BİLE / YAZDI

Bir adda kaç anlam?

Görünüşte bir, aslında çok adı var bu kitabın. "Bile" ile "yazdı" arasına o eğri çizgi, birçok anlam aynı anda düşünülsün diye kondu.

"Bile" sözcüğünün, dilbilgisinde, belirteç ve bağlaç olarak, eylemin umulmazken olduğunu ya da umulmayan biri tarafından yapıldığını ya da umulmayan bir tümleçle ilgisini belirten örnekler, örneğin Türkçe Sözlük'te "Bile" maddesinde bulunur.

"Bile" eski metinlerde "birlikte, beraber" anlamında da kullanılıyordu:

Bile ağlardı ağlasan enhâr / Bile inlerdi inlesen kühsar (Sen ağlasan nehirler de seninle birlikte ağlardı / İnlesen dağlar da beraber inlerdi. - Başka örnekler için Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü'ne bakınız: Cilt 1, 1943, sayfa 99-100). Yani şiir üzerine düşünceler yazma işine bu satırların yazarı da katıldı.

Bu "birlikte"lik üzerinde durunca "Bile yazdı"nın bir anlamı da "Onları (başka şeyleri) yazarken bunları da yazdı" olabilir sanıyorum.

Bir de "-eyazmak" var, yani "yaklaşma" fiili. Düşeyazmak, öleyazmak. (Az kaldı düşüyordum, az kalsın ölüyordu). Yazmak fiili burada sözlük anlamından kopuyor ve gövdeye, ilk fiile "yakınlık" anlamı veriyor. İmdi, "bileyazmak'ta da, bir yandan "bilmeye yaklaşmak, nerdeyse gerçeği bulmak" anlamı olduğu hatırlanmalıdır.

Bu beylik bilgiler; sadece, sözcükleri tek anlama almaya; akla ilk gelen, veya en yaygın anlamında kullanmaya, görmeye alışmış olanları biraz uyarmak için tekrarlandı. Bilenler bağışlasınlar!

Bu kitapta neler olduğu

Bu kitapta, Türkçenin çok yönlü anlatım olanaklarına tanık, tek sözcükte ya da sözcükler arası anlam kaymalarına yaslanan şiirler, şiir uçları var (Birinci bölüm).

Bir dizede, birkaç dizede brakılmış bu şiirsiler boy atsalar, serpilselerdi geniş şiir boyutlarına ulaşırlardı. Bunlar Divan şairlerinin müfred'leri, mısra-ı berceste'leri gibi de düşünülebilir. 150 kadarı daha önce "Kurşunkalem sivriltmeleri" başlığı altında, Yeni Dergi'de yayımlanmıştı (1973-1975). Bunlara bir yerde yayımlanmamışlar da eklendi.

Bu kitapta, bir şiirin yazılması sırasında ya da şiirin yazılamadığı ölü zamanlarda akla gelivermiş, şiir ve çevresi konularda tanımlar, gözlemler, aforizmalar, özdeyişler de var (İkinci bölüm).

Bu kitapta, daha sonra, bütünüyle bir şiir binasının kuytu köşelerine ve döküntü eşyaların toplandığı tavan arasına da geçilir. Duvarlara sinmiş duruk havada, yol gösterici, sorulara cevaplar verir; tecrübeler, öğütler, uyarmalarla öne düşer; ilginç bir yapının iç düzenini gösterir ziyaretçilere (Üçüncü bölüm)

Sözü bağlayalım:

Genç şair! Karıştır, oku bu kitabı! Sonra da, işte zaman silgisi, kurşunkalemle yazılmıştır, aklından sil çıkar ki, ben işine karışmış olmayayım, sen gene bildiğin gibi yaz, bildiğini oku!

Şimdi o kapılara pek erken yetişenler / Bu uçanlar ne kuşları yazın. (Divançe kitabında, 1965, s. 35, "Divan" şiiri böyle bitiyordu.)

İyi geceler!

B. N.



BİRİNCİ BÖLÜM

Şiircikler, Şiir Uçları

Adıma aldırmayanlar zor alırlar bu yolu.

Adres - - bendekine postalıyorum
Değişmiş olabilir
Geçmez de eline bir yerde kalırsa
Bir gün açar birisi belki kendisinedir.

Anlamak için vakti: Her şeyin tozlandığı tez.

Ansızın açmalar, çıkmalar kapanmalardan.

Ardımdan dökülen su - - ben gidince nem kalır.(1)
Asıl söylenecekler hep sonradan anımsanır.

Az görün, çok görürler.

Bekler çözük - - yeter bu garnitür. Nerde, kim - -
gereksiz. (2)

Ben bütün Ramazan gecelerinde bir korku Mekke.

Benden uzaklarda
Saklayanlar sorarlar. Ne yaptın?
Ardında karanlığın aydınlık aradım. Ne yaptın! (3)

Beni bana bırakma, beni ona bırakma,
azalır çoğalınca, beni çoğa bırakma!

Benim sizinle olmam kaç şiire oturdu.

Bir adam iki yüzse tez tüketir bir denizi.

Bir bu yükü çek sen, daha ağırlarını çekemeyecek
sen!

Bir duman, bir koku. Bir yerin mi yanıyor - -
buram buram.

Bir kimse acıya saygısı yoksa, insan olası değil.

Bir kurtulma sevinci mi, küçültürüz yerini gidince.

Bir sokağa çıkmayın önde gider para, çeker arsız
bir çocuk eteğinizden. (4)

Bir şey ne zaman görülmez: Ya hiç görülmedi,
ya da çok görüldüyse.

Bir şeyler kıyılıyor mutfakta,
ya benim etim, ya senin.

Çokları: evlere borçları yok, çocuklara aşları
ocakta. (5)

Bir şiiriniz bir gün karşınıza, ilk o anda yazılmış
gibi çıkıverince - -(6)

Bir yakın yüzünden katlanırız, içimizde sessiz
ağıtımız.

Bir yerde bulamayız ne zaman öldüğünü.

Bir yerde olmayınca orada yoksak,
ne yapayım önce olmaları!

Biliriz de kim şaştı bildiğinden?

Biraz da sevincimizdir gitmek cenazelere.
Herkes bize az çok bir şeyler çektirir.(7)

Birdirbir. Zaman atlar üzerinden kolayca.

Bitirmiş, oturmuş, oturur karşında.

Biz bu işin tadındayız. Ne paraya çevrilmez,
biz onun ardındayız.
Nerdesin dost - - yanındayız. (8)

Biz hemen hiç birlikte - -
sinmezdi, yalnız nasıl içimize.
Bozmadan bir düzeni, gidilebilseydi, istediğimizle.

Bize boşlamışlarsa, doldurmuşlarsa,
uzaklar yakın olur.

Boyum neden kısaldı: Ölçümü bodur terziler aldı.(9)

Bu amansız derde, belki yeni bir ilaç: Kim ne
bulmuş şiirde, bakarız dergilere. Beş on gün
alırız, normal doz, derken o da yetmez, bekleriz
dergileri.

Bu kol kısa dikilmiş, günler uzun geliyor.(10)

Bütün başarılarda gözlerim yaşarıyor,
bütün ayrılışlarda aynı şey.(11)

Bütün takıntılardan uzakta güzel şey.
Bütün lakırdılardan uzakta güzel şey.

Çelik iradeli adam, çelik ciğerli adam.

Çevirdiğimiz laterna.
Bizim bazı besinlere allerjimiz:
Daha aldığımızda, kızarır yüzümüz ellerimiz.

Çıkın başa, koçbaşları kapıda. (12)

Çiçek, kuş, balık (varsa evde gelin gidin)
kadın, çocuk, kedi.

Çinko tahtaboşlarda tıkırtısı yağmurun.
Küçümsemek için koz: bilinmesin kim olduğun.

Çok kıyıda olunca uzak görünmüyor.

Çok şey dışımızda geçer içimizden.

Çöp tenekeleri, süprüntüler. Sokağa döküyoruz
gece tenhalayınca.

Çürür ten, kalsın kemik-askı bir sesin duvarında.

Dağarcığında ne var, dar açı, hayat çabuk harcar.

Dağı aşmadıkça havva varım. Havaları aşmadıkça,
toprağa çakılı.(13)

Daha dudak dudağa gelmemişken, kalkar - -
gider başka kadına.(14)

Daha hangi söz - - deler.

Daha sağlıklarında ölümlere gömüldüler.
Mezarları nerede, nerelere gömüldüler?

Dal dal çiçek Dadal, dal dal dolu Dadallar.

Dar geçit, yağmurlu bir gece, o da şemsiyeli.
Çok basit: Ben yukarı kaldırdım, rahatça geçti.

Değişim: Bu kafayı genişletelim! Mide, böbrek,
karaciğer... kim bunlar? Hepsini işletelim!(15)

Denk gelirse rahat. Bir ferahlık bu yükte.

Deprem. Alarma geçen şiir, hep geçiştirilmiştir.
Kişisel sarsıntılar kimi ilgilendirir?

Dileğim yok bu cihan içre şiirden gayrı

- - diye biliyorsunuz, bir şey demiyoruz.(16)

Duyarlıktan her zaman ürkmüştür
gözyaşları yerinde bir adam.

Duyguların yüksek geriliminde, ölüm tehlikesi
olsa, acı çekenlerin sesi çıkmazdı.

Düşünmek vardı, herkes izinde.

Düşünüyorum, öyleyse ölüyüm, çünkü ters
düşüyorum çağa.

Elden ele geçti ip, bir figüran olarak aptallar
çevresinde.

Erdebil neresiydi, çekip çevirdiniz beni,
ne yanda asıl yüzüm, gel de bil neresiydi! (17)

Eskiden ne gördün, yoktun ki o zaman!
Şimdi diyorsun, şimdiden ne gördün?

Esner birden anlarız bizden uzaklığını.

Eşittir ölümde yitikler, yetkiler.
Hiçbir şeyi gözünde büyütme!

Toprakta yetişiyor bitkiler.

Evler arasında konuşamaz olmuşu,
evlerin uzağında konuştur!

Evlerle ölçülmeliydi, kaç ev kollarına,
nasıl sığabildi.

Evlilikte bir evi birlikte evlendirmek.
Uçurmak çocukları yeni yerlerine.(19)

Ey başı hep önünde, sen de mi, eğ başını önüne!

Ey can nedir telaşın, biletin geliş-dönüş,
gideceksin!(20)

Fakirdi, zengin etmek istediler, zenginim dedi.



(1) Kaçan gelir döner çevrende çevgen, kaleme beden ister. Kapı önlerine dökülen su - ben gidince nem kalır.

(2) Nerde kim - - gereksiz: Nerde, ne - söylemeye lüzum yoktur.

(3) Benden uzaklarda: Benden uzaklarda yaptıklarını

(4) Bir sokağa: Bir dışarı

(5) Çokları: Evlere borçları yok, çocuklara aşları ocakta. Çoklarını çok iyi anlıyorum, evlere borçları yok, çocuklara aşları ocakta

(6) Bir şiiriniz bir gün karşınıza : Bir gün karşınıza, basar sıcaklık, şiirdir

(7) Kitaba alırken bir değişiklik yapmamasına rağmen, Necatigil, dergi üzerinde "Gitmek cenazelere, biraz da sevincimizdir. Herkes bize az çok bir şeyler çektirir." olacak" kaydını düşmüştür.

(8) Ne paraya çevrilmez: Ne paraya çevrilmezse

(9) Bodur: hep bodur

(10) Günler uzun geliyor: akşamlar uzun gelir.

(11) Bütün başarılar gözlerimi yaşartıyor, bütün ayrılışlar aynı şey.

(12) Çıkın başa: Başa çıkarsanız

(13) Toprağa çakılı: çakılı toprağa

(14) Gelmemişken: değmemiştir

(15) : Bu kafayı değiştirmek lazım, geldik görgümüzü elbet genişletmek lazım, mide, böbrek, karaciğer... kim bunlar? Hepsini işletmek lazım.

(16) Demiyoruz: dediğimiz yok.

(17) Dergide tek satır halinde.

(18) Konuştur! : konuşturmak - -

(19) yerlerine: yuvalarına.

(20) Biletin geliş-dönüş: biletin alındı

BEHÇET NECATİGİL
Bile / Yazdı, S. 7-16

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI