BİR ZAR ATIMI MALLARMÉ

Modern Avrupa şiirinin atası diye nitelenen Mallarmé üzerine Türkçe'deki en büyük kaynak 'Profil' okurunu selamlıyor

STÉPHANE MALLARMÉ PROFİL

Mallarmé'nin 'Profil'i 'Bir Kır Tanrısı dolaşıyor Türkçede!' sloganıyla dolanıma sürüldü. 'Kır Tanrısı' nitelemesini, modern Avrupa şiiri içinde belki de en çok hak eden isim Mallarmé. Ömer Aygün'ün oldukça titiz hazırlanmış 'Giriş'i, Mallarmé şiirine girişimizi de kolaylaştırıyor. Gelin Mallarmé sularında enlemesine ve derinlemesine birkaç kulaç atalım.

Kimdir Mallarmé?

Stéphane Mallarmé... 18 Mart 1842 günü başlayan bir yaşam. Sicil ve emlak idaresinde şef yardımcılığı yapan Numa Florent Joseph Mallarmé ile Élisabeth Félicie Desmolins'in oğulları. Annesini daha okuma yazma öğrenmeden yitiren küçük Stéphane'nın okul yılları da sorunludur; öğretmenlerinin 'uslanmaz ve küstah' diye niteledikleri kişiliği, onu bir yatılı okuldan bir diğerine sürükleyecektir yıllar yılı. 1857 yılında, kız kardeşi Maria'yı da yitirir. Mallarmé'nin şiirlerinde ölüm ve mezarın mekân seçilişi de kaçınılmazlaşmıştır böylece. Hugo ve Musset etkisinde yazdığı ilk şiirler, annesine ve kız kardeşine yazdığı ağıtlardır.

1860'da büyükbabası ile anneannesi Versailles'a taşınıp eski romantiklerden Émile Deschamps'ın komşusu olunca, Mallarmé'nin 8 bin dizelik bir şiir seçkisi hazırlaması, 17 yaşındaki bir gencin yaşamında şiirin daha önemli bir yer kazanacağının da belirtisi olur. Bu seçkide Baudelaire ve Poe'nun yapıtlarına geniş yer ayırması, onun bu iki şairle yıllarca sürecek ilişkisinin de daha o yıllarda başladığını göstermektedir.

1871 yılında oğlu Anatole dünyaya gelir. Yaşamının akışını hep ölümlerin yönlendirdiği şair için 1879'da, sekiz yaşındaki oğlunun ölümü, onda bir yazıyla mezar kurma tasarısını ortaya çıkarmıştır. 1884'de yaşamına giren Méry Laurent'a duyduğu aşk ile birçok aşk şiirine de imza atmıştır. 1896'da ölen Verlaine'in yerine 'Şairler Prensi' seçildiğinde, 54 yaşındadır. İki yıl sonra da, solunum yetersizliğinden dolayı yaşamını yitirir.

Mallarmé'nin şiirde katettiği yol, onun Baudelaire'in ve Poe'nun mirasçısı, simgecilerin babası sayılmasına yol açmıştır. Sanatsal yaratının kaynağını 'Evrensel Tin'e bağlayan Mallarmé, dünyada eşi olmayan bir şiirin peşinde koşmuş, şiirin özel isim olmasını istemiştir. Ömer Aygün, mektuplarından yola çıkarak şairin şiir anlayışının temel duraklarını şu biçimde sıralamaktadır; önce "şeyin kendisini değil, yarattığı etkiyi yansıtmak"; sonra "Yapıtımın konusu Güzelliktir, görünüşteki konu Güzelliğe varmak için bir gerekçe"dir; daha sonra "yalnızca Güzellik vardır;-şiir de onun tek ve mükemmel dışavurumudur."

Mallarmé, olaylar ya da durumlar şairi olarak değil de yönelimler şairi olarak görülebilir. Şiirlerinde, anın belirlenmesine değil akışına yönelik görüntüler tümeline rastlamak olasıdır. Ancak o, şiiri her şeyin son biçimini aldığı bir mezar olarak durağanlaştırmak istemektedir. Oysa buna kalıcılaştırmak demek daha doğru olur. Şiir sona ve hatta sonsuzluğa yakınlaşmakta ve yaklaşmakta eşsiz bir kaynaktır ona göre.

Büyük şiir yazmak için kanat çırpar, kulaç atar. Büyüklüğü nicelikten ayıran ve yoğunlaşmaya taşıyan nitelikle tanımlar. Ona göre sanat ve şiir bir projedir, o yüzden sayfa düzeninden afişlere varan bir ilginin kitaplaşmasını beslemesi bizi fazlaca şaşırtmamalıdır. Onu öteki projecilerden ayıran fark, şiirin derinliğinde yatan ruhsallığı biçimden daha fazla önemsemesidir. İkisini kağıtta ustalıkla eritir.

Az çevrilen bir şair

Kuşkusuz, yalnızca şiirini değil 20. yüzyılın kendisini etkilemiş bir şairin Türkçe yazılan şiiri etkilememesi neredeyse olanaksızdır. Bunun hem Mallarmé'den hem de Türk şairinden kaynaklanan iki yönü vardır. Yine de Mallarmé, öteki Fransız şairleriyle karşılaştırıldığında, şiirinin genel yapısı, dili ve şiir tarzı dolayısıyla az çevrilen bir şair olarak kalmış ve onunla ilişki kuran Türk şairlerin bu ilişkisi Fransızca üzerinden sürmüştür.

Aygün'ün aktardığına göre; Mallarmé'nin girişiminin boyutlarını doğrudan doğruya anlamak şairlere değil, iki büyük okura nasip olmuştur. Bu okurlardan biri, "şair olsaydım onun gibi yazmak isterdim" diyen Nurullah Ataç, öteki Tanpınar'dır. Tanpınar, her ne kadar Ahmet Haşim'in Mallarmé'den çok onun ardıllarından Valéry'den etkilendiğini söylese de, Haşim ile Mallarmé arasında bir bağ birçok şair tarafından kurulmaktadır.

Yahya Kemal, Cahit Sıtkı, Ahmet Muhip Dıranas gibi Mallarmé okumuş şairlerde etkileri de keşfe açık bir alan olarak önümüzde durmaktadır. Ama en şaibeli ilişki düzeyinin Nâzım Hikmet ile Mallarmé arasında olduğu biçiminde bir tartışma da göze çarpmaktadır. Nâzım Hikmet, Mallarmé okumuş muydu bilinmez ama, özellikle '835 Satır'da ve 'Sesini Kaybeden Şehir'de 'Bir Zar Atımı'nın biçimsel özelliklerine ve Mallarmé'nin şiirde yer verdiği tipografiye benzer biçimsel öğelere rastlamak olası. Erdoğan Alkan, Nâzım'ın Mayakovski üzerinden Mallarmé etkisine kapıldığını savlamaktadır. Nâzım Hikmet ile Mallarmé'yi bitiştirmek isteyen kişinin sonunda ikisinden birini feda etmeye razı olması gerektiğine işaret eden Aygün ise, Mallarmé'nin çeviri engeline takıldığından yapıtının şiirimizdeki etkisinin sınırlı ve geçici yansımalardan ibaret olduğunu öne sürüyor.

Mallarmé'nin 'Profil'inin Türk okuruna armağanı ise, şairin düzyazılarının ve mektuplarının yanı sıra 'Bir Zar Atımı' şiiri oldu. 'Bir enkazın dibinden' seslenişine kulak verdiğimiz bu şiir, aynı zamanda biçimsel bir şölen. Jestlerin kendisiyle değil hayaletleriyle seslenen şairin kendisini değil de etkisini duyumsuyoruz. Şimdi anlamlı bir soru duruyor şiirin önünde; "Düşeş attığında hep yek gelen bir şair neye denktir?" "Kendisini kutsayan bir son nokta"dan başka neye?

ALTAY ÖMER ERDOĞAN
Radikal Gazetesi, 21/03/2003

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI