HASBIHAL

I. Yeşil değil rengi ümidin, tomurcuk gül tak göğsüne. Saçın uzun, aklın kısa sevdiğim; yoksa mektup beklemezdin bir kuş ağzından. Yol çekiyor benim de gözlerim, özlüyorum; ama neyleyim: Sen orada, ben burada. Ve bir âşık türküsüdür halimiz: Düşman olmuş durur dağlar arada. Gün bitiyor, yol varmıyor: bense yolcu doğmuşum. Yolda yolcu, havada kuş aşkına yol ver dedim, yol vermiyor dağlarım. Saçlarını değilse de sevdiğim, fotinimin çifte burma ipini ben çözer, ben bağlarım. Sulha selâm ede dursun mendilim, bahar geldi kan-revan, yaz gelecek kan-revan. Bir değirmen gibi devran can öğütür, kanla döner. Kan tutuyor yine beni sevdiğim, bir yerim var sarılıcak. Demir külüng ile dehrin dağları var yarılacak. Şirin için değil, Ferhat değilim; fakat Ferhat gibi elbet encamım. Sebil oldum dağıt beni sevdiğim, dağıt beni kekiğine, buğdayına toprağın. (Yürüyüş, 29.5.1943) II Güneşin kaçıncı seyyaresinde yaşadığımızı bilmen lâzım Kilosu - hacmi bertaraf, arzı - tulû bir taraf, dünyamız yuvarlaktır: Döner mihveri etrafında. Dönüş istikametini bilmen lâzım, Her şey devre göre ayarlanır: Saatimiz, aşkımız, öğün vaktimiz. Ve senin saya saya eskittiğin takvimin yaprakları; takvim yapraklarında saklı mesut günümüz, sonra ömrümüz, bu devre göre ayarlanır. Bu devir zarfında gün olur, akşam olur; binlerce doğar, binlerce ölür. Sen istersen ölenlere bir o kadar ilâve et, Ne sihirdir, ne kerâmet belki el çabukluğu mârifet: Yirminci asırda ölüm, yaşamaktan daha kolay. Bilmen lâzım; gövem gözlüm, benim taşralı kızım: Dağların hikmetini, nadasın şehvetini; kuşları, bulutları, akar suları. Ve bir sığır vakti köyden atsız - arabasız giden ak torbalı çocukları. Onlar... onları, bir dünya, bir ümit gibi dokuz ay, bunca gün karnında taşıdı anaları. Düzme ilâçlar içip tabip elinden bir kenef kuburuna atmadı, niçin? Gazeteler niçin çıkar, Öküzlerde işkembe, Tavuklarda niçin kursak Ve insanlarda niçin körolası mide var? Yar yoluna onbeş sene niçin göze alınır? Öğrenmelisin sevdiğim, Ve peşinen bilmelisin: Alın yazım benim kurşun kalemle yazılmıştır. Dilersem silerim, dilersem silmem. Ben güneşin çocuğu, ben toprağın adamı hatim indirmedim, âhiret bilmem; toprak kabul etsin duamı. İstemem dudakların kan yalamış gibi rujlu, ve yanakların paskalya yumurtası gibi, ekmek kadar aziz olsun. Fakat ellerin sıcak Ve bir kalbin olsun herkes gibi sol yanında. - Fakat herkes gibi olma - Ve kalbinde ben olayım. Kalbin geniş, kalbin ferah, yedi renkli Kavs-ı kuzah (*) gibi yağmurlu günlerin bereketini müjdeler olsun. Ve kalbinde ben olayım: Yeni doğmuş bir çocuk gibi orak ayında. Mavi boncuk tak saçıma nazar değmesin. Ve düşün sebebini dünyaya gelişimin. (Yürüyüş, Haziran-Temmuz 1943)

Niyazi Akıncıoğlu ( 1919 - 1979 )

(*) Kavs-ı kuzah: Gökkuşağı Umut Şiirleri, S. 90-95




ŞİİR PARKI