MURABBÂ II

Değişmez fen mi vardır, müstakır eşyâ mı kalmıştır? Delîli sâbit olmuş binde bir davâ mı kalmıştır? Deme insâna malûm olmadık manâ mı kalmıştır Eğer mechûl ararsan her işin encâmı kalmıştır. Sipihrin bahtını, ikbâlini hep pâymâl ettim Hamiyyet mesleğinde terk-i evlâd-ü iyâl ettim Hayâtımdan muazzezken vatandan infisâl ettim Sebât ü azme hâil bir deni dünyâ mı kalmıştır? Memâtı görmedim ömrümde bir inkâr eder mezhep Fenâdır, bir fenâ dünyâdayız, intâc-ı her matlep Firâkı, bahs ü nefyi, kadr ü nâmûsumla gördüm hep Cihânın bir belâsından bana pervâ mı kalmıştır? Musırrım, sâbitim tâ can verince halka hizmette Fedakârın kalır ezkârı dâim kalb-i millete Denir bir gün gelir de sâye-i feyz-i hamiyyette Kemâl'in seng-i kabri kalmadıysa namı kalmıştır.

Namık Kemal
( 1840 - 1888 )

Namık Kemâl, Necip Fazıl, Bütün Eserler 61

- Müstakır: yerinde duran, değişmeyen
- Encâm: son, nihayet
- Sipihr: gök, felek
- Pâymâl etmek: ayak altında kalmak, çiğnenmek
- Hamiyyet: yurtseverlik, milliyetseverlik
- Terk-i evlad ü iyal: Evlatları ve eşi terketme, ayrılma
- Muazzez: değerli
- İnfisâl: ayrılma
- Hâil: engel
- Deni: Alçak, aşağılık
- Memat: ölüm
- İntâc: sonuç verme, meydana getirme
- Matlab: maksat, istek
- Firak: ayrılık
- Bahs: zulüm, işkence
- Nefy; sürgün etmek
- Perva: çekinme,sakınma
- Musırrım: ısrarlıyım
- Sâbitim: fikrim değişmez
- Ezkâr: anmalar
- Sâye-i feyz-i hamiyyet: yurtseverliğin verimliliği sayesinde
- Seng-i kabri: mezar taşı




ŞİİR PARKI