CEMAL SÜREYA İÇİN BEŞ ŞİİR
I - BİR İNCE HİLÂL
Düşüne girerdi kimi zaman
Muğlâk ve çocuk olarak
Hep bir sürgünü giderdin
Sözleri ağızlarına kilitli
Bazı uzun adamlarla
Kim olduklarını bilmediğin.
Yarana tuz basar gibi
Sızlattın kendini için için
Acını göğsüne gömmeyi
Daha çocukken öğrendin
Ve müthiş bir parıltıyla
Yanardı engin gözlerin.
İşte o bastırılmış acıyla
Soluklandı kostak şiirin
Ve kadınları severek
Yeni anlamlar yüklediğin
Gündelik kelimeler gibi
Ufkunda sevdayla tenin.
Şimdi senin revnaklı sesin
Burada ve her yerde
Yollara düşmüş yürüyor
Üstüne üstüne şehirlerin
Mayası olmuş rengiyle
Doğurgan bir öfkenin.
Ta şuramda canevimde
Güzel yüzün duruyor
Alnında bir ince hilal
Ki simgesidir muhabbetin
Bak büyüyüp dolduruyor
İçini billûr bir kürenin.
II - MİSİLLEME
Sen ki şiirin kilit diliydin
İmgeyle gerçek arasında
Gidip gelen pericik
Sen Cemal Süreya
Benzersiz ve depreşik
“bir misillemeydin” dünyaya.
Şimdi sen öldün ya
Sanki eksilmiş gibi
Her şey yarı yarıya
Kuşkuyla bakıyor herkes
Çevresindeki eşyaya
Görünmeyen bir yan arıyor.
Sen ağıtını kendi yakan
Mazlumun süren kökü
Bak ürperiyor durgun sular
Ve doğuda bir yerde
Derin bir meşelikten
Avaz avaz geçiyor rüzgar.
Şimdi sen öldün ya
Yumuşacık bir çizgi
Ediniyor avuçlarına
Yeni doğan çocuklar
Artık sevda yazgılarını
O çizgiden okuyacaklar.
Bilmiyorum bir turnadan
Acaba kaç şiir çıkar
Ama senin şiirinden
Kalkan turnalar
Mutlaka bir halkın
Solgun tarihine konarlar.
III - ŞAPKA
Cemal’in imzasındaki fotör
Bazen başında da olurdu
Yalnız biraz amatör
Biraz da mahçup dururdu.
Ve Cemal hep bir yerlerde
Unuturdu o şapkayı
Ama şapkaydı belki de
İsteyen unutulmayı!
Kolay değildi doğrusu
Öyle bir başta durmak
Hem bir şairin forsu
Hem sıradan eşya olmak.
IV - BEN'DEN ÖTE AŞKA DOĞRU
Koca bir divan sahip çıkmış Leyla ve Mecnun’a
Nazım’sa yüceltmiş Ferhat’la Şirin’i
Ve Aslı’dan ayırıp o ünlü şiirinde
Bir başka sevdayla yakmıştır Kerem’i
Diğer ikililer destanlarla gelmişler bugüne,
İşte Arzu ile Kanber, Tahir ile Zühre…
Cemal diyor ki aşktan aşka fark vardır
Kimi zaman han olur, yol olur kimi zaman
Yolcu da kendisidir, çünkü aşkta ben olmaz
Ben’ini silmeyenden gerçek aşkı bekleme.
Bir yer altı suyu olarak kalmıştır Mem-û Zin
Doğuda bile çok az kimsenin bildiği
Çünkü Ahmede Hâni takılıp kalmıştır
Her zaman sıkı bir kimlik kontrolüne
Sanırım bir tek Hilmi Yavuz’da geçer
Bildiğim kadarıyla yazılı Türk şiirine….
Cemal diyor ki aşktan aşka fark vardır
Bazen ipe götürür sallandırır sehpada
Buyurgandır adına hutbe okutur bazen
Kendine yol döşeyenden gerçek aşkı bekleme.
Örneğin kimine Paris’te aşk başkadır
Oysa Cemal hiç sevmedi o başka aşkı
Bir sunayla beraber gidip de gördüğünde
Elini bile sürmeden aynı otelde yattı
Bir kuş yuvası ekiyle, ama o da yerinde
Bağlı kaldı doğunun gizemli aşk fiiline.
Cemal diyor ki aşkla vardım bir gürlüğe
“Daha geniş bir gökyüzünde soluk alan şiire”
Bir abdal görgüsüyle benden çıkıp yürüdüm
Bakın görün ölümün başı nasıl önünde.
V - SÜREYA'NIN ŞİİRİNDE NELER VAR?
1. Yağmur sonu ıslanmış bir çimento taşlık var;
Derinliğiyle gökyüzüne şirk koşan.
2. Yumuşak yüzlü, doğru sözlü bir ayna var;
Bakanı yüreğiyle buluşturan.
3. Ana-kız sütüyle karılmış bir şifalı merhem var;
Her yarayı tez zamanda sağaltan.
4. Doğudan batıya esen bir ebruli rüzgâr var;
Eğirilmiş yedi ayrı bahardan.
5. El yordamıyla kendini bulmuş bir ten var;
Ayıpsız ve utançsız mevsimini yaşayan.
6. Soluk soluğa, ter içinde bir firari tarih var;
Kurtulmuş siyaset tuzaklarından.
7. Sevdayla inceltilmiş gülkurusu bir kan var;
Çifte bir özleme yol gösteren zifaftan.
8. Esirgeyen bağışlayan beş bin yıllık el izi var;
İnsanın kutlu yaşam savaşından.
9. Süreya'nın şiirinde bir saydam yürek var;
İçinde göçmen kuşlar uçuşan.
Metin Altıok
( 1941 - 1993 )
Bir Acıya Kiracı, S. 290-299
|