Bu dildeki yazın’da, atmık sözcükler içersinden kimi kadınlar arada sırada deniz yüzüne çıkıvermişlerdir. Nigâr bint-i Osman (1862 - 1918) da, bu biçimsiz geleneğin eli
kalem ve mürekkep gören Osmanlı kadınlarından biri, önemlisi; 20 defterlik anıları (günlük), bir oyunu (dram), şiirleri, mektupları ve düzyazılarıyla, denebilir ki bir öncül’dür,
bu Üryan Kalb, Mihri Hatun, Fıtnat Hanım, Leylâ Bülbül Hanım, Makbule Leman Hanım, Leylâ Saz Hanım divan’larında ya da Hanımlara Mahsus Gazete’nin yapraklarında küflenirken; Nigâr Hanım Hayatımın Hikâyesi’yle (1959)
Boğaziçi’nden esiyor. (Rumelihisarı, Kayalar Gömütlüğü.)
Hanımlara Mahsus Gazete’den, bir okur mektubu:
"Ey hemşireler! şimdiye kadar herbirimiz bir yol tutarak, böyle cahil ve herşeyden gafil olarak yaşamaktan ne faide gördük. Şu gazete bize esaslı vaız ve nasihatler ediyor. Eğer yazdığı şeyler akılca, terbiyece, ahlâkça fena olsaydı
devletimiz şimdiye kadar çoktan menederdi. Zevcim efendinin ifadesine göre erkekler de bu gazeteyi okumakta (sevgili haremlerimiz istediğimiz terbiyeye nail olur da biz de
onlarla iftihar ederiz) demekte imişler."
Hayatımın Hikâyesi’nden:
"8.11.1917 : Her gece, Prensin (Şehzade Abdülmecit
Efendi) kıymetli tabloları arasında, piyano, çifte keman, çifte alto, iki viyolonselden ibaret musiki heyetini dinliyerek - ki sanakârları Prens ile refikası ve nöbetle altı kalfadan müteşekkildir - ruhani bir coşkunluk içinde vakit geçirdim. Bâzan ben de çaldım, okudum. Hanımefendinin hemşiresiyle Talha Ağa da güzel sesleriyle ahenge katıldılar. Dört gün ve dört gece bu suretle geçti. Perhiz yemekleri de nefisti."
"1.12.1917 : Yemekten sonra hamur yuğurdum, kurabiye ve baton - sale yapıp fırına gönderdim; Çayla misafirlerime ne ikram edeceğimi bilmiyorum. En âdi bisküvi, alamıyacağım kadar pahalı. Bulgur Kıralı’yla emsali, erzak haznelerini eski fiyatla doldurdukları sırada bizim gibi kimsesizler neyle besleneceğimizi bilmiyoruz. Öyle bir mahrumiyet devresi yaşıyorum ki ancak sokağa çıkarsam insan yüzü görüyorum. Salıdan başka günler kimsecikler kapımı açmıyor.
(Kimseler açmaz bugün bâb-ı ikametgâhımı) dediğim zaman ne kadar çocukmuşum. Hakikatte o şimdi vâki. Tabiî değil mi?... Ne kimseyi ağırlamak, ne de eğlendirmek ihtimalim var. Artık okuyamıyacak kadar da üzgünüm.»
Nigâr Hanım bir sokak adı olmuştur şimdi. Şair Nigâr Sokağı.
ECE AYHAN
Şiir Sanatı Dergisi, S. 34 - 35

ŞİİRLERİ