OLSAN DA BİR, OLMASAN DA

Artık görünmüyor mevsimde hüzün bulutlar bir garip rüyaya dalmış ufukta güneşi ağlatan yüzün bir mültecî gibi tenhâda kalmış toprak yandı gülüm; çeşmeler zehir şimdi bilsen de bir, bilmesen de bir kaç kere çağırdım seni öteden turnalar uçurdum gittiğin yere bin parça eyledin kalbimi neden ruhum bir başına düştü göklere bana tebessümle bakıyor kabir şimdi gülsen de bir, gülmesen de bir derdimin yangını sardı gölgeni bir mahkûm kanıyla aktı izlerin deniz ölesiye severken seni neden gemileri yaktı gözlerin yıkıldı yolunu bekleyen şehir şimdi gelsen de bir, gelmesen de bir yağmurun inceden yağdığı yerde açan gül acıyı damıtır solar ağustos böceği düşünce derde içine kuşların sevdası dolar ölü bir mahzene gömüldü kibir artık sevsen de bir, sevmesen de bir çatladı en kavî yerinden tohum kıvılcım düşürdü sulara gonca her akşam ölümü koklayan ruhum seni de kuşanır hâkan olunca bu yerde bilinir destân-ı kebir şimdi kalsan da bir, kalmasan da bir zaman ki, ardımda pervane şimdi mekân defineler döktü yoluma fırtınadan umut bekleyen kimdi söyle, deniz neden gömüldü kuma zindan çöktü gülüm; kırıldı zincir benim olsan da bir, olmasan da bir.

Nurullah Genç ( 1960 -          )





ŞİİR PARKI