SEVİYORUM SENİ

Ben biliyorum Seni seviyorum Akşam oluyor Bir martı uzanıyor geceye doğru Aydınlığı karanlığa götürür gibi Yerde bir paslı çivi bulursa adamın biri Tahtaları sökülmüş evini mi düşünür Yoksa gençliği mi gelir aklına Çocukluk yılları Gördüğü ilk ölüyü mü anımsar N'apar peki Ah bu namussuz ay ışığı Bu ölüm saçan kutsal güzellik Tanrı'ları birbirine karıştıran passız çivi Çırılçıplak ediyor beni Biliyorum Bu öyküyü seninle bitirmek de var Savaş çığlıklarından ayrı kalmak da var Evet sen oldun mu Bir başka oluyor her şey Ak kavaklar yürümeye başlıyor Sultansazlığı'na Ölü bir kadın yırtarak toprağı yekiniyor Bir kez daha başlıyor yaşamı denemeye Giysisiz savatsız öylece Ağlayarak söylenmesin hiç bir şey Sen Kökleri damarlarımda olan ağaç Sen tüm gövdemde kalçamda beynimde oralarımda Eğer seviyorsan kendi evini Bırakma beni Ben hiç çocuğu olmamış bir kadının koynunda öleceğinı Ah bu namussuz ay ışığı Daha daha bir kez daha Düpedüz yakın olmuş uzaklar Kurtuluş Savaşı Mustafa Kemal Bir de bakıyorsun Vietnam olmuş bütün ayrılıklar Taşlar yığılıyor Kentlerin damlarına Uğrun uğrun bıçaklar bileniyor mahzenlerde Dökülen bağırsaklarını topluyor genç bir kız Bıçakla yarılmış karnından Elinde bir ipek mendil / Bursa'da işlenmiş Temizliyor da öyle koyuyor yerli yerine Durmadan biliyorum Seni seviyorum Akşam oluyor Bir martı uzanıyor geceye doğru Aydınlığı karanlığa götürür gibi Kızıl sarı mor pembe yaprak yeşili çağla Bütün renkler yok olup gidiyor gecenin içinde Day day duruyor çocukluğum Bir ateş yanardı eskiden Erciyas'ta Dağın tepesi tutuşmuş gibi Hangi soysuz yağmurlar söndürdü o ateşi Her şey Değişecek Biliyorum Biliyorum kayığın gidişi doğru Ne önümü ilikledim Ne de ellerinden öptüm Tanrı'ların Hitit de tanıktır buna Frigya da Daha sonraları İyonya Roma Selçuk Osmanlı Hepsi tanıktır Çağ'ım tanıktır Hiç bir Tanrı'nın elini öpmedim gerek de duymadım buna Bir öğle vakti Yani güneş'in güneş olduğu saat Alışkanlığı da kaldırıp attım —Dolanır dururdu ayaklarıma— Yürüyüp gittim denize Özgür bir insan gibi tıpkı Herkesin o en eski çağlardan beri durup dinlenmeden anlattığı Bir martı uzanıyor bulutlardan bana doğru İkiye bölünüyor Behramkale'nin gökleri Bir tüfenk sesi kahrolası bir tiifenk sesi Vuruyorlar martıyı Ben Biliyorum Değişecek her şey Özgürlük girecek gövdemizden içeri Doğru gidiyor kayık denizi yararak Bir yorgunluk başlıyor bende Oysa bütün yorgunların yorganı var Çekerler başlarına Benim yok Yani uyuyamam daha

Nevzat Üstün
( 1924 - 1979 )

Türk Dili Dil ve Edebiyat Dergisi Mart 1977, C: XXXV, S: 306, s. 242-244





ŞİİR PARKI