DÖRTLÜKLER
Alan geniş ortada er yok
Dünyanın durumu başka bilenler yok
Görünüşte erenlere benzerse de halk
İslam ışığından belirtiler yok.
Bayram geldi donandı el-gün gücü yettiğince
Bayram gününde bayramlaşma dileğince
Sensin bizim de bayramımız bizi de beze
Gülü dikene giysi diye giydiren gönlünce.
Sofuydum türküler dörtlükler söylettin bana
Çevirdin şöleni karıştıran şarap arayana
Oturmuş görünce seccadede beni
Döndürdün bir çocuk oyuncağına.
Kötülük ederken iyilik mi beklersin
Kötülüğün yaraşığı kötülüktür bilesin
Tanrı yarlıgar (bağışlar) acır tüm kişilere
Oysa arpa ekip buğday biçemezsin.
Cansın cihansın cihan da seninle güzel
Mızrağının yarası bile seninle güzel
Altın kesilir avucunda toprak
Güzel olmayan ne varsa seninle güzel.
Us geldi sevenlere öğüt vermeye durdu
Yol kesmek istedi yolda oturdu
Baktı sevenlerin başında öğütün yeri yok
Öptü hepsinin ayağını gidekoyuldu.
Sevgilimden bir izdir her öğesi gövdemin
Her parçam dilidir sevgilimin
Bir çalgıyım göğsüne yaslanmış
Parmaklarından çıkar iniltilerim..
İstersen dost varlığını bulmak
Öze giriver görünüşü bırak
Kat kat örtüler içindedir o
O kendinde iki evren onda saklı bak.
Seni andıkça yüreğim oynar
Kanlı yaşlar dökülür gözlerimden
Bir senin adınla mutlu olurum
Başka ne varsa silinir gönlümden.
Eşin yok güneş gibisin gel
Yüzünü görmeyen bağlar dallar topraklar
sapsarıdır gel
Tozdur topraktır sensiz dünya gel
Bu şölen bu kıvanç sensiz soğuktur gel.
Ne ben ben'im ne sen sensin ne sen ben
Hem ben ben'im hem sen sensin hem sen ben
Ey Huten güzeli seninle öyleyim ki
Bilmem ben mi senim sen mi ben..
Gönlünden gönlüme bir yol vardır ey can
Benim gönlümdür o yolu bilen tanıyan
Pırıl pırıl bir su gibidir gönlüm
Işıl ışıl aynasında ay'ı yansıtan.
Sevgide ne yükseliş ne alçalış olur
Ne delilik ne usluluk olur
Hafızlık şeyhlik müridlik olmaz
Boşveriş aldırmayış başıboşluk olur.
Evrende sevginle erganun oldum
Mızrabınla açığa vurulmuş durum
Bir çalgıya benzedim şimdi
Hangi telime dokunsan inliyorum.
Gönül verdiğim günlerdi sevgiliye
Uyuyamazdı konu komşu çığlığımdan
Sevgim çoğaldı çığlığım azaldı şimdi
Ateş yalımlanınca azalır duman.
Ona benzer bir yanı vardır ayın
Bir yanı var onun güzelliğini andıran
Yok yok nerden nereye geldik ay da kim
Yalnız kendine benzer onun kuludur can.
Sevgi yüklenip kalktı yokluk ilinden obamız
Kavuşmanın şarabı geceyi aydınlatan
ışıldağımız
Sevgi yolunda şarabın yasağı yok
Kurumaz yokluk sabahına dek dudağımız.
Canında bir can var o canı gel ara
Gövde dağında bir inci var kaynağını ara
Sen yürüyüp giden sûfi gücün yeterse
Onu dışında değil kendinde ara.
Hep O'dur varolan da yokolan da
O'dur kaynağı acının da kıvancın da
Yok sende görecek göz olsa görürdün
Yalnız o var baştan ayağa varlığında.
Sen bir su bizler de bitkileriz hep
Sen padişah bizler de yoksullarız hep
Sen söyleyensin bizler de duyulan ses
Sen arayansın biz de bulunmayanlarız hep.
Gerçekte birdir canımla canın
Sen bende ben sende gizli açık
Budur anlamı dedim benle senin
Aramızda ben sen kalmamış artık.
Bugün de harabız her günkü gibi
Açma kaygı kapısını çalgıyı al eline
Namazın secdenin yüz türlüsü var
Dost yüzünü mihrap edinene..
Gelin bağa yeşiller kuşanan doğayı görün
Her köşede bir çiçekçi dükkanı açan doğayı
görün
Güller gülerek sesleniyor bülbüllere:
Susun susarak doğayı görün.
Herkes gitsin ey sevgili sen gitme
Ey can yoldaşım derd ortağım sen gitme
Doldur kadehe şarabı tatlı tatlı gül
Ey dünya güzeli sâki sen gitme.
Coşar deniz sevginle durmadan
İnci yağar ayağına bulutlardan
Bir yıldırım düşmüş aşkından yere
Onun dumanıdır göklere ağan.
Yüzünü gören bahçeyi düşünür mü
Seni seven mumu şarabı düşünür mü
Derler ki uykudur beynin besini
Aşık olan beynini düşünür mü?
Gönül yakan bir sevgiliden öğrendik şarabı
Aşkı bile tutuşturur ateşimiz
Baştanberi dünya uyur görmedi bizi
Bundandır geceleri gündüze çevirdiğimiz.
Senden kurtulacağı yok gönlümün
Ey sevgili senin olsun bu gönül artık
Aşkının acısıyla dolmazsa gönül
Ha olmuş ha olmamış bana ne yazık.
Olgunluğun öğretmiş aşık olmayı bana
Güzelliğin de beyit gazel söylemeyi
Görüntün oynar gönül perdesinde
Ondan öğrendim oynayıp eğlenmeyi.
Ben bir denizim damla değilim
Büyükgönüllü ve şaşı da değilim
Hal diliyle bir zerreye içimi döksem
Çığlığı basar ki "ben zerre değilim".
Dinle ey bilge gece nedir bilir misin?
Yabancıdan gizlenmesi içindir aşıkların
Özellikle bu gece ay benim evimde
Ben esrik gece aşık ay çılgın.
Sevgilim dudağının ucuyla bir şey fısıldadı
Ne varsa yokoldu us delirdi gitti baştan
Ey tanrım ne büyüleyici sözdü söylediği
Bir iz bırakıverdi gönlümde taştan.
Gece olsa da günümüzün gecesi yok
Aşk dininde aşkın mezhebi yok
Ne kıyısı ne dibi var aşk denizinin
Boğulanda çığlık "ya Rab" sesi yok.
Ne yanında durdukça mutluyum
Ne senden ayrı yaşamın tadı var
Aklım gider bu olay karşısında
Olay değil umutsuz bir acı var.
Altı yönde de tanrı ışığı var dediler
Çığlığı bastı halk o ışık nerde
Sağına soluna bakınınca yabancı dediler
Sağsız solsuz bakıver olduğun yerde.
Dün gece bir bilgine dedim ki gizlice
Gizleme benden evrenin tek gizini bile
Yavaşça kulağıma söyleyiverdi:
O sessizce bilinir söylemek olmaz ele.
Yürü yum gözlerini gönlüm göz olsun
O gözle sana başka bir dünya görünsün
Vazgeçersen kendini beğenmekten
Tüm işleri beğenilen olursun.
Bu dilden başka bir dilimiz var
Cennetten cehennemden ayrı yerimiz var
Özgür gönüller başka can taşırlar
Başka madenden arınmış özleri var.
Tanrı gizemlerinin gömüsüyüz biz
İncilerle dolmuş sonsuz deniziz biz
Ay'dan balığa dek evreni kaplamışız
Padişah tahtında oturan da biziz biz.
Daha niceye dek bende çağın kokusu rengi
O tatlı güzeli görmenin günüdür
Ona bakınca gördüğüm kendi hayalim
Kendime bakınca gördüğüm onun
görüntüsüdür.
Güneş daha parlak ne gündür bugün
Yerdekiler sesini duyuyor göğün
Benzemiyor başka günlere bugün
Ne mutlu sevenlerin günüdür bugün.
Hallacı Mansur "Ben tanrıyım" diyordu
Kirpikleriyle yolların tozunu süpürüyordu
Batınca yokluğunun engin denizinde
"Ben tanrıyım" incisini çıkarıp deliyordu.
Biz aşk kafiriyiz Müslüman başka
Güçsüz karıncayız Süleyman başka
Solgun yüz yıprak giysi bekle bizden
Sırmalı giysiler alıp satan başka.
Kim demiş o ölümsüz diri öldü
Kim demiş o umut güneşi söndü
O umut düşmanı yumunca gözlerini damda.
Dediki güneş karanlığa döndü.
İnsan var soluğu bir cana değer
Dökülen kılı bir altına değer
İnsan var onunla konuşmaktan geç
Onu görmemek bir cihana değer.
Bütün Yönleriyle Mevlânâ Celâleddin, S. 133 -154


HALİMİZ TAMAM
Tekmil medreseler, minareler bir gün yıkılmayacaksa,
iman küfür olmayacaksa bir gün,
küfür bir gün imanın yerine geçmeyecekse,
işte o zaman halimiz tamam:
Bir daha ne kalenderliğin yolu yordamı bulunur,
ne de dünyamıza lâyık bir adam.
HÜR ADAM
Müslümanlığın, kâfirliğin dışında bir ova.
Uçsuz bucaksız ovada sevdamız uzar gider.
Anlayan vardı mı usulca başını kor.
Ne Müslümanlığa yer var, ne kâfirliğe yer.
NE VAKİT
Ne vakit olacak, ne vakit olacak,
ne vakit olacak, ne vakit?
Şarab olacak, şarab olacak, şarab olacak, şarap.
Ben olacağım, ben olacağım, ben olacağım, ben.
O olacak, o olacak, o olacak, o.
DAHA YEŞİL, DAHA TAZE
Ne senden daha güzel, daha parlak bir ay gördüm,
ne senden daha erken uyanan bir sabah.
Ne senden daha tatlı bir şeker gördüm,
ne senden daha yeşil, daha taze bir ağaç.
AŞK KÂFİRİYİZ
Aşk kâfiriyiz biz, Müslüman başka.
Ufacık karıncayız biz, Süleyman başka.
Bizden sarı bir yüz iste, ciğer parçası iste.
İpekli kumaş satan bezirgân başka.
SEBEP SENSİN
Birini anacaksam
ne yapar yapar seni anarım.
Ağzımı açacaksam
senden bir şeyler anlatmak içindir.
Keyfim yerindeyse
bil ki sebep sensin.
Bir hile yapmak istediysem
senden öğrenmişimdir, ne yapayım!
HÜRRİYETİ SATMAM
Âlemin bal şerbetinden bana ne?
İşte önümde benim ayran tasım.
Ne malım mülküm var, ne azığım.
Ben gene de senin azığın olsun diye çalışırım,
senin başını sokacak bir yerin olsun diye,
senin bir dikili ağacın.
Ama hürriyeti kulluğa taş çatlasa satmam!
Bugünün Diliyle Mevlânâ, S. 103-106
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmi
( 1207 - 1273 )