
- Devrimciliğin bütün potansiyelini taşıyor içinde
ama. Yıllar sonra Mustafa Kemal Atatürk yeni ve arı
Türkçe hareketinin başında olacaktır. Tam devrimci.
Bazıları da 1962 yılında hâlâ evrim diye yazmayacaklar, tekâmül diyeceklerdir.
- Tutuculuk, gelenekçilik ile devrimciliğin ayrımı
bu. Devrimci yeni koşulları ayırdeden ve insanı, toplumu yeni koşullar içinde gören insandır. Tutucu ve gelenekçi ise toplumu eski, yıpranmış koşullar içinde tutmakta ayak direr. Ta ki, devrimcinin haber verdiği yeni koşular, onu da, koşullarını da silip süpürene değin.
- Uygarlık tarihi devrimlerin tarihidir. İnsanlık
sonsuz bir gelişme çizgisindedir. Hem Batı uygarlığı
düzeyine çıkacağım de, hem de gelenekçi, tutucu kal.
Koşullarını tazeleyemeyen toplumlar.
uygarlık yasasının dışında kalırlar. Uygarlık yeni koşullar yaratmak, yeni koşullara uymak demektir. Geleneklere, eskimiş değerlere bağlanarak yaratılmış bir uygarlık yoktur.
- Yeni koşullar derken...
- Tartışacağız onları... Ama biz ilk önce kendi tarihsel gerçeklerimize dönelim. daha 1919'da, devrimin
şafağında, bir numaralı devrimcimiz Mustafa Kemal'in bir halk gazetesinde yazdığı yazı üzerinde duralım. Bir Anadolu kıyamı, bir halk kıyamı... Açıkça bir devrim. Böyle bir kıyamın, eski koşullara baş kaldırmanın olumlu sonuç vermesi için ne gerek? Mustafa Kemal’in o günkü Türkçesini, gene, kendisinin öncülük ettiği bugünkü Türkçeye çevirelim. Her halk devriminin olumlu bir sonuç verebilmesi için Mustafa Kemal’ce bir anlam taşıması gerek. 0 anlam nedir? Bunu, Sivas Kongresi'nin ardından yazıyor Mustafa Kemal:
"Gerçeklerden. ihtiyaçlardan doğmalı; gerçeklere, ihtiyaçlara dayanmalı!" Çok daha önemlisi bu devrim, bir gelişme amacına yönelmeli.
- Elbette durucu, yerleşmiş düzeni korumaya yönelen bir devrim olamaz.
Olur. Devrim olur. Ama durucu yerleşmiş düzeni diriltmek isteyenler gerçek devrimin karşısına çıkarlar, buna karşıdevrim denir. Gelişimci devrimin karşısına, durucu geri kuvvetler dikilir, gelişimci devrimin getirdiği yeni koşulları yok etmeye, topluma eski, donuk koşullarını vermeye çalışır. Ama bu, ilerici, uygarlığa uygun bir devrim değil, bir gericilik tepkisi
olur.
Bu karşıdevrimi biz on yıl kadar yaşadık. Şimdi
bile bu karşıdevrimi savunanlar, gerçekleştirmek isteyenler var. Onun oluşunu, koşullarını, nedenlerini de
tartışabiliriz. Ulus olarak yaşama savaşımızın çizgisinde karanlık, kapalı hiçbir nokta bırakmamak için konuşmalı. tartışmalıyız.
- Şimdilik tartışmıyoruz ama, konuşuyoruz.
- Peki? Bir devrimin “Gerçeklerden ve ihtiyaçlardan doğma, gelişimci bir amaca yönelme” ilkesine karşıt mısın? Bir devrim gerçeklerden değil de, fizik ötesi gizli düşüncelerden kaynak alır, ihtiyaçlardan değil de eskimiş birtakım hayat koşullarından, toplumun eskimiş düzeninden doğar diyebilir misin?
- Öyle diyemem ama... Devrimi doğuran eskimiş
hayat koşulları, toplumun eskimiş, yetersiz düzenidir
diyemez miyiz?
- Ayrım şu: Devrim her zaman ve her yerde yeni
hayat koşulları, yeni bir toplum düzeni getirmek için
doğar.
- Bu düşünceye karşı değilim.
- Bir de devrim gelişimci bir amaca değil de eski,
durucu, gelenekçi bir amaca yönelebilir diyebilir misin“?
- Onu da konuştuk. Böyle bir devrime geriye dönüş, karşıdevrim denebilir; ileriye yönelen, uygarlığı
izleyen bir devrim denemez.
- Mustafa Kemal de bunu söylüyor, “Ulusal bir hareket bir uygarlık hareketidir“ diyor. Ulusal hareketin
içine devrimcilik ilkesini koyduğuna göre, devrimcilik bir uygarlık hareketidir diyor. Uygarlık; toplumu
ve insanı gelişen bir insanlık dünyasına yöneltmek
ise...
- Hem nasıl gelişen bir dünya...
- Mustafa Kemal bu yazıyı yazdığı yıllarda, atom
fiziği uygulama alanına girmemişti. Tepkili uçak yoktu. Varoluşçuluk yoktu. Cezayir bir sömürge idi. Hindistan paryalar ülkesi idi. Antibiyotikler çağı ne kadar
uzaklardaydı...
- Toplumsal akımlar yeni yeni çiçekleniyordu.
- Bak sözü nereye getirmek istiyorum: Bizim Kurtuluş Savaşımız daha başlangıçta, uygarlığın ana ilkesi olan devrim ve değişim ilkesine dayanıyordu. Ve
bu ilke, sömürgenlere karsı savaşımızla birlikte ilan
ediliyordu. Ulusal savaşımıza biz, toplumsal savaşımızla birlikte giriyoruz. Halka dayalı haklı savaşımız daha başlangıçta bir uygarlık savaşı halini alıyor. Kurtuluş Savaşı'nın felsefesi; “Gerçeklerden, ihtiyaçlardan doğan ve gelişimci, evrimci bir amaca yönelen” yeni bir düzen kurmaktır.
- Bir devrim felsefesi...
- Atatürkçülüğün özü budur.
- Halkçılıkla birlikte.
- Halk için devrimler. Şimdi, Atatürkçü isek kendi kendimize şu soruyu sormalıyız: Ulusal savaşımızın ülküsü olan uygar bir düzen kurduk mu, kurmadık mı? Ulusca ortaçağ düzeninden kurtulduk mu kurtulmadık mı?
- Uzun konuşmaya ne gerek; elbette uygar bir düzen kuramadık daha, ulusça ortaçağdan kurtulmadık.
- Öyle ise...
- Kurtuluş Savaşı’nın felsefesine döneceğiz.
- Mustafa Kemal'in halk gazetesinde yazdığı ilkeye: Devrimciliğe...
- Atatürk devrimleri bitmemiştir. Biz ortaçağdan
tam kurtulana değin. tam uygar bir toplum olana değin sürecektir. Bir şeyler değişecek, bir şeyler yıkılacak. Türk ulusu kendi yarattığı yeni koşullar içinde yaşayana değin toplum toprağı sürülecek. işlenecektir.
Gelenekçilik, tutuculuk, ölümdür bize.
- Demek yeni devrimler...
- Ortaçağın bütün kalıntılarından kurtulana değin.
Tam uygar bir toplum olana değin. Düşün, biz hâlâ ortaçağ ekonomik düzeninde yaşıyoruz. Ve bu düzende
Batı uygarlığını özlüyoruz ve devrimler bitmiştir, geriye dönelim, olanı koruyalım, daha daha eskilerle yetinelim diyoruz. Kurtuluş Savaşımızı anlamamaktır bu!
CEYHUN ATUF KANSU
Devrimcinin Takvimi, 1962, S. 7- 13

ŞİİRLERİ