Hüseyin Cavid, 24 Ekim 1882'de Azerbaycan'ın Nahçıvan
şehri, Şahtahtı köyünde doğdu. Babası Hacı Molla Abdullah ve ağabeyi Şeyh Muhammet din adamı idiler. Hüseyin Cavid'i de kendileri gibi yetiştinnek istediler. Bu sebepten de ilköğrenimine Mollahane'de
başladı. Ağabeyinden Arapça, Farsça ve dini ilimler öğrendi.
Mollahane'deki dersler
ilgisini çekmeyince, dini tahsili bırakıp 1894 yılında Nahçıvan'da "yeni usul" ders verilen Mekteb·i Terbiyye'ye kaydoldu. 1898 yılında, Fars ve Türk edebiyatlarına dair ilk bilgileri edindiği bu okuldan mezun oldu.
Gözlerinde meydana gelen rahatsızlık nedeniyle, 1901 yılında babası tarafından, hem gözlerini tedavi ettirmesi, hem de dini tahsilini sürdürmesi için Tebriz'e gönderildi. Ancak babasının bu isteği
Hüseyin Cavid'in tekrar dini eğitime dönmek istememesi nedeniyle gerçekleşmedi.
Tedaviden sonra birkaç yıl Tebriz'de kalan Cavid, burada Farsça ve
Arapça'sını ilerletmekten başka, klasik Şark edebiyatı ve felsefesiyle de meşgul
oldu.
Bir ara Nahçıvan'a dönerek öğretmenlik yapan Hüseyin Cavid, 1905 yılında
yüksek öğrenim için İstanbul'a gitti. Burada idadinin (lise) sınavlarını verirken, Fransızca
da öğrenmeye çalıştı. İdadiyi bitirdikten sonra aynı yıl İstanbul Darülfünunu Edebiyat
Şubesi'ne girdi; 1909 yılında mezun oldu.
İstanbul dönüşü, Nahçivan, Gence, Bakü, Tiflis ve Revan'da dil ve
edebiyat muallimliği yaptı. Tiflis'te Rusça öğrendi. 1926 Bakü Türkoloji
Kongresi'ne katıldı. Haziran 1926'da, Azerbaycan Sovyet Hükümeti, Hüseyin
Cavid'i hem gözlerini tedavi ettirmesi, hem de Batı Edebiyatı'nı incelemesi
için Berlin'e gönderdi.
1930 yılından sonra rejime uygun eserler yazmadığı gerekçesiyle Azeri
basınında çok sert hucumlara uğradı. 1932 yılında Yazarlar Birliği'ne kabul edildi ise de
komünistlerin takibinden ve baskısından kurtulamadı. 1937 yılında tutuklandı.
Uzun yıllar hangi tarihte, nerede öldüğü bilinmedi. Ancak 1983 yılında Azerbaycan
Komünist Partisi'nin Hüseyin Cavid'in 100. Doğum Yıldönümü'nü kutlama kararı
almasından sonra, KGB'deki soruşturma dosyası açıklanınca 1941'de Sibirya'da,
İrkutsk'ta öldüğü anlaşıldı.
Çocuk denecek bir yaşta şiir yazmaya başlayan şair, ilk manzumelerini Salik mahlası ile yazdı. 1904 yılından sonra bu şiirlerinden bazıları Azeri basınında yayınlandı. Salik takma adını İstanbul'da iken değiştirerek Cavid imzasını kullandı. "Sonbaharda", "Deniz Perisi" adlı bir dizi şiiri, İstanbul yıllarında kaleme alınmış duygusal, coşkulu şiirlerdir.
İstanbul Edebiyat Fakültesi'de okurken, Abdülhak Hamit, Tevfik Fikret ve Rıza Tevfik ile tanışan Cavid onların derslerine girdi, ayrıca Rıza Tevfik'ten özel felsefe dersleri aldı. Bir kısım Azeri aydınlarının Cavid'e" Azerbaycan'ın Abdülhak Hamid'i " unvanını layık görmesi, bu dönemin izlerinden kaynaklanmaktadır.
Sovyet döneminde, "Pantürkist", "Panislamist', "Antikomünist" olmakla
suçlanan Hüseyin Cavid, ölümünden sonra affedilerek, cenazesi Nahçıvan'a
getirildi; devlet töreniyle toprağa verildi; 1996 yılında şair için bir de anıt mezar yaptırıldı.
BAZI ESERLERİ:
Şiir:
Geçmiş Günler
Muhtelif Şiirler
Bahar Şebnemleri
Tiyatro:
Ana (manzum)
Maral
Şeyh San'an (manzum)
Şeyda
Uçurum (manzum)
İblis (manzum)
Afet
Peygamber (manzum)
Topal Timur
Siyavuş (manzum)
Hayyam
İblis'in İntikamı (manzum)
Kinyaz (manzum)
Daha fazla bilgi için:
http://www.huseyncavid.az/

ŞİİRLERİ