HASAN ÂLİ YÜCEL'İN ARDINDAN

Tanin'de yazacağım ilk yazının tiyatro yazısı yerine «Bir ölüm» bildirisi olacağını birkaç gün önce söyleselerdi, bu kötü şakaya gülemezdim sanıyorum. Bütün günlük düşüncelerin, bütün günlük anlamların dışında Hasan Âli gibi bir büyük sanatseveri yitirmenin acısını duyuyorum.

Benim kuşağımın insanları kültür alanında Hasan Âli Yücel’e sayıların ötesinde borçludur. Uzun yıllar süren Milli Eğitim Bakanlığı görevinde getirdiği yenilikleri saymanın gereğini duymuyorum. Her aydının evinde bu gün bir sıra «klâsik çeviriler» varsa, bunların yazarlarından sonraki ilk aklıma gelen ad Hasan Âli Yücel’in adıdır.

Gerçek bir Türk aydını yetiştirebilme çabasını, başlangıçta kavramıyanlar çoktu. Bin dokuz yüz elliden sonra, bunların hayranlığını görmek, bana bir çeşit üstünlük duygusu vermişti.

Devlet görevinde uzun yıllar çalıştıktan sonra, büyük bir alçak gönüllülükle dost insan, lekesiz insan, bizleri yeniden ardına takmıştı. Hayatında yığınla söz edildi. Doğulu bir dünyanın anlayışsızlıkları içinde iftiralar yağmuruna tutuldu. Hep o gülümsiyen, sessiz, ağırbaşlı düşünceleri ile hiç birine aldırmadı. Bağışlamasını bilebilen çok az insanlardan biriydi.

Tek kuruş çaldığını, ya da bir yolsuzluğa adının karıştığını kimse söyliyemedi. Bakanlıktan, hele politikadan ayrıldıktan sonra tam bir yazar olarak yaşama savaşına girişti. Gazetelerde, dergilerde yazılar yazdı, kitaplar çıkardı. Bütün korkuların, aşağılık günlük kaygıların dışında, ölümüne kadar, inandıklarını yazdı, inandıklarını savundu. Yeniden politikaya girmek gibi bir kayguya da düşmedi.

Türkiye’de çok az devlet adamı bu yüceliğin sınırını aşabilmiştir. Türkiyede çok az adam devlet gücünün verdiği o, bilinmez saygıdan ayrılınca. kendi kişiliğinin saygısını çevresine getirmiştir.

Öldüğü gece son kitabımı kendine adıyordum. Üzgün olmanın dışındayım. Nedir ki üzgün olmak. Aydın bir insanın aydınca yaşayıp ölmesinin ardından yapılacak iş değil. Şimdi çok uzaklarda olan oğlu «Can Yücel» geliyor aklıma, bir babadan çok arkadaşını yitiren Can’ın acısını paylaşmak elimde olsaydı keşke.

Baba oğul kimi zaman aynı dergide yazarlardı. Bir keresinde «Can sizden daha ileri» diye aklımca bir şaka yapmak istedim. Gözlerindeki sevinci unutamam. «Biliyorum gerçekten benden daha ileri» dedi.

Bir şaşkınlık içindeyim. Orhan Veli ile Sait Faik'in ölümünde de aynı şaşkınlığı duymuştum.

Bu çeşit ölümlerden sonra hep aynı duyguya kapılıyorum. Ölümün gereksizliğine, ölümün aşağılık davranışına kızıyorum. Bir azalma başlıyor içimde.

Hasan Âli Yücel için gazetenin bir başka yerinde de yazılabilirdl. Özellikle sanat yazılarının çıkacağı yerde yazmayı, onun adına yaraşacağını düşündüm.

NEVZAT ÜSTÜN
Tanin, 1 Mart 1961

ŞİİRLERİ



ARKADAŞINIZA GÖNDERMEK İÇİN:





ŞİİR PARKI